Suvin'e göre, bilim kurgunun ve onun bir alt türü olarak ütop­yanın ayırt edici niteliği, metodolojik bir şüpheye dayanması ve aklın güçleriyle ilişki içinde olmasıdır. Bu durum bilim kurguyu salt fanteziden, mitten, efsaneden, peri masalından ve natüralist romandan ayıran, ancak onun ütopyayı içermesini sağlayan şey­dir. Bu açıdan ele alındığında bilim kurgu genel olarak modern paradigmanın, özel olarak modern bilimsel paradigmanın meto­dolojik, ontolojik ve epistemolojik önkabulleriyle uyum içindedir.
Sayfa 78 - Sentez Yayınları, 2015.Kitabı okudu
Genel olarak ütopya kapalı bir sisteme, ütopyacılık da böyle bir sistemin savunusuna dönüşme riski taşır. Ancak öte yandan umudun, insanın en temel yönü olduğu açıktır. Ütopyacılığı tüm­den terk etmek insanın daha iyi bir gelecek umudunu ve ondan doğan inisiyatif yeteneğini köreltebilir. O halde, ütopyanın çeliş­kili doğası hem baskıyı hem de umudu, hem kemikleşmeyi hem de değişimi içerir. Bu bakımdan ütopya şüphe uyandırıcı olduğu kadar gereklilik arz eden bir şey olarak ortaya çıkar.
Sayfa 41 - Sentez Yayınları, 2015.Kitabı okudu
Reklam
20. yüzyıl anti-ütopyacı bir çağ olarak başladı. Hem genel bir düşünme tarzı olan anti-ütopyacılığın hem de anti-ütopya ve distopya gibi alt türlerin mayalandıkları zemin yine bir kriz anıdır, ancak bu kez söz konusu olan modernitenin krizidir. Dolayısıyla, bütün görünümleriyle anti-ütopyacılık modernitenin temel vaad­lerine güvensizliğin oluştuğu bir dönemde, yani bilim ve teknolo­jinin tahakküm edici gücünün, iki büyük Dünya Savaşı gibi katast­rofik olayların ve Nazizm ve Stalinizm gibi totaliter rejimlerin deneyimlendiği karanlık zamanlarda ortaya çıkar.
Sayfa 26 - Sentez Yayınları, 2015.Kitabı okudu
[Krishan] Kumar, edebi tür olarak ütopya ile genel bir kategori olarak, yani bir düşünme tarzı olarak ütopyacılık arasında ayrım yapmaz. O edebi ütopyanın Rönesans'ta belirli bir kültürel programın, yani Hümanist hareke­tin ürünü olarak ortaya çıktığını söylerken haklıdır; ancak onun ütopyacı düşünceyi sadece belirli bir gelenekle, Hıristiyan Avrupa geleneğiyle sınırlandırmış olması sorunludur.
Sayfa 14 - Sentez Yayınları, 2015.Kitabı okudu
783 syf.
·
Puan vermedi
Bir İnsan Olarak Çocuk
Çocuk tarih boyunca yetişkinlerin özellikle ebeveynlerin üzerinde söz sahibi, ilgiye ve dikkate alınmaya değer bulunmayan, çoğunlukla ekonomik gelir kaynağı olarak görülen, yaşanılan bir savaşta en çok zarar gören varlık olarak değerlendirilmekteydi. Soylu ve zengin bir aileden gelmeyen çocuklar toplumda ikinci sınıf muamelesi görmekteydi.
Anayasa Hukukunda Çocuk Hakları
Anayasa Hukukunda Çocuk HaklarıMüberra Algan · On İki Levha Yayıncılık · 20212 okunma
Benliğin refleksivitesi kapsayıcı olduğu kadar süreklidir. Bireyden, her an veya en azından düzenli aralıklarla, kendini olup bitenler temelinde sorgulaması istenir. Birey, bilinçli olarak sorulan bir dizi soruyla başlayarak, "değiştirmek için bu andan nasıl faydalanabilirim?" sorusunu sorma alışkanlığı kazanır. Refleksivite, bu anlamda, (eylemin genel refleksif gözetiminin yanı sıra) modernitenin refleksif tarihsiciliğinin bir özelliğidir. Refleksivite, Rainwater'ın vurguladığı gibi, uygulamalı bir kendini gözleme sanatıdır: Şu an gerçekte olan nedir? Ne düşünüyorum? Ne yapıyorum? Ne hissediyorum? Nasıl soluk alıp veriyorum?9
Reklam
Kendine karşı dürüst olmak kendini bulmak demektir, ancak bunun, aktif bir benlik inşa süreci olduğu için, genel hedefler -bağımlılıktan kurtulmayı ve kendini-ger-çekleştirmeyi sağlayacak hedefler- tarafından biçimlendirilmesi gerekir. Kendini-gerçekleştirme belirli ölçüde ahlaki bir olgu-dur, zira "iyi", "değerli bir kişi" olduğu duygusunun geliştiril-mesi anlamına gelir: "Kendime saygım arttıkça kendimi daha bütün, dürüst, merhametli, enerjik ve sevgi dolu biri olarak his-sedeceğimi biliyorum."
