8/10 puan verdi
·
Beğendi
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu eser yalnızca cinayet öyküleri anlatılmış sıradan bir kitap değil. Yazar, sanat tarihi ve ilk dönem fotoğrafçılık üzerine sayısız deneme kitap ve deneme yazan, sayısız ödül alan başarılı bir araştırmacı. Bir gün Paris'te bitpazarında gezip eski fotoğraflar ararken fosil satan bir adam kendisine bir albüm
Bir Albüm Dolusu Cinayet
Bir Albüm Dolusu CinayetEugenia Parry · Oğlak Yayınları · 200113 okunma
Kendinden ilham alan kişi her şeyi yapabilir.Eseriyle karışmıştır.Neyin kurgu neyin gerçek olduğu anlaşılamaz.Bir sanat eseri olarak yaşar ve kendinden eser kalmaz.
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
İlkel insanın mağaradaki hayvan figürlerini yaparken, daha sonraki hiçbir uygarlığın aşamadığı yetkin bir natüralist anlayışa ulaşmıştır. Bunun nedeni, ilkel insanın, bu eserleri yaparken gerçek bir yaratışta bulunduğuna inanmasıdır. İlkel insan in görüntü sadece bir taklit değildir. Görüntü ya da tasvir, modeli ya da ikizi olduğu varlığın canlı yetilerinin tıpkısına sahiptir ve dolayısıyla, insanoğlunun doğa üzerindeki egemenliğini ortaya koyduğu bir büyü çalışması ve etkinliğidir. Paleolitik dönemde yaşayan atamız, doğadaki formları, bir sanat eseri yapmak konusunda hiçbir niyeti olmadan resmetmiş ya da kazımıştır. Onun amacı, avının bereketli olmasını ve tuzağa yakalanmasını sağlamak, ya da av hayvanının gücünü edinmektir. İlkel sanatçı, yaptığı çizimler bir büyücünün bütün gücüne sahip olan bir büyücüdür. Doğal görünüme bunca önem vermesi ve dikkat etmesi, şekillere mümkün olduğu kadar fazla canlılık kazandırmak istemesinden ötürüdür. Bu insanoğlunun bütün etkinliği, doğal güçlere ustaca müdahale etmek ve iyi’yi kendine yaklaştırıp, kötü’yü kendinden uzaklaştırarak bir dengeyi korumak amacını güder.
mızmıza dayalı bir isyankarlık
Ne kadar inanılmaz görünse de, sanatçı basit mi basit bir Mani­heizme hapsedilir. Eserlere fiziksel ve gerçek boyutları çerçevesinde bakmamamız, sorumsuzluk ve yaltakçılığının tehlikeli imalarını göz ardı etmemiz istenmektedir. Diğer yandansa, ahlaki olduğu söylenen fikirlerine tutunmamız, toplumun yararına oldukları iddia edildiği için onlara hiç analiz etmeden, irdelemeden, çocukça ve utanılacak biçimlerde sergiledikleri kötülüklerden daha fena olduklarını belirt­ meden alkış tutmamız beklenir. Hannah Wilke'nin kanserliyken çektiği fotoğrafların sanat değil kendi hastalığını ticarileştirme ama­ cı güttüğünü söylemek feminizme hakaret olarak algılanır. Eseri yo­rumlamak sanatçının toplumsal aktivizmine, Maniheist dünya görü­ şüne karşı bir saldırıya dönüşür. Yorumlamak, analiz etmek ve sor­gulamak bizi toplum karşıtlarının tarafına geçirir. Bu sahte sanatı icra eden sanatçılar kurumlara asalak gibi yapışır, kaynakları emer, iktidarı rahatsız etmeyen sınırlar içinde hareket eder, galeri aktiviz­mini benimser, mızmıza dayalı bir isyankarlık yaparlar. Eleştirmen­ler de onlarla omuz omuza durur, antisosyal diye suçlanmalarını en­geller. Elbette bu satılmışlığın meyvesi boldur: Bugün dalkavukluk eden yarın bir sergiye küratör olur.
263 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ayfer Tunç ile tanışmam
Suzan Defter
Suzan Defter
ile olmuştu. Resim yapmayı seven biri olarak, ne zaman bir müzede muhteşem bir sanat eseri ile göz göze gelsem “ asla büyük ustalar kadar iyi olamayacağım” diye geçiririm içimden. Ve yine yazmayı seven biri olarak Ayfer Tunç’un kalemi karşısında her seferinde aynı kırık duyguya kapılıyorum; asla büyük ustalar kadar
Kapak Kızı
Kapak KızıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20147,3bin okunma
Güzel olan; kendi örtüsündeki, örtülmesindeki ve gizlenmesindeki nesnedir. Güzel nesne sadece örtüsünün altında kendisi olarak kalabilir. Örtülmekle "sonsuz derecede göze çarpmayan" hâle gelir. Güzel olmaklık esas itibariyle örtülü olmaklıktır. Bundan dolayı Benjamin sanat eleştirisinden örtülmenin hermönetiğini talep etmektedir: "Sanat eleştirisi örtüyü kaldırmak değildir fakat daha ziyade, örtü olarak onun en kesin bilgisiyle güzelin gerçek görüsüne evvela yükseltmektir. Kendisini sözüm ona empatiye hiçbir zaman açmayan ve sadece kusurlu bir şekilde naif olanın saf bir gözlemine kendisini açan görüye; sır olarak güzelin görüsüne yükseltir. Gerçek bir sanat eseri, kendisini kaçınılmaz şekilde bir sır olarak temsil etmesinden başka bir şey olarak hiçbir zaman kavranamaz. Son kertede, örtünün asli bir unsur olduğu bu nesne başka türlü tanımlanamaz. "Güzellik kendisini ne dolayımsız empati ne de naif gözlem ile paylaşmaktadır. Her iki yaklaşım, örtüyü kaldırmayı veya örtü aracılığıyla bakmayı dener. Sır olarak güzelin görüsüne ancak bizatihi örtünün bilgisiyle erişilebilir. Kişinin örtülü olanı bilebilmesi için her şeyden önce örtüye yönelmesi gerekir. Örtü, örtülü nesneden daha aslidir.
