“Mustafa Kemal Paşa, bu sahnenin başoyuncusuydu. Siyasi muhaliflerini hiçbir şey
düşünmeksizin ezen bu asker, askerlik alanında, büyük bir sanatkâr ve oyunun kurallarına uyan bir sporcuydu. O, Yunan generallerinin kılıklarına ve maiyetlerinin yaptıkları kötülüklere hiç önem vermiyor. Trikopis, onun bu oyundaki rakibi. Bu askerlik oyununda yere vurduğu adama kurala uygun biçimde davranıyor. Sırtını yere getirdiği pehlivanın elini sıkan galip bir pehlivan gibi. Trikopis’in elini yakaladı, sıradan bir el sıkışma süresinden uzun tuttu: ‘Oturun general, yorulmuş olacaksınız.’ Bundan sonra sigara tabakasını uzattı, kahve ısmarladı.”
"Bizim Anadolu'da işimiz ne idi? Bizim menfaatimiz Balkanlar'da, Makedonya'da, Adalar'da olabilir, ama Anadolu'dan bize ne? Ne diye bizi oralara gönderdiler? Aradan bunca yıl geçti, şimdi insan geçmişi daha iyi görebiliyor. Çok daha sağlam hükümlere varabiliyor.
"Şimdi artık itiraf etmekten çekinmiyorum, bizim Anadolu savaşında hiçbir menfaatimiz yoktu. Biz yabancı devletlere alet olduk. Sizden de bizden de bunca insan öldü. Bu kadar şehit verdik. Sonunda ne oldu? İşte bugün kardeşiz. Hata idi Anadolu hareketi. Hem de muazzam bir hata..."
General Trikupis.
"Uşak dışında esir olup o zamanki Türk ordusu kumandanı İsmet Paşa'nın dairesine götürüldüm, o da beni Mustafa Kemal'e götürdü.
Mustafa Kemal'in odasına girdiğim zaman o ayağa kalkarak dostane bir şekilde beni karşıladı ve Fransızca hitap ederek şunları söyledi:
-Unutmayın ki, Koca Napolyon da esir olmuştu.
-Siz vazifenizi tam olarak ve sonuna kadar yaptınız, biz de sizi takdir ve size hürmet ediyoruz.
-Siz burada esir değil, misafirsiniz."