“Bence gerçek bir aşk ilişkisi öteki insanın varlığına ve yaşadıklarına önem vermek ve öteki insanla elinizden gelen her şekilde ilgilenerek ona doğru bir empati göstermektir.”
Sayfa 126
Müthiş
Şöyle de düşünmüşüm: "Kişi daha kendi varoluşundan kuşkuluysa, nasıl edebilir de gidip öteki kişiyi bilebilir; 'gerçekten' tanıyabilir?!-" Sonra, şöyle: "-Ama başka yolumuz yok -olmamalı : hep, bunu denemek; kendimizi de ötekini de, 'gerçek' kılmak ..."
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
Kahramanımız, korkudan soğuk terler dökmüş ve buz kesmiş bir halde uyandı ve korkudan soğuk terler dökmüş ve buz kesmiş bir halde gerçek hayatın da bu düşten pek farklı olmadığını hissetti... gerçek hayat da zorlu, ıstıraplıydı... biri göğsünden kalbini söküyormuşçasına acı çekiyordu...
Sayfa 116 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ben hep şimdiki zamanda yaşarım. Geleceği bilmem. Artık geçmişim de yok. Biri, her şeyin mümkün olmasıyla çöküyor üzerime, öteki, barındırdığı hiçbir şeyin gerçek olmamasıyla.
Sayfa 150Kitabı okudu
Yaşam değil. Ölüm değil. Geleneksel anlamda gerçek dünya değil. Ama rüyada değil. Ne biri ne de öteki.
Sayfa 32
Kitaplar
İki alışveriş (dostluk ve aşk), rastlantılara ve başkalarına bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatımı doldurup doyuramazdı onlar. Üçüncü alışveriş, kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir. Ötekilerin başka üstünlükleri vardır, ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha kolayca yararlıdır. Ömür boyu yanı başımda, her yerde elimin altındadır. Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırıverirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur; hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar. Öyleyken, onları yalnız daha gerçek, daha canlı, daha doğal rahatlıklar bulamadığım zaman aramama hiç de kızmaz, her zaman aynı yüzle karşılarlar beni.
Reklam
sadece hayatı düşünüyordu – ve gözlerinin önüne kısa bir zaman şeridi, yaşamış olduğu elli yıl seriliyordu. işte oradaydı, tam karşısında – hayat. hayat, diye düşünüyor ama düşüncesi yarım kalıyordu. hayata bir göz atıyordu, çünkü orada olduğunu hissediyordu, gerçek bir şeydi, mahrem bir şeydi, ne çocuklarıyla paylaşıyordu onu ne de kocasıyla. aralarında bir çeşit muamele vardı, kendisi bir taraftaydı, hayat öteki tarafta ve mrs. ramsay hep hayatın üstesinden gelmeye çalışıyordu, hayat da onun; bazen de (tek başına otururken) pazarlık ediyorlardı; yaşanan muhteşem barışma sahnelerini hatırlıyordu; ancak çoğu zaman, tuhaftı ama, itiraf etmesi gerekirdi ki, hayat dediği bu şeyin korkunç, saldırgan, eline fırsat verdiğinizde üstünüze çullanmaya hazır olduğunu hissediyordu.
Sayfa 68
Yaptığım iş beni doyurmuyordu, zaman öldürmekten başka bir şey değildi.
İnsan onun içini tehlikeli, heyecan verici bir görevle doldurmazsa hayat boş kalır. Bu görev de tabii ancak tek bir şey olabilir: İş. Öteki, görünmeyen iş; yarattıkları şeylerle dünyayı daha zengin, daha gerçek, daha insani kılan ruhun, zihnin, yeteneğin işi. Çok okuyordum.
Kategorilerin Doğası syf.13-16
Kategorilerin doğasının ve onların bilgilenme sürecindeki rollerinin ve yerlerinin tanımı, nesnel gerçeklikte ve bilinçte tekil ve genel arasındaki bağlantı (correlation) probleminin çözümüne ve düşünsel (idéel) özlerin kaynağının ve bu özlerin maddesel oluşumlarla, nesnel gerçekliğin görüngüleriyle ilişkisinin ortaya konulmasına doğrudan
Sayfa 13 - Yordam KitapKitabı okudu
Gerçek olan yalnızca şudur ki, sarılık, kızıllık ve kuşku birer fenomendir; kendinde şeyin nedenini metafizik bir tiyatro oyunu olarak kenara bırakmak zorundayız," dedi.
Reklam
Bu hayatta birden çok insan oldum. Her karakterini içinde onun saiklerine göre davrandım. Kırıldım, üzüldüm, ağladım hem de çok ağlayıp üzüldüm. Her defasında bu kadar çabaya rağmen, olduğum karakterlerinin içinde kabul görmedim. Dışlandım,horlandım ve öteki oldum. İstenilen birey olmak için çaba sarf ettim ama olmadı . Esen rüzgarın korkusu ile kendimi sakladım ama hakkında konuşulan oldum. Her şey oldum,herkes oldum ama gerçek kendim olamadım. Gerçek ben ile yaratılan ben arasında bocalıyorum . Bazen hangisi gerçek ben , hangisi yaratığım ben olduğunu karıştırıyorum. Ama sonuç olarak kabul görmedim . Unutulan ve hatırlanmayan oldum Varlık ile yokluk ikilemi arasında kaldım . Var olmamak ve yok sayılmak ne kadar acı bilebilir misiniz?
