Dünya Savaşı’nda Almanları arkalarından vuran Başkan Wilson değildir. Yalan vaatlerle Arapları savaşa sokup ortada bırakan da Lloyd George değildir. Bu ihanetlerin arkasında Jeroboam Rothschild, Sir Philip Sassoon ve Bernard Baruch vardır. Wilson, Lloyd George ve Clemenceau sadece karşı gelmeye cesaret edemedikleri kötü güçlere hizmet etmekten dolayı sorumludurlar.
Prens ve Armstrong görüşmesi...
Prens tarafından Perapalas Oteli’nde görüşmeye çağırılmış olan adam meşhur Armstrong, o sırada İstanbul'daki İngiliz işgal kuvvetlerinin belli başlı şahsiyetlerinden biri: “Prens'i gönderen zat. padişah ve halifeydi. Gönderdiği haberde diyordu ki: -Başbakan Llyod George ile iktidardaki İngilizlere akıbetin yaklaştığını bildiriniz. (Yani Anadolu ordusu Yunanlıları denize dökmek üzeredir!) çünkü bunlar anlamıyorlar. İngiliz elçiliğine de anlatmak istedim olmadı. Mustafa Kemal ve adamları ihtilalcidirler. Bunlar Türkiye'yi altüst edecekler. Dini bitirecekler. Bunlar sizin düşmanlarınızda. Asidirler. Benim de düşmanımdırlar. Türkiye’yi yalnız siz kurtarabilirsiniz. Ben sizin dostunuzum. Ne isterseniz size vermeye hazırım. Halbuki siz Ankara'dan bir şey alamazsınız. İsterseniz saltanatı ve hilafeti kurtarabilirsiniz. Bana süratle yardıma geliniz. Ankara'yı tanımayınız. Barışı benimle yapınız. Ankara'ya vereceklerinizi bana veriniz. Çıkaracağınız Yunanlılardan alacağınız toprakları bana teslim ediniz. Bana dört milyon İngiliz lirası ödünç de veriniz. Bizzat Bursa’ya gider, herkesi etrafımda toplarım. Halk benim davetime gelir. Ben Fransızlarla da dost olup anlaşma yaparım. Boğazları açık bırakırım. Halife olarak sizin lehinizde bulunurum. Çünkü siz mü minlerin savunucususunuz. (Bütün Müslüman ülkeleri o tarihte sömürgeydi!) Onlar da size bağlı uyruklar olarak kalırlar. Aııkara’dakiler katil adamlardır. Moskova’nın tesiri altındadırlar. Söylediklerinin birini yapamazlar!”
Reklam
1734 yılında, George Sale, Kuran'ın hâl doğru olarak kabul edilen ilk önemli İngilizce tercümesini yayınladı
Sayfa 46 - ArmstrongKitabı okudu
Siyasətin əxlaqla əlaqəsi yoxdur. Əxlaqi dəyərlərə sadiq qalan siyasətçi uğur qazana, tutduğu mövqeni qoruya bilməz.
Sayfa 127Kitabı okudu
"...Atatürk, en ağır iftiralara kendi vatanında uğramıştır."
Armstrong, Gazi hakkında bir de kitap yazmış olan İngiliz istihbarat teşkilâtına mensup Atatürk düşmanı bir subay, Charles Towshend ise Irak cephesinde 13 bin 300 askeri ile birlikte Türk ordusuna tutsak olan bir Ingiliz generalidir. General esaretten kurtulduktan sonra bu kez Türkler'in yüksek insani vasıflarına esir düşmüş, Kurtuluş Savaşı sırasında bir Türk dostu olarak Avrupa'da Türkiye için çalışmıştır. "Türkler'in insanlık kanseri olduğunu" söylemekle kalmayıp, Türk alehtarlığını bir devlet siyaseti hâline getiren İngiliz Başbakan'ı Lloyd George dâhil, daha sonra Atatürk'e duyduğu saygıyı ifade etmeyen Atatürk düşmanı yok gibidir. Fakat nasıl bir körlük, nasıl bir nankörlük, nasıl bir redd-i ecdat hâli, nasıl bir hâlet-i ruhiyedir ki, amansız düşmanlarının bile iltifatlar yağdırıp, fevkalâde yüceltici sıfatlarla yâdettiği Atatürk, en ağır iftiralara kendi vatanında uğramıştır.
Sayfa 9 - Bilgeoğuz YayınlarıKitabı okudu
Herkes nefis bir yemek yemiş ve kafalardaki endişeler atılmıştı. Odada, rahat ve huzur verici bir sessizlik vardı. Bu sessizliğin içinde birdenbire bir ses duyuldu. Beklenmedik bir anda, içlere ürperti veren, hayvani bir sesti bu... "Bayanlar Baylar, lütfen susunuz!" Ses konuşmasına devam etti. "Şu suçlarla suçlanmaktasınız" "Edward George Armstrong siz, 1925 yılı, Mart ayının 14'üncü günü Louisa Mary Clees'in ölümüne neden oldunuz.
Reklam
Prens tarafından Perapalas Oteli’nde görüşmeye çağırılmış olan adam meşhur Armstrong, o sırada İstanbul'daki İngiliz işgal kuvvetlerinin belli başlı şahsiyetlerinden biri: “Prens'i gönderen zat. padişah ve halifeydi. Gönderdiği haberde diyordu ki: -Başbakan Llyod George ile iktidardaki İngilizlere akıbetin yaklaştığını bildiriniz. (Yani Anadolu ordusu Yunanlıları denize dökmek üzeredir!) çünkü bunlar anlamıyorlar. İngiliz elçiliğine de anlatmak istedim olmadı. Mustafa Kemal ve adamları ihtilalcidirler. Bunlar Türkiye'yi altüst edecekler. Dini bitirecekler. Bunlar sizin düşmanlarınızda. Asidirler. Benim de düşmanımdırlar. Türkiye’yi yalnız siz kurtarabilirsiniz. Ben sizin dostunuzum. Ne isterseniz size vermeye hazırım. Halbuki siz Ankara'dan bir şey alamazsınız. İsterseniz saltanatı ve hilafeti kurtarabilirsiniz. Bana süratle yardıma geliniz. Ankara'yı tanımayınız. Barışı benimle yapınız. Ankara'ya vereceklerinizi bana veriniz. Çıkaracağınız Yunanlılardan alacağınız toprakları bana teslim ediniz. Bana dört milyon İngiliz lirası ödünç de veriniz. Bizzat Bursa’ya gider, herkesi etrafımda toplarım. Halk benim davetime gelir. Ben Fransızlarla da dost olup anlaşma yaparım. Boğazları açık bırakırım. Halife olarak sizin lehinizde bulunurum. Çünkü siz mü minlerin savunucususunuz. (Bütün Müslüman ülkeleri o tarihte sömürgeydi!) Onlar da size bağlı uyruklar olarak kalırlar. Aııkara’dakiler katil adamlardır. Moskova’nın tesiri altındadırlar. Söylediklerinin birini yapamazlar!”