Benliğin "kimliği", genel bir olgu olarak benliğin ak-sine, refleksif farkındalığı gerektirir. Bu kimlik bireyin "kendi-nin bilincinde olma" anlamında bilincinde olduğu şeydir. Başka deyişle, bireysel-kimlik bireyin eylem sisteminin devamlılığının bir sonucu olarak verili bir şey değil, aksine bireyin refleksif et-kinlikleri içinde rutin bir biçimde yaratılması ve sürdürülmesi gereken bir şeydir
539 syf.
·
Puan vermedi
Kelimeler ve Şeyler
Kelimeler ve Şeyler
Michel Foucault
Michel Foucault
Foucault'un "Kelimeler ve Şeyler" kitabında, tarihsel dönemlerin epistemelerle karakterize edildiği vurgulanmaktadır. Epistemeler, hakikat ve söylem hakkında düşünme yolları olarak tanımlanır ve hangi fikirlerin kavramsallaştırılabileceğini ve kabul edilebileceğini belirler. Foucault, kitabında "Klasik
Kelimeler ve Şeyler
Kelimeler ve ŞeylerMichel Foucault · İmge Kitabevi Yayınları · 2017486 okunma
·
Puan vermedi
Çağdaşlık mı Hümanizma Tesiri mi ???
Teoman Duralı Hocanın dil ve üslûbunu her zaman sevmişimdir Tabii en çok da durmayı tercih ettiği yeri Onun modernite Batılılık sekülarizm Laiklik hümanizm Liberalizm ve Globalleşme tanımları çok enteresan aynı zamanda da çok cesurca Bir akademisyen olarak Teoman Hocanın hep çok korkusuz olduğunu düşünmüşümdür Bir Felsefeci olarak da genel kabulün aksine hep bir derviş gibi görünmüştür bana Ben bir Tarihçinin de bir Felsefecinin de Onu okumadan kendini ve bilgisini tamamlayamayacağına inanıyorum Tavsiyedir
Çağdaş Küresel Medeniyet
Çağdaş Küresel MedeniyetŞ. Teoman Duralı · Dergah Yayıncılık · 2000104 okunma
Reklam
373 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Parçalanmış Hayat’a Bütüncül Bakış
Parçalanmış Hayat Bauman’ın sekiz metninin bir araya getirilmesinden oluşmuş bir kitap. Bu metinlerin ortak noktası ise modernite ile Postmodernite arasındaki önemli unsurların değişimi ve sürekliliği. Örneğin ‘Modern ve postmodern zamanlarda etik veya devlet dediğimiz olgu ve unsurlar nasıl değişti ve hangi unsurları değişmeden kaldı ?’ gibi
Parçalanmış Hayat
Parçalanmış HayatZygmunt Bauman · Ayrıntı Yayınları · 200146 okunma
112 syf.
9/10 puan verdi
·
62 günde okudu
Nietzsche'nin kendinden önce gelen ve gününe ulaşan tüm felsefik, ideolojik ve dini değer yargılarına protest bir manifestosudur. Kabul görmüş, kalıplaşmış ve kanıksanmış olan yargılar ona göre bir aldatmacadır. Onlar insanın kendi kurguladığı putlardan başka bir şey değildir. Bu putların çoğunun içi boştur; çünkü bunlar insanın özünde yoktur ve sonradan oluşturulmuş yapay yanılsamadır. Kendi tabiriyle önce putları yoklayacak sonrada çekiçle sorular sorup içi boş sesi dinleyecektir. Böylece yeni, eski bütün putlara savaş ilan edecektir. Felsefenin ilk çıkış noktası Antik Yunandan Sokrates ile başlayacak kendine kadar olan filozofları ve kuramlarını katı bir şekilde eleştirecetir, çok az kimseyi ve kuramı tasvip edecektir. Genel olarak ahlakın insanı terbiye adı altında kısıtladığı, cezalandırmak üzere oluşmuş bir yapı olduğunu öne sürer. Özellikle Hıristiyanlığın insandaki tutkulara ve yaşama düşman olduğunu belirtir. Ona göre "Tanrının krallığının başladığı yerde, yaşam sona erer". Kilisenin pratiğinin insan olmaya izin vermediğini savunur. Ahlak, güzellik, inanç, eğitim, sanat ve sanatçı, modernite üzerine diğer filozoflardan alıntı yaparak cevaplar vermiş. Alman ve Avrupa toplumlarına dair kendi gözlemini sunmuş. Yeni başlayanlar için biraz ağır gelebilir, felsefeye meraklı olanlar için zevkle okunacak bir eser. Nietzsche'nin çok manidar ve yerinde tespitleri var ve bu onun dehasını ortaya koyuyor. İçindeki aforizmalar ve tabirleri çok etkileyici. İyi okumalar...
Putların Alacakaranlığı
Putların AlacakaranlığıFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216,1bin okunma
Bugünkü Türkçe'de sadece "çağdaş" kelimesi ile ifade edilmeye çalışılan kavram, terk edilen Türkçe'deki "asrî" ve "muasır" gibi iki ayrı kelime ile ifade edilmektedir. Kelimenin Batı dillerindeki karşılıkları ise hayli zengin bir vokabüleri oluşturmaktadır. Bunların içinde en fazla kullanılanlar
Sayfa 48 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, "Çağdaşlık" ve "Modernlik" Üzerine Kavramsal Bir Analiz, 1.3. "Çağdaşlaşma" Üzerine Genel Bir Mülahaza, 1.3.1. "Zaman-giller Familyası" ve "Çağ" Hakkında Etimolojik ve
115 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.