'Kopenhag Üçlemesi'nin son kitabı Bağımlılık. Belki de en vurucu olanı ve fakat edebi açıdan da en sakini. Çocukluk ve Gençlik'te anlattığı her şey yirmili yaşlarını şekillendiriyor Tove Ditlevsen'in; insanlarla kuramadığı bağ, yazma tutkusu ve en acısı da hayatı bir yerinden yakalayamadığı hissi. Bunu en güzel şekilde şöyle
Merhaba canlar
“Beni İlgilendirmez-Çığlık”
Hilal hocam ,gerçek hayatların kanayan yaralarına dikkat çekmek için özel bir cabası olduğu gerçeği gün gibi yüzümüze vuruyor.Çünkü ancak yazarak ,anlatmak,konuşmak,onların dili olmak ne büyük yüce gönüllük bilemezsiniz ..
Bazen ben burdayım ,yanındayım demeğe ihtiyaç duyar ya insan birinden bunu
Neslin sıhhatle devamı, aile müessesine bağlıdır ve evlatlar hiç şüphesiz, ailenin sürur kaynağıdır. Evlatlar, daha dünyaya gelişinde, her misafirden tatlı karşılanır. Hem nasıl karşılanmasın; sevmenin ateşe perde, ikram etmenin sırat köprüsünü geçmeye vesile, birlikte yemenin, kurtuluş beraatı bahşettiği evlat, anne babası için dünya nimetlerinin
Büyük Umutlar incelemesiyle geldim. İlk başta yazar ile başlamak istiyorum:
Bu okuduğum 3.
Charles Dickens kitabı, yine ve yine ba-yıl-dım.
Dickens hem mizahi hem edebi dili o kadar güzel harmanlıyor ki eserlerinin tadı damakta kalıyor.
Yazarımız birçok kitabında zor şartlar altında
Küçük Prensle ilgili kurguladığım bazı şeyleri paylaşmak istiyorum sizinle . Küçük Prens aslında psikolojik anlamda sorunları olan biri gibi hissediyorum bazen . Bana
çok sevgi dolu masum bir çocukmuş da ailesi tarafından ihmal edilip günlerce odada yalnız ve aç bırakılarak büyütülmüş , bu nedenle de hastalıklı bir karaktere sahip yetişkin
Küçük Prensle ilgili kurguladığım bazı şeyleri paylaşmak istiyorum sizinle . Küçük Prens aslında psikolojik anlamda sorunları olan biri gibi hissediyorum bazen . Bana
çok sevgi dolu masum bir çocukmuş da ailesi tarafından ihmal edilip günlerce odada yalnız ve aç bırakılarak büyütülmüş , bu nedenle de hastalıklı bir karaktere sahip yetişkin
849. Ebû Hüreyre radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”
Müslim, îmân 93. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb
Şermin Yaşar’ın okuduğum ilk eseri olmasına rağmen sanki yazarın kalemiyle daha önce tanışmış ve yazarın kalemine alışmış biri gibi hissettim. Yazarın kalemi çok sıcak ve samimiydi. Kullandığı dil, herkesin rahatça anlayabileceği tarzda, sürükleyici. Gerek konusu gerek karakterleri itibarıyla gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek bir hikâye. Sanki
İclal Aydın nahifliği diye bir şey kesinlikle var. Her bir kelimede içine işliyor insanın. Uzun zamandır elimdeydi kitap. Kısmet bu zamanaymış. Çok iyi geldi
Oktay, mesleğinde bir numara olan bir gazeteci. Yanında stajyerliğe başlayan Filiz ile aralarında gönül ilişkisi geçememiş hiç. Oktay’ın söyleyemeyip içinde sakladıkları, mesleğini hayatının merkezine koyduğundan bazı şeylerden vazgeçmiş olması Filiz ile bir türlü istediği gibi bir birlikteliğe izin vermemiş. Küçük yaşta annesini kaybettiği için babası ikinci evliliğini yapmış Oktay’ın. Nona ile evlendikten sonra klasik o üvey anne teröründe maruz kalmamış şükür ki. Aksine Nona sayesinde güzel bir çocukluk yaşamış. Sevgi eksikliği çekmemiş annesi tarafından. Kitabın sonlarına doğru Nona’nın gerçek kimliğinin açığa çıkması ve vefat etmiş olmasına rağmen hala Oktay’ın hayatına iyilikler getirmesi de çok ilginç ve güzeldi Kim bilir belki de Oktay ve Filiz için de vuslat olmuştur
Kitapta mekan olarak çoğunlukla Urla’nın seçilmiş olması burnunuza hafiften bir iyot kokusunu, yaz akşamlarında dışarda yürüyenlerin ayak seslerini de kulaklarınıza getiriyor. Bahsi geçen dönemlerde yaşanan toplumsal ve siyasi olayların da kurguya harmanlanmış olması çok güzeldi. Dilin sade, anlatımın akıcı olduğunu söylememe gerek yok sanırım
#Schopenhauer
*Yazar
#Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve