Önce para kazanmayı seçen, gerçek tasarılarını zengin olacakları zamana, daha ileriye saklayan insanlar pek haksız sayılmaz. Yaşamaktan başka bir şey istemeyenler ve en büyük özgürlüğe yaşam adını verenler, salt mutluluk peşinde, arzularını ya da güdülerini doyurma, yeryüzünün sınırsız zenginliklerinden hemen yararlanma peşinde koşanlar -Sylvie ile Jérôme bu engin programı seçmişlerdi-, böyleleri, her zaman mutsuz olacaktır. Kendileri için bu tür bir ikilem olmayan, ya da bununla pek az karşılaşan bireylerin bulunduğunu kabul ediyorlardı, böyleleri ya çok yoksuldular ve biraz daha iyi yemekten, biraz daha iyi bir barınaktan, biraz daha az çalışmaktan başka istekleri yoktu; ya da baştan böyle bir ayrımın önemini hatta anlamını kavrayamayacak kadar zengindiler. Ama günümüzde ve ortamımızda, giderek daha çok sayıda insan ne çok zengin, ne de çok yoksul durumda: Zenginlik düşleri görüyorlar ve zenginleşebilirler: İşte mutsuzlukları da bu noktada başlıyor.
Tanımlar saatlere, günlere göre değişiyor ama taşıdıkları anlam az çok belli: Yaşamanın, harekete geçmenin, bir şey yapmanın pek sana göre olmadığını hissediyorsun; sadece sürüp gitmek istiyorsun, sadece bekleyişi ve unutuşu istiyorsun.