Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Zira insanlar her ne kadar kendilerini avutup zihne hayran olsalar, hatta tapsalar da, zihnin tıpkı şekilsiz bir cam parçası gibi, şekli ve farklı kesimleri yüzünden şeylerden gelen ışık demetlerini değiştirdiği kesindir.
Sayfa 32 - BaconKitabı okuyor
Kültürel olarak rağbet gösterilen rasyonalitenin gelişimi boyunca bir kenara atılması gereken şeyler başlangıçtan bugüne simgesel olarak kadınlıkla ilişkilendirilmiştir.
Reklam
Akıl ' ın kadınlar tarafından işlenmesinin önündeki engeller, büyük ölçüde, Akıl ideallerimizin tarihsel olarak kadınlığı dışlamış olmasından ve kadınlığın kendisinin de böylesi bir dışlama işlemi yoluyla oluşmuş olmasından doğmaktadır.
Erkeklik metaforu, düşüncelerin felsefi olarak dile getirilişlerinde ve akıl ideallerinin derinliklerinde gömülü olan bir metafordur.(…) Erkeklik, her ne kadar bir metafor da olsa, hiçbir şekilde, akla sonradan takıp yakıştırılmış basit bir süs olarak düşünülmemeli.
"Ben, öteki'nin gözünde ne isem o'yum." Bu nedenle, ötekinin, beni "bir bedene bağlı ve yaşama içkin" bir şey olarak kavraması ölçüsünde ben, kendi adıma "yalnızca bir öteki"yimdir.
Sayfa 131Kitabı okudu
Özbilincin devam etmesi için, özbilinç deyim yerindeyse, başka bir özbilinçte kendisiyle yüz yüze gelmek zorundadır; ötekinin bilinci olmaksızın özbilinçten söz edilemez.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Yalıtılmış bir bilinç, kendi bilincinde oluşu sürdüremez. Bilinç, ancak, kendisine dışsal bir nesne olarak sunulan bilinci alarak kendi kendisinin farkına varabilir. Söz konusu nesne, bir "öteki"dir ve kendinden eminliğin gerçekliğinin sağlanması -benliğin orada, dünyada bulunan bir şey olarak kavranmasının sürdürülmesi- için bu ötekilik aşılması gereken bir şeydir.
Sayfa 124Kitabı okudu
"Kadının aşkınlığı önünde engel yaratanın kadının biyolojik yapısının kendisi değil, erkeklerin, kadınların da göz yummasıyla kadın biyolojisine yüklemiş oldukları anlam olduğunu söyleyebiliriz."
Sayfa 137 - AyrıntıKitabı okudu
Platon'un kullandığı hâkimiyet metaforlarının, bu metaforların daha sonraki biçimlerinden farklılık gösteren bir yönü daha vardır. Platon kuramında, håkimiyet ilişkisi, bilen-insanın kendi içinde ortaya çıkan bir durumdur; zihnin beden üzerindeki, ruhun daha üstün bölümlerinin daha aşağı bölümleri üzerindeki haklı tahakkümü, bilen-insan'ın, maddeden daha üstün olduğu düşünülen formlarla gereken mütekabiliyet ilişkisine girmesini sağlar. Bu modele göre bilgi, ezeli-ebedi formlar üzerinde, onları bilinemez ve gayri rasyonel olan maddeden soyutlayarak, felsefi düşünceye dalmaktır. Håkimiyet ve tabi kılma simgeleri, bilginin elde edilmesi sürecinin dile getirilişinde ortaya çıkar. Bilginin kendisi, bilgi nesnesi üzerindeki bir tahakküm olarak değil, bu nesneler üzerinde bir tür esrime halinde düşünme olarak görülür.
Sayfa 29
Tanrıyı andıran rasyonel ruh, köleyi andıran ölümlü bedeni bütün yaşam boyu yönlendirmelidir; Platon'un ulaştığı nihai sonuç budur.
Sayfa 29
Reklam
Kant'ın tanımlamasına göre aydınlanma, "insanoğlunun kendi kendine düştüğü olgunlaşmamışlık durumundan, güçsüzlükten kurtulmasından, kendi aklının bir başkasının kılavuzluğu olmaksızın kullanabilmesi için cesaret ve kararlılık eksikliği durumundan çıkmasından ibarettir." Dolayısıyla, Aydınlanma'nın düsturu şudur: "Sapere aude! Kendi aklını kullanma cesaretini göster."
"Zihnin gücü" adını verdiğimiz şey, uysal tutkuların şiddetli tutkulara baskın çıkmasına karşılık gelir. Ve Hume, "kabaca" akıl denilen şeyin bu olduğunu öne sürer. Genelde irade üzerinde çok daha güçlü etkiye sahip olan tutkular, şiddetli tutkulardır. Fakat, sık sık bu uysal olanların, "düşünce tarafından güçlendirilip, kararlılık tarafından desteklendikleri zaman", şiddetli olanları "en azgın oldukları durumda bile kontrol altına alabildiği" görülür. Hume, bu tutku ve akıl çatışmasını, insanları "yalnızca birbirlerinden değil, değişik anlarda kendi kendilerinden de farklı kılışıyla insan yaşamını çeşitlendirir", sonucuna ulaşır.
Descartes'a göre neye "doğal", neye "doğal değil" denilmesi gerektiğini belirleyen, o şeyin akla olan uygunluğu idi; Hume'da ise durum farklıdır: Akıl, bizim doğal eğilimlerimiz üzerine oturtulmalı ve onlara uygun olmalıdır.
Hume'a göre, akıl tek başına ne tutkuları kontrol etme, ne de amaçlar hakkında düşünme gücüne sahiptir. Aklın güdüleyici gücü her zaman kendi dışında, tutkuların harekete geçirici gücünde yatar. Akıl, farklı tutkuların desteğinde, farklı amaçlara yönelir. Akıl, "tutkuların kölesidir ve öyle de olması gerekir, onlara boyun eğmek ve hizmet etmekten başka yapabileceği bir şey yoktur."
241 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.