Bu kitabı yazarken ülkeme hizmet dışında başka bir amacım yoktur. Bu kitabı yazarak en azından yargılanma riski aldığımın farkındayım. Eylül 12, 1940. George ARMSTRONG
General Harington Grey Wolf (Bozkurt) Kitabı Hakkında Görüşleri
Bay Lloyd George'un Çanak'ta Türklere saldırmamam ve ülkemizi savaşa sürüklemememle ilgili Truth about the Peace Treaties [Barış Antlaşmalarıyla İlgili Hakikat] kitabının II. cildinde yer verdiği yorumları ilgi çekici. Ayrıca, savlarını desteklemek üzere alıntıladığı, Mustafa Kemal'i ve Türkleri son derece rencide eden Grey Wolf [Bozkurt] kitabının yazarının salahiyeti de dikkate değer. Bay Armstrong'un ne İngiliz Elçiliğinde ne de karargahlarımda resmi bir görevinin olduğunu söylemeliyim. Onu bir kez Binbaşı Harenc'in emrinde Anadolu'ya devriyeye gönderdiğimi hatırlıyorum. Benim görev yaptığım dönemde kesinlikle Ankara'ya gitmedi, hakkında yazdığı Mustafa Kemal ile de tanışmadı. O dönemle ilgili Türk Ordusu'na dair kanaatte bulunacak durumda olmadığından bu konuda yazdığı görüşlerine kıymet vermem.
Sayfa 160
Romancılar da çağdaş ikilemi irdelemek üzere mitolojiye dönmüşlerdir: James Joyceün Ulysses adlı romanı, George Orvell'in Nineteen Eighty Four, Dokuz Yüz Seksen Dört (basımı 1949) romanı, Joseph Conrad'ın Heart of Darkness, Karanlığın Yüreği adlı romanı Thomas Mann ‘ınThe Magic Mountain, Büyülü Dağ (1924) adlı romanı, Malcolm Lowry'nin Under the Volcano, Yanardağın Altında (1947) ,
Reklam
Venizelos oturmaktaydı. Yaşamında bir tek temel amacı vardı: Yunanis­tan’ı Anadolu’nun zengin sahil şeridini de kapsayan ve başkenti Konstantinopolis olan bir imparatorluğa dönüştürmek. Bir Giritliydi ve bir Giritlinin inatçılığıyla bu tek amaç uğruna yirmi yıldır uğraşıp duruyordu. Sırbistan ve Bulgaristan’la birlikte 1913’te Türkiye’ye
"İngiliz kritik George Steiner'a göre, belli dinler ve metafizik deneyimleri gibi sanat da insanın yaşadığı'içe işleyen',dönüşümcü bir çağrıdır. Varoluşumuzun gizli kalmış son kırıntılarını araştıran"dayatmacı, istilacı bir patavatsızlık; "sakıngan varlığımızın küçük evine tecavüz eden" bir bildiridir, dolayısıyla "artık eskisi gibi içinde yaşamaya elverişli bir yer olmaktan çıkar". Bize etkili bir dille "yaşantınızı değiştirin" diyen deneyüstü bir karşılaşmadır."
Haçlılar
1096-99'daki ilk haçlı seferi yeni Batı'nın ilk işbirliği olmuştu ve bu Avrupa'nın Karanlık Çağlar olarak bilinen uzun barbarlık döneminden çıkmaya başladığının işaretiydi. Kuzey Avrupa'nın Hristiyan uluslarınca desteklenen yeni Roma, uluslararası sahnedeki eski rolünü kazanmaya çalışıyordu. Ama Anglo Saksonların ve Frankların
Sayfa 294Kitabı okudu
Mitolojinin bir sanat biçimi olduğunu görmüştük. Güçlü bir sanat çalışması varlığımızı ele geçirir ve onu sonsuza dek değiştirir. İngiliz kritik George Steiner’a göre, belli dinler ve metafizik deneyimleri gibi sanat da insanın yaşadığı “ ‘içe işleyen’, dönüşümcü bir çağrıdır. Varoluşumuzun gizli kalmış son kırıntılarını araştıran” dayatmacı, istilacı bir patavatsızlık; “sakıngan varlığımızın küçük evine tecavüz eden” bir bildiridir, dolayısıyla “artık eskisi gibi içinde yaşamaya elverişli bir yer olmaktan çıkar”. Bize etkili bir dille “yaşantınızı değiştirin” diyen deneyüstü bir karşılaşmadır.
Sayfa 101 - Merkez KitaplarıKitabı okudu
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.