Aydınlanma'yla yeni bir yapı kazanan tarih, ahlaki bir terbiye anlatısı değildir artık ve bütün beşeri tecrübeyi kapsayan bir düşünce yapısı haline gelir. Geçmişten sayısız toplumun ve kültürün sonsuz sayıdaki tecrübesi, Walter Benjamin'in "insanlığın sonsuz mükemmelleşebilirliği" dediği ilerlemeci bir gelişme amacına doğru
Sanatın doğası üzerine kafa yormuş düşünürlerin hemen hepsi, şimdiye dek şu soruya doyurucu bir yanıt bulmaya çalışmışlardır. Sanat nedir.? Bu soruya verilen tüm yanıtlar tarihsel süreç içinde birbirini tamamlayan ve birbirini gerektiren bir zincir oluşturmuşsa da, yanıtlara tek tek baktığımızda önerilen çözümlerin, açıklamaların çoğunun tümden
Bir tragedya niteliği taşıyan Martı, klasik Rus kültürüne ışık tutar cinsten bir olay örgüsüne sahiptir. Kitabın esas kahramanı Treplev'in, çevresinde yaşayan birtakım insan arasında nasıl çöktüğü ve girdiği bunalımla intihar edişi konu alınmıştır. Yalnızlaşma, çöküş, bunalım ve intihar dörtlüsünü içeren bir olayın tragedya şeklinde yazılması çok kötü ve üzücü. Beklentim ana karakterin üzerine yoğunlaşılan, psikolojik buhranını detay detay anlatan bir bakış açısı olmasıydı. O çöküşü hissedemedim. Son sayfasına kadar da kitabın bir yere bağlanacağını düşünemedim. Kitabı bitirdiğinizde bir amaçsızlık ve gereksizlik örneğini görmüş olacaksınız. Fakat Üç Kız Kardeş'ten daha sürükleyici olduğunu kabul edebilirim. Okumanızı tavsiye etmiyorum.
MartıAnton Çehov · İş Bankası Kültür Yayınları · 201620,2bin okunma
/insanların çoğu, fazlasına değil ancak ihtiyaçlarını karşılayacak kadar paraya sahipse akıl için de aynı şey söz konusudur; insanların çoğu iradenin hizmetini karşılayacak kadar, yani hangi işlerle uğraşıyorlarsa onun icaplarını yerine getirecek kadar akla sahiptirler. işin gerekleri yerine getirilip de karınları doyduğunda ağızlarını açıp esnemeye başlarlar ya