Bu kitabı yazmaya başladığımda birçok insanın eleştirisine maruz kaldım. Aynı konu üzerinde farklı farklı hikayeler yazmak okuyucuya itici geleceğini insanların bunu anlamayacağını ve benim cinsiyetçi bir tavır takındığımı söyleyeceklerini söylediler. Oysa bu dedikleri şeyleri onlar düşünüyor onlar yapıyor ve onlar söylüyordu. Alacağım eleştiri
İncelemem biraz uzun olacak şimdiden belirteyim. Kitabın adı gibi ben de incelememi iki bölüme ayırıp ilk önce ırkçılıktan daha sonra da depremden yola çıkarak sürdüreceğim. Depremi sona bırakmak istiyorum çünkü bilinçli insanlar ırkçılığın sonuçlarını vs. zaten biliyor ve bu konu üzerinde duruyor ancak deprem bilinçli insanlar tarafından bile pek
Uzun bir aradan sonra bir kitabı bitirmenin verdiği hazzı tekrardan hatırlamakla oldukça mutlu olduğumu ve sizlerle tekrardan düşünce alışverişinde bulunacak olmamın heyecanını yaşadığımı belirterek yazıma başlayayım istedim. Siz de hak verirsiniz ki hissiyatlar üzerinden bir girizgâh ile pek değerli yazarımız Güntekin’e de selam durmuş
Bilge Karasu,
Sokaklarda, caddelerde ya da meydanlarda; cezalandırılmak için türlü işkenceler vasıtasıyla onarılmayacak ölçüde hırpalanmış bir bebek kımıltısızlığı içinde inleyen insanlar…
Yahut,
Binaların yüksek pencerelerinden sokağa fırlatılan kendisinden hoşlanılmayan insanlar...
Oradan gelip geçenlerin yalnızca tüylerini ürpertmekle
"Doğayla savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz." demiş Hubert Reeves.
Bu sözün değeri o kadar net ve o denli büyüktür ki, üzerine koca koca ciltli kitaplar yazılabilir. Gazeteci yazar Jacques Girardon da bu temelde, alanında uzman üç bilim insanı ile, bitkilerin evrimi ve yeryüzündeki yolculuğu hakkında ropörtaj niteliğinde
MERHABA DOSTOYEVSKİ!
Bir merhaba dedim. Çünkü ben akıllı ben, hiç Dostoyevski okuyan biri değilmişim. Etkinlik ile bu açığı kapatacağım.
Geldik yemeğe, ama kitapta da yemek var. Kovulmadık biz umarım. Oturduk mu masaya? Mozart eşliğinde yiyoruz kitaplarımızı. Mozart bu kitaba özel. Tabi ki başka şeyler de dinleyeceğiz elbette. Kemancı var mı
Edebi açıdan değerlendirilmemesi gereken nadir kitaplardan biri bence. Tüm cesur kadınlara örnek ola bilecek bir cesarete ve dirayete sahip küçük bir kadın Nojoud! Hayat hikayesi insanı hem öfkelendirirken hemde cesaretlendiriyor.
Medyaya yansıyan çocuk ölümlerine ve çocuk gelinlere şahit oluyoruz. Bu kitap gerçeği tüm çıplaklığıyla bize gösteriyor. Okurken tüylerim diken diken oluyor. Gerçek olmamasını dilerdim. Ama bu her toplumun olduğu gibi bizimde gerceğimiz ne yazık ki.
Doğru bir mücadeleyle adalete kavuşmanın yanlışa baş kaldırmanın mümkün olduğunu kanıtlıyor Nojoud.
Kendi kitabımda da Nojoud gibi bir çok kadından bahsetmiştim. Ama ne yazık ki tüm kadınlar onun kadar şansı değil. İçinde bulunduğu şartları ve koşulları değiştirmeyi herkes ister ama herkes cesaret edemez. Nojoud bunun mümkün olduğunu açıkça ve yüreklilikle gösteriyor. Törelerin ve geleneklerin ağır bastığı Yemen gibi bir ülkede küçük bir kadın olarak baş kaldırmak elbette kolay değildi. Ataerkil düşünceye darbe sayılabilecek bu eylemi tüm kadınlara örnek ve cesaret olmalıdır. Daha özgür bir hayat için mücadeleyi ve direnmeyi bırakmamak ve nice hayatlara değinmek için savaşmaktan vazgecmemeliyiz.
Günün sessiz vaktiydi. Ardından günler, sessizliğe bürünmeye devam edecekti. Hikaye bu sefer bilinmedik bir yerde kesiliyordu. Araya hiçleşmiş cümleler karışıyordu. Zaman hangi mevsimde durmuştu ki... Neden son durak gibi boş kalıyordu içimizdeki yollar... Varoluşumuz niye amansızca donakalmıştı. Ve mısralarım şu cümleler kadar ahmakça birşeyler