Meselenin teknik kısmına girmezsek, özellikle modem romanlarda, öykünün zaman içinde de mekanda olduğu gibi dolaşıp durduğunu söyleyebiliriz, çünkü romanda zaman uzar, genişler, durağanlaşır ya da dörtnala koşturmaya koyulur. Öykü, metnin zamanında tıpkı bir arazideymiş gibi hareket eder, turlar atar, kah adımlarını aça aça, kah parmak uçlarında ilerler, istediği kadar süreyi (yok sayarak) boş geçirir, sonra da kaybettiği bu süreleri kazanmak için gerilere döner, gerçek dünyanın biz etten kemikten sakinlerine bahşedilmeyen bir rahatlıkla geçmiş ve gelecek arasında mekik dokur. Öyleyse kurmacanın zamanı da, tıpkı anlatıcı gibi, yaratılmış bir varlıktır.