1934 yılında Moskova'da Sovyet ideolog Andrey Jdanov, tek amacı yeni toplumun inşasına hizmet etmek olan bir estetik anlayış diyebileceğimiz 'sosyalist gerçekçilik'in kanonlarıyla ilgili bir konuşma yaptı. "Burjuva edebiyatının temsilcilerine bir kötümserlik, ertesi günle ilgili bir belirsizlik, karanlıktan haz duyma gibi bir eğilim hakimdir," gözleminde bulunuyordu Jdanov. "Onlar sanatın teori ve pratiği olarak kötümserliği savunurlar. İçlerinde ancak çok az sayıda yazar, en dürüst ve uzak görüşlü olanları daha başka patikalarda, başka istikametlerde bir yol bulmaya ve kendi kaderlerini proletaryanın ve onun devrimci mücadelesinin kaderiyle bağlamaya çalışırlar. Bir ruh mühendisi olmak iki ayağının da gerçek gerçek hayatta yere sağlam basması demektir.
Yön bir burjuva akımı olarak bütün dikkatleri modern burjuva gelişmenin ortaya çıkardığı yeni çelişki ve çatışmalardan, burjuva gelişmenin geride bıraktığı görevlere yöneltmek çabasındadır. Mevcut kapitalist gelişmeyi reddetmez, ama feodalizmi tasfiye etmediği ve gerçek sanayileşmeyi temsil etmediği iddiasıyla küçümser. Feodalizmi abartır. Proletarya - burjuvazi çelişkisinin olgunlaşmadığını, henüz tali bir çelişki olduğunu. "sosyalizm(in) bugünün değil, yarının meselesi” olduğunu döne döne işler. Peki nedir "bugün" ün meselesi? Şüphesiz, demokrasi ve "gerçek bir bağımsızlık" ! "Sosyalist gerçekçilik" bunu gerektirir! Türkiye´nin önündeki görev milli burjuva devrimini tamamlamaktır. Ulusal Kurtuluş Savaşı yarım kalmış bir burjuva devrimdir. Görev, bir İkinci Kurtuluş Savaşıyla onun eksik biraktiklarını tamamlamaktır. Sosyalizm ancak bunun ardından gündeme gelebilir vb.
Sayfa 44 - Eksen Yayıncılık, 1990, 1.Baskı.Kitabı okudu
Reklam
Mo Y an'ın eserlerine mitsel gerçekçilik açısından bakarsak onun geniş ve karmaşık eserleri hakkında daha net bir ipucu elde edebiliriz, böylece romanlarının ger-ç ekçiliği aşan bölümlerinin daha net bir yapıya kavuş­masını , içeriğin daha kolay anlaşılmasını ve Çin'in Doğu edebiyatı debiyatı açısından taşıdığı önemin zenginleştirilmesini sağlayabiliriz. İçki Cumhuriyeti'ne dönecek olursak, romanın aşırı karmaşık yapısı ve yazım yöntemi ne-deniyle y azarın dil yeteneği de y apı gereği nispeten daha sınırlıdır. Bu nedenle bu roman henüz okurlar ve b azı eleştirmenler tarafından tam olarak anlaşılıp kabul edilememiştir. İçki Cumhuriyeti'nin, romanın yapısı açısınndan taşıdığı değer elbette küçümsenmemeli ama romanın mitsel gerçekçilik açısından taşıdığı değer bundan çok daha önemlidir. R omanın konusu "kendi suyuyla kısık ateşte k kavrulmuş bebek" olayı e trafında döndüğü için günümüz o kurları bunu a bartı, karnava-lesk, hayal gücü ve büyü olarak görme eğilimindedir
Sayfa 226 - Ketebe yayınları subat 2024Kitabı okudu
Yengeç: Bazı ressamlara çok düşkünüm -özellikle Rene Magritte’e. Sahip olduğum resimlerin çoğu onun. O benim gözde ressamım. Akhilleus: Çok ilginç imgeler olduğunu söylemeliyim. Bir bakıma, Magritte’in bu resimleri BENİM gözde sanatçım M.C. Escher’inkileri hatırlattı. Yengeç: Bunu anlayabiliyorum. Magritte ve Escher paradoks ve yanılsama dünyalarını araştırmakta büyük gerçekçilik kullanıyorlar; ikisi de belli görsel simgelerin anımsatıcı gücüne dair keskin bir duyguya sahip ve- çoğu kere hayranlarının bile belirtmekte başarısız kaldığı bir şey - ikisi de zarif bir çizgi duyusuna sahip.
Türk romanı, bazı istisnaları bir yana bırakırsak, gerçekçi çizgiden pek ayrılmamıştır. Eleştirmenler de, çoğunlukla, gerçekçi yöntemi övüyor, romanın başarısı için vazgeçilmez bir yöntem sayıyorlardı. Egemen görüş sanatın sanat için değil toplum için olduğu görüşüydü ve hele 1960'lardan sonra, G. Lukács'dan yapılan çevirilerin de etkisiyle klasik gerçekçilik yetersiz görülmeye başladı ve toplumcu gerçekçilik gözde yöntem oldu. Ancak 1980'lerde onaya çıkan yenilikçi roman bu durumu değiştirdi.
Sayfa 52 - İletişim Yayınları, 2. Baskı, 1994, İstanbulKitabı okudu
Etnik kıyımlar bazen bilinçli ya da bilinçsiz, elbette üzüntü verici ama anlaşılabilir ve "insan doğasının özün de var olduğundan" ne olursa olsun kaçınılamaz olan toplu tutku suçları gibi ele alınır... Bu bırakınız öldürsünler tavrı daha önce de çok zararlı sonuçlara yol açmıştır ve sağladığı gerçekçilik bana haksız geliyor. Günümüzde "kabilesel" kimlik kavramının bütün dünyada , üstelik sadece bağnazlar arasında da değil, hâla ağır basması ne yazık ki gerçeğin ta kendisidir...
Reklam
Toplumcu Gerçekçilik
Toplumcu gerçekçilik sanatın ne olduğu sorusundan çok ne olması gerektiği sorusuna cevap verir.
Sayfa 53 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Ne de olsa, "gerçekçilik" içten gelen isteklerimize karşı olan dış dirençlere taktığımız addır.
Most of us most of the time live with unquestioned belief that the world looks as does because that’s the way it is. There’s one small step from this belief to another: "other people view the world much the way I do". These beliefs which have been called Naïve Realism are essential to the sense of a reality we share with other people. We rarely question these beliefs. We hold a single interpretation of the world around us at any single time. And we normally invest very little effort in creating plausible alternatives to it. One interpretation is enough and we experiences as truth. We do not go through life imagining alternative ways to see what we see. ¤ Çoğumuz çoğu zaman dünyanın bu şekilde göründüğüne dair sorgulanamaz bir inançla yaşarız çünkü bu böyledir. Bu inançtan diğerine küçük bir adım var: "diğer insanlar da dünyayı benim gibi görüyor". Naif gerçekçilik olarak adlandırılan bu inançlar, diğer insanlarla paylaştığımız bir gerçeklik duygusu için gereklidir. Bu inançları nadiren sorgularız. Herhangi bir zamanda çevremizdeki dünyanın tek bir yorumunu taşıyoruz. Ve normalde buna makul alternatifler yaratmak için çok az çaba harcıyoruz. Tek bir yorum yeterlidir ve biz gerçeği deneyimliyoruz. Hayatımızı, gördüklerimizi görmenin alternatif yollarını hayal ederek geçirmiyoruz.
Bir zamanlar aklı tanrılaştıran hümanist Avrupa, oyuncağını sefil bir paçavra gibi tekmeliyor. Hakikatı imanın dışında arayanlar karşılarında abesi buldular. Çağımız cinnet ve cinayet çağı. Bu hasta, bu sarsak, bu çirkin yüzyılların ebediyete armağanı, ya bir kaçış edebiyatı olacak yahut da mezbeleleri ve canavarları teşhir eden pis bir gerçekçilik.
Sayfa 198 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.