Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
...İnsanın sansüre, yani söyleme ve düşünmenin yasaklanmasına temel bir rol yüklemesi için, kendisinin, itirafın bu içe dönük kurnazlığının iyice tuzağına düşmüş olması gerekir; bizim uygarlığımızda, bunca zamandır, bizi, ne olduğumuzu, ne yaptığımızı, neyi anımsayıp neyi unuttuğumuzu, neyi düşünmediğimizi ve neyi düşünmediğimizi sandığımızı söylemek zorunda bırakan o harikulade buyruğu ha bire tekrarlayan tüm seslerin özgürlükten söz ettiklerini zannetmek için, insanın kafasında iktidarı iyice ters bir biçimde canlandırıması gerekir. Bu, aynı anda diğer çalışma biçimleri sermaye birikimini sağlarken, Batı'nın insanların uyruklaşmasını sağlamak için uğruna birçok kuşağı harcadığı dev bir iştir; uyruklaştırma derken, anlatmak istediğim kişilerin hem birer uyruk hem de birer özne olarak oluşturulmasıdır." Düşünün, XIII. yüzyılın başında her Hıristiyana yılda en az bir kez, hiçbirini es geçmeksizin, tüm kabahatlerini itiraf etmesi için verilen buyruk, kim bilir ne korkunç görünmüştür insanların gözüne. Bir de yedi yüzyıl sonra, Sırp direniş hareketine katılmak için dağlara çıkmış partizanı düşünün; şefleri ondan yaşamını yazmasını isterler, gecenin karanlığında karalanmış birkaç zavallı kâğıdı götürdüğündeyse bakmazlar bile ve ona yalnızca "yeniden yaz ve hakikati söyle" derler. Bu denli önem verilen dil yasakları, itirafın yarattığı bin yıllık boyunduruğu unutturmalı mıydı?
"Tanışıklık gösterip ona selam vermem, kimliğimi açığa vurmam gerekir miydi acaba? Yoksa, üstüme almayıp, benzettiği birisi gibi mi davranmalıydım?.."
Sayfa 9 - İletişim Yayınları 1
Reklam
"Nasıl olur, onca kaygı, onca keder, onca çılgınlık, bunun için miydi?” dedirten bir şaşkınlıktı. İtiraf etmek gerekir ki, sevdiğimiz birine ıstırap çektirmiş, hayatını altüst etmiş, bazen de ölümüne sebep olmuş kişiyi görünce, bu tür bir tepki göstermek, Troyalı ihtiyarların tepkisinden çok daha yaygındır. ...Bunun sebebi, ne aşkın kişisel olması, ne de kendimiz âşık değilken, doğal olarak aşktan kaçınılabileceğini düşünmemiz ve başkalarının çılgınlığı üzerine felsefe yapmamızdır. Hayır, sebebi şudur: Aşk, bunca ıstıraba yol açtığı bir noktaya geldiğinde, kadının çehresiyle âşığın gözleri arasında duran duyulardan oluşan yapı –bir çeşmeyi gizleyen kar tabakası gibi kadının çehresini saran ve gizleyen devâsâ acı kozası– o kadar yükselmiştir ki, âşığın bakışlarının ulaştığı, haz ve acıyla karşılaştığı noktayla, başkalarının gördüğü nokta arasındaki mesafe, gerçek güneşle, bizim gökyüzünde, yoğunlaşan ışığı yüzünden onu gördüğümüz yer arasındaki mesafe kadar büyüktür
Planlı bir hamilelik miydi; kazayla mı hamile kalındı? Bütün bunların bebeğin bağışıklık sistemini etkilediğini bilmeniz gerekir.