"Gerçek simyacılar tanıdım," diye konuşmaya başladı Simyacı. "Laboratuvarlarına kapanıp altın gibi evrimlenmeye çalışıyorlardı; Felsefe Taşı'nı keşfettiler. Çünkü bir şey evrim geçirdiğinde, çevrede bulunan her şeyin evrim geçirdiğini anlamışlardı. Başkaları Taş'ı rastlantıyla buldular. Bunların yetenekleri vardı, ruhları öteki insanların ruhlarından daha uyanıktı. Bunlar pek azdır, hesaba katmak gerekmez. Son olarak kimileri de yalnızca altın ararlar; bunlar sırrı hiçbir zaman bulamadılar. Kurşunun, bakırın, demirin de gerçekleştirilecek kendi Kişisel Menkıbeleri olduğunu unutmuşlardır. Başkasının Kişisel Menkıbesine burnunu sokan kimse kendi Kişisel Menkıbesini kesinlikle keşfedemez."
'Oğlum Mustafa ilkokulun son sınıfındayken karnesini öfkeyle önüme attı.''Senin paradoksların yüzünden matematikten iyi not alamadım'' dedi. Henüz on bir yaşında olan oğlumun paradoks sözcüğünü kullanmasından hafif bir gurur duymakla birlikte, bu suçlama beni üzdü. ''Ne gibi paradokslar?'' diye sordum. Mustafa açıkladı: Öteki anneler, çocukları iyi karne getirmeyince, onlardan hesap soruyor, onları azarlıyorlarmış. Bende, gerçek kültürün, okullarla ve üniversitelerle hiçbir ilgisi olmadığını anladığımı söylüyormuşum, bir insanın bir yığın diplomayla karacahil kalabileceğini savunuyormuşum. Tanıdığım en bilgili ve en kültürlü insanlardan biri olan Abidin Dino'nun ortaokul diploması bile almadığını boyuna anlatıyormuşum. Asıl amaç, diplomalı değil, bilgili ve kültürlü olmaktır diyormuşum. Buna benzer paradokslar yapıyormuşum sabahtan akşama kadar. İşte, çok kitap okuyan Mustafa da, bu aykırı düşüncelerim yüzünden, bol bol kitap okumuş, dolayısıyla matematik dersine boş vermiş, sonuçta kötü not almış. Oğlum bir daha karne getirdiğinde ciddi pozlar alıp yazı masama oturdum, okuma gözlüklerimi taktım, karneyi dikkatle inceledim. Sonra, sert yapmaya çalıştığım yapay bir sesle, ''oğlum, matematkten daha iyi bir not alabilirdin'' dedim. Mustafa karneyi öfkeyle elimden kaptı, ''Ben de seni adam sanmıştım, tıpkı öteki anneler gibisin'' dedi. Yani oğluma gene yaranamamıştım; çünkü çocuklarınıza yaranabilmenizin yolu yoktur nasıl olsa. ''
En etkileyici bulduğum duygu betimlemelerinden
“Ben öyle zannediyordum ,ama aslında, anneminki gibi -sevilen varlığı kaybeden insanın çok uzun zaman boyunca bazen hayatı boyunca, yaşamasına resmen engel olan gerçek kederlerle herhalde benimki gibi her şeye rağmen geçici olan, geç geldikleri gibi çabuk da giden, hissetmemiz için “anlamamız” gerektiğinden, ancak olaydan uzun süre sonra yaşanan öteki türden kederler arasında sonsuz bir mesafe vardır; işte benim şu anda çektiğim ıstırabın da onca insanın kederinden tek farkı, özel şartlara, irade dışı bir hatıraya tabi olmasaydı.”
Gerçek neydi?
Gerçek, burjuva ideologlarının düşlediği gibi, olaylara ve istatistiklere ilişkin durumlar değildi; daha çok dina­mik, çekişmeli ve sürekli gelişim içinde olan bir olaydır. Bu durumda da, bir sınıf açısından doğru olan bir du­rum, öteki sınıf açısından yanlış olabiliyordu. Burada ve şimdi doğru olan, eğilimlere ve tarihsel gelişmelere göredoğru olmak zorunda değildi. Bu nedenle onların doğru­ları statik bir doğruydu ve grubun üyeliği, halka açık tu­valetlere giriş kadar kolaydı (aslını sorarsanız, grubun ka­lıcı üyeleri, öteki birçok üyeyi umumi tuvaletlere kapat­mayı isterdi); fakat kendi iç dinamikleri göz önüne alın­dığında, son derece sağlam bir grup olduğu söylenebilir­di.
Pdf
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.