Kur’an-ı Kerim’in ve peygamberin iyiliği yaygınlaştırma ve kötülüğü engellemeye ilişkin bütün direktifleri, müslüman toplumda müslüman bireyin görevleriyle ilgilidir. Yani bazı durumlarda bir takım idari zulümler, bazı zamanlarda kötülüklerin yaygınlaşmasına rağmen temel ilke olarak, Allah’ın egemenliğini kabul eden ve onun şeriatını esas alan bir
"Hz. Yusuf" dizisinden notlar
“Benim halifem olacak kişi herkesten daha güçlü olan değil, Allah’ı en çok seven kişi olacaktır. İbrahim(aleyhisselam) ve İshak(aleyhisselam), Allah’ın en güçlü değil en iyi kullarıydı.” “Biz taştan yontulmuş tanrılardan, bütün dünyevi tanrılardan yüz çeviriyoruz. Bir tek Allah’a iman ediyoruz. Yerin ve göklerin Rabbi’ne, O’nun gönderdiği bütün
Reklam
Bütün mutlu aileler birbirine benzer: Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
İnsan türünün biyokimyasal mutluluğa erişmek için bu kadar çok çaba göstermesinin ne kadar doğru olduğunu kestirmek gerçekten mümkün değil. Mutluluğun insan toplumunun en yüce amacıymış gibi gösterildiğini ama aslında saptırılmış bireysel bir tatmin ihtiyacından fazlası olmadığını iddia edenler de var. Kimileriyse mutluluğun sahiden de en yüce
Farabi şöyle der: Cahil insan yeme içme, zevk peşinde koşan insandır. Bunların bazıları rahatlığın verdiği bolluk ile öfke duyularını kaybetmişlerdir. Bazıları ise tam tersine rahatlığın verdiği bolluk ile son derece öfkelidirler. Bunlar genellikle şehvetine düşkün insanlardır. Bedensel zevklerine tutsak olmuş bu insanların kendi arzuların dışında hiçbir hedefi yoktur. Onlar bu düşkünlüğün içinde debelenirken düşünmek, öğrenmek, sorgulamak gibi yeteneklerden de mahrumdurlar. Tamamen dünya zevklerine kendilerini kaptırmış bu insanlardan kendi nesilleri de zarar görecektir. Cahil insan mutluluğu bu gibi dünyevi zevklerin içinde zanneder. Onun için bedenin ihtiyacı olan her şey bir mutluluk sebebidir. Gerçek mutluluğu sorgulamazlar, gerçek mutluluğun ne olduğunu dahi düşünmezler. Bu insanlar ahlaki düşkünlükleri hoş görmektedirler. Bu insanlar ahlaki düşkünlükleri hoş görmektedirler, onlar için ahlaki düşkünlük kötü bir şey değildir. Çünkü onlar kendi nefisleri, kendi arzularına tutsak olmuş insanlardır. Buradan da anlaşıldığı gibi cahil insanın amacı kendini geliştirmek, bilgiye yönelmek ve bir şey öğrenmek değildir. Onun hiç böyle gayesi, zorunlulukları ya da arzusu yoktur. Onların mutluluğu tamamen şehvet ve mal düşkünlüğünden ibarettir, istedikleri şeyler olduğunda onlar kendilerini çok mutlu hissederler, ancak istedikleri şeyler olmadığında ise tamamen mutsuzdurlar.
Sayfa 85 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Oruçla Temizlenelim
“Oruç, sadece yemeyi içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda kötülüklerden de uzaklaşmaktır. Midemiz, yiyecek ve içeceklerden uzak kaldığı gibi, dilimiz yalandan, ellerimiz haram işlerden, gözlerimiz harama bakmaktan, kulaklarımız yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarımız kötü işler peşinde koşmaktan uzaklaşarak oruçtan nasibini almalıdır. Oruçludan beklenen budur. Oruç tutan bir Müslüman çeşitli yemeklerle donatılmış sofranın başında helal olan nimetlere elini sürmez, sabırla iftar vaktini bekler. Orucun Müslümana kazandırdığı bu irade terbiyesi, insanı nefsani arzuların esaretinden kurtarıp adeta melekleştiren gerçek bir eğitimdir. Şimdi insafla düşünelim: Helal olan şeylere bile elini sürmeyen bu oruçlu, nasıl olur da harama el uzatabilir. Vücudunun ihtiyacı olan faydalı yiyecek ve içecekleri istediği zaman bırakabilen bir mümin, nasıl olur da zararlı içkileri kullanmaktan vazgeçmez. Oruç bize, belirli bir süre helal olan şeylerden uzaklaşmakla haramlardan sakınmayı öğretir.” | Diyanet Takvim
Reklam
45 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.