Reklam
belli bir noktadan sonra sanat eseri satın alma
Ancak şu da bir gerçek ki, belli bir zenginlik seviyesine ve profesyonel şöhrete ulaşan insanlar genellikle belli bir noktadan sonra sanat eseri satın almaya başlarlar.
Causerie Chez Les Fontaines: Monsieur Et Madame Arthur Fontaine 1904
Paris'teki Julien Akademisi'nde eğitim gören Edouard Vuillard, eğitiminin ardından açtığı atölyeyi Pierre Bonnard ile paylaştı. Serusier'in teorilerinden ve Gauguin'in çalışmalarından etkilendi. 1889'da 'Nabis Sanat'ın üyesi olarak kayıtlara geçti. Sanatçı, aynı zamanda Japon resim anlayışından, çiçek tablolarından ve iç mekân resimlerinden etkilendi. Bu ilgisi, duvar kâğıdı, baskı ve dekoratif işlerle de uğraşmasına yol açtı. Eserlerinde daha çok iç mekânda, insanların en domestik hallerini ve bütünsel bir duyguyu vermeye çalıştı. Son dönem resimleri, çok daha doğal ve gerçek bir fotoğraf havası taşıdı. Anlık duyguların öne çıktığı tablosu 'Causerie chez les Fontaines'de özellikle renkli halı ve en doğal haliyle oda görüntüsü ve sohbet eden bir çift dikkat çeker. Eser, 1904'te Salon d'Automne'da sergilendiğinde ressam, bu çalışmanın en keyifli eseri olduğunu söylemişti.
Önsöz
Manzara hakikaten güzel ve dokunaklıydı, beş on dakika bir sanat eseri gibi seyrettim. Bir gün Anadolu insanının his tarihi yazılır ve hayatımız bu zaviyeden gerçek bir sorgunun süzgecinden geçirilirse, moda sandığımız birçok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır.
Sayfa 12 - DERGÂHKitabı okuyor
Okuyucu Yorumu
Zilan Erbek Arıkan
Zilan Erbek Arıkan
Kanatlarımın Altındaki Rüzgar
Kanatlarımın Altındaki Rüzgar
#Repost
Meral Aydın
Meral Aydın
with @use.repost ・・・ Herkese merhaba sevgili dostlarım 🙋‍♀️ Bugün sizleri sevgili @zilan_erbek_arikan 'ın, Kanatlarımın Altındaki Rüzgar eseri ile tanıştırmak istiyorum.. Benim yazarın kalemi ile tanışma kitabım oldu bu eser. Uzun zamandır böyle güzel bir öykü kitabı okumamıştım. Yedi farklı
Reklam
Moda suni bir uyarıcıdır çünkü doğal bir gereksinimin bulunmadığı bir yerde doğal olmayan bir gereksinime sebep olur: Fakat gerçek bir gereksinimden kaynaklanmayan şey keyfidir, mutlaktır, zorbacadır. Bu yüzden moda, insan varlığının hatalarından kaynaklanmış en rezil, en çılgın zorbalıktır.
Sayfa 77 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Favori kitaplarımdan
Kassel’de Mantık Aramak’ı sadece Enrique Vila-Matas kitabı olduğu için almıştım, ne anlatıyordu hiçbir fikrim yoktu. Hiçbir fikrimin olmadığı şeyler anlatıyormuş:) Çok sevdim.
saliha nilüfer
saliha nilüfer
çevirisi de Kitabı farklı şekillerde okudum ve en keyif aldığım, konuya yoğunlaştığım okuma yöntemim şöyle: Sanatçı ve eser adı geçince internetten
Kassel'de Mantık Aramak
Kassel'de Mantık AramakEnrique Vila-Matas · Can Yayınları · 201727 okunma
443 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
DOSTOYEVSKİ Yazarı: Henri Troyat; Cem Yayınevi; Biyografi; 1973 basımı; Türkçemize Çeviren: Leyla Gürsel; Kapak resmi: Güner Ener; 461 sayfa (10) (21.05.2010) Yukarıda künyesini yazarak tanıttığım, uzun yılları geride bırakmış olan bu kitap 1973 yılında, Ahmet Sarı Matbaası'nda dizimi ve basımı yapılmış, 'Cem Yayınevi'nden çıkmış
Dostoyevski
DostoyevskiHenri Troyat · İletişim Yayınları · 2014185 okunma
Bakabilenler için yaratılan her varlık kusursuz bir sanat eseri, gerçek bir mucize...
Eski Yunanlılar, insanoğlunu, kökenlerinden itibaren çevresindeki dünyadan ayrılması olanaksız bir güç haline getiren büyüsel bağı bir yana atmışlardı. Ne kadar olgunlaşmış ve gelişmiş olursa olsun, bir Mezopotamyalı ya da Mısırlı, ken­dini, kozmosun sınırsız mekanizması içinde yer alan bir çark olarak görmekten kurtulamıyordu ve böylece insanoğlu
Sayfa 83 - 84-85-86 - PdfKitabı okuyor