Sayfa 102Kitabı okudu
Cemal Süreya o meşhur şiirinde ne demişti? Bir kadın susarak gider miydi? Sahinasıl o şiirin sözleri? Kadınlar susarak giderler, Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga
Sayfa 208Kitabı okudu
Reklam
DİN ADAMI: Ne yani, kehanetler, mucizeler, şehitler, bütün bunlar kanıt değil mi? CAN ÇEKİŞEN ADAM: Başlı başına kanıta ihtiyaç duyan şeyleri kanıt olarak kabul etmemi sağlıklı bir mantıkla benden nasıl bekleyebilirsin? Kehanetin kanıt olabilmesi için, öncelikle bu kehanetin olduğuna kesinlikle inanmam gerekirdi; tarihe kayıtlı olduğunda
Sayfa 31 - Fol, 2.Basım, Kasım 2022
Şiî pek çok âlime göre ilk vahiy sürecini anlatan rivayetlerin hemen her tarafi arızalıdır. Mesela 'Cebrail (a.s.) sıkarak oku'masını talep edip kendisini daralttığında, Hz. Muhammed (s.a.v.) de, Hz. Musa (a.s.) 'ın ölüm meleğine yaptığı gibi bir yumrukla onun gözünü çıkarıp darlıktan kurtulamaz mıydı?' demişlerdir. Fakat hemen ifade etmek gerekir ki hadislere karşı tamamen akılcı tarzdaki bu yaklaşım doğru netice vermeyecektir. Öte taraftan Şia'nın kendi kaynaklarında imamet ve Hz. Ali (r.a.) 'ın fazileti hususunda öyle mübalağalı rivayetler mevcuttur ki bunu akla arz etmeleri durumunda kendi kaynaklarının hemen hiçbirine itibar etmemeleri gerekecektir
Düşünün ki bu satırları okurken birdenbire uyutuldunuz ve uyandığınızda kendinizi bir uçakta buldunuz. Birinci sınıf kısmındasınız. Yemekler harika. Sizin en rahat bir biçimde seyahat etmeniz için tasarlanmış, yatak gibi bir koltuktasınız. İkramlar, hizmetler fevkalade. Size sunulan o bütün mükemmel hizmetlerden istifade etmeye başlıyorsunuz. Zaman tükenmeye başlıyor. Şimdi bir anlığına düşünün ve kendinize sorun: Mutlu olmalı muyum? Nasıl olabilirsiniz ki? Öncelikle bazı soruların cevabını bulmanız gerekir. Sizi en başta kim uyuttu? Uçağa nasıl bindiniz? Bu seyahatin gayesi nedir? Eğer bütün bu sorular cevapsız kalacaksa nasıl mutlu olabilirsiniz? Size sunulan bütün lüks hizmetlerden istifade etseniz de nihayetinde gerçek, anlamlı bir mutluluğa ulaşmanız mümkün olmazdı. Size ikram edilen o mükemmel tatlılar, sorularınızın önüne geçebilir miydi? Hayır, bütün bu ciddi soruları kasten yok sayarak ulaşılan ve sadece bir aldanmadan ibaret, geçici, sahte bir mutluluk olurdu. Şimdi ise bunu kendi hayatınız üzerinden düşünün ve kendinize sorun, mutlu muyum? Bizim varlığa gelişimiz, varoluşumuz, uyutulup bir uçağa atılmaktan hiç de farklı değil.
fakat gözlerini, kapalı gözlerini bir kez daha görmek gerekir miydi, onlar zihnimde yeterince yer etmemiş miydiler?
Reklam
Ateş, derlerdi, doğası gereği insanın dostu değildir bu yüzden onun huyuna gitmek gerekir. Ayrıca ateşi paylaşmanın, daha doğrusu birinden ateş almanın şanssızlık getireceğine inanırlardı. Bu dünyadan ateş ödünç alan biri cehennemde o ateşi iade etmek zorunda değil miydi neticede?
Kolay mıydı mutlu olmak ?
‘’ Mutluluk o büyülü adalarda kapılarını ejderhaların koruduğu saraylara benzer âdeta. Ona sahip olmak için mücadele etmek gerekir. ‘’ dedi Dantes , Mercedesle olan nişan yemeğinde…
O, ilmiyle daima bilir, ilim O'nun ezelde olan sıfatıdır. O, kudretiyle güç yetirendir ve kudret O'nun ezeli sıfatıdır. O, kelamı ile konuşur, kelam O'nun ezeli sıfatıdır. O, yaratma sıfatı ile yaratıcıdır, yaratma onun ezeli sıfatıdır. O, fiili ile yapandır, fiil O'nun ezelde sıfatıdır. Meful (yapılan şey) yaratılmıştır. Allah
928 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.