Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Askerî müdahalelerin tek başına Ankara'nın, askerî ve sivil (!) bürokrasinin, gücü kendinden menkul medyanın işi olmadığını tekrar edelim. Müdahaleler elbette sadece siyasî iktidara, "seçilmişlere" karşı değil esasen Türkiye'ye, Türk insanına, Türkiye'nin varoluş şartlarına ve hayatî damarlarına yönelmiş hareketlerdir.
Sayfa 255Kitabı okudu
Aşırıya kaçmadan, tamamen ihmal de etmeden işleri orta yolu takip ederek mu'tedil bir tarzda yürütmek, dosdoğru olmak bakımından büyük önem taşımaktadır. İnsan, ifrat veya tefrite düşerse, istikameti de kaybeder.Demek oluyor ki, orta yolu tutmak, istikamettir. Mu'tedil olmak,müstakîm olmak demektir. Hislerde, duygularda ve davranışlarda
Reklam
"Dışadönük bir kişiliğe sahip olmayı haklı kılan tek gerekçe kudretli olamak mıdır?" diye düşünen yolcu kendi sorusuna cevap veremedi, fakat aynı hususta güzelliğin de mazeret kabul edileceğini umuyordu, çünkü letafeti şüphe götürmezdi ve görünüşünün kendine özgü bir gücü olduğunu biliyordu.”
“irade değişim için yeterli gerekçe sunmaz” diyerek bizi bir kez daha şaşırtır Spinoza. Değişimin itici gücü arzudur.
Afrikalıların köleleştirilmesi için bir gerekçe
Karayip Adalarındaki Carib ve Arawakların hastalık, kadınlarına tecavüz ve bazen de düpedüz cinayet yoluyla yok edilmesi, bu adalardaki iş gücü arzını yok etti ve İspanyollar ile diğer Avrupalılar için Afrikalıların köleleştirilmesi için bir gerekçe yaratmayı zorunlu kıldı.
İlhanlı Devleti Tarihine Genel Bir Bakış
Moğolların kalabalık bir kolunun Hülagu öncülüğünde 1256 yılında Ceyhun Nehri'ni aşıp Horasan'a girmesiyle başlayan ilerleyişi, Azerbaycan merkezli olarak İran, Irak ve Anadolu topraklarının da önemli bir kısmını kapsayan bir devletin kurulmasıyla sonuçlanmıştı. İlhanlılar olarak anılan bu devlet Yakın Doğu'nun siyasi, sosyal ve
Reklam
Ksenofon, Economique'inde şöyle yazar: "Kas gücü gerektiren işlerde çalışanlara hiçbir za­man resmi görevler verilmez; ardında sağlam bir gerekçe vardır bunun çoğu tüm gün oturmaya, hatta birkaçı da sürekli olarak ateşe göğüs germeye mahkumdur; onlar bozulmuş bir bedene sahip ol­ maktan kaçınamazlar ve zihnin de bunu hissetme­mesi oldukça zordur."
Efsane 2: Çocuk Kasıtlı Olarak Yetişkinin Sinirlerini Bozmaya Çalışıyor "Yemin ediyorum işi gücü benim tepemi attırmaya çalış­ mak" diyordu bir baba, on yaşındaki oğlu için. Birçok ebeveyn, bu tür nedenleri çocuklarının üzücü davranışları için ikna edi￾ci bir açıklama olarak görür. Görünüşe bakılırsa, bu varmak için gayet makul
Şen Bilim 285'te Nietzsche, modem insanların yüzleştiği feragat görevini ve onlardan ne talep ettiğini esas hatlarıyla açıklar. Biz modernler bir daha asla dua etmeye­ceğiz ve bir daha asla sonsuz güven içinde yaşamayacağız; düşüncelerimizin herhangi bir nihai bilgelik, iyilik veya gü­cün önünde kendilerini dizginlemelerine izin vermeyece­ğiz; intikamcı bir kimse olmadan ve hayatımızın metninin son bir musahhihi olmadan yaşamaya kararlıyız; haliha­zırda olanlar için bir gerekçe bulamıyoruz ve başımıza ge­lenlerde sevgiyi göremiyoruz; kendimizi herhangi bir nihai barışa karşı silahlandırıyoruz ve savaşın ve barışın ebedi tekrarını arzuluyoruz. Bizler feragat eden varlıklarız ve tüm bunlardan vazgeçtik. Yine de bu şekilde yaşayabilmek için gerekli gücü nerede bulabiliriz? Nietzsche, bir gün akıp git­meyi reddeden ve bir bent kuran ve o zamandan beri daha da yükselen bir gölden bahseder ve şu sonuca ulaşır: "Bel­ki de bu feragat, bize, feragat etmeye dayanma gücü verir; belki de insan artık bir tanrıya doğru akmadığında daha da yükselir."
Sayfa 93 - Runik KitapKitabı okudu
Açıklama vaadi Evlendikten iki ay sonraydı. İlk evimizdeydik. Yatak odasına yöneldiğimizde her defasında bir gerekçe bulu­ yor, geride kalıyor, yan odaya giriyor, beş ila on beş dakika kadar sonra geliyor ve hemen seks yapmaya başlıyorduk. Daha yatağa girerken erekte olmuş olması hoşuma gidiyordu. Yine de ne yaptığını merak ettim yan odada işte. Kadın meraktır erkek mevzubahis olduğunda. Odaya girdim. Duruşunu değiştirmedi. Pantolonu ve külodu in­ mişti. Tül perde aralıktı. Kendisini karşı binalara gösteri­ yordu. Yüzünü bana dönmeden, "Anlatacağım, açıklaya­ cağım," dedi. Bu vaat o an ne yapacağını bilemeyen bana, anlatana, açıklayana kadar bir şey yapmama gücü verdi. Sessizce bekledim döndüğüm yatakta. Ne gözlerimden yaş geldi ne dudaklarım titredi. Tıkanmış bekledim.
Reklam
Çok fakir bir insan düşünün. Çevresindeki ve evindeki refahı arttırmak için son derece isteklidir, buna rağmen işinden kaytarır ve maaşının yeterli olmamasını gerekçe göstererek işverenini aldatma yoluna gider. Böyle bir insan gerçek refahın temeli olan en basit ilkeleri bile anlamamaktadır ve sadece kötü durumundan kurtulmayı hak etmediği gibi, aynı zamanda miskin, aldatıcı ve ürkek düşüncelere saplanıp bunları uygulamakla gerçekte kendisini daha büyük bir sefalete sürüklemektedir.
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
_Marki de Sade, kendisinden başka benzeri olmayan biridir. Hayatından ibaret bu acı deneyin en belirgin çizgisi, başkalarıyla arasında hiçbir bağ kurmamış olmasıdır. Sade, doğuştan hükümlü olduğu yalnızlığına öyle keskin, öyle aşırı erotik oyunlar doldurmuştur ki, suç ortakları bile ona karşı olmuşlardır. Kendine karşı bölünmüştü ve herkese
_Ahlak Metafiziğinin işi, olanaklı bir saf istemenin yani ahlakın en yüksek ilkesinin araştırılmasından öte bir şey değildir. İnsanın istemesinin eylem ve koşullarını araştırmak değil. Saf ve pratik eleştiri arası geçiştir. _Ahlak metafiziğinin görevi, deneyim ve güdülere dayanmayan, saf aklın düşüncesinde ortaya çıkan idelerin, iradeye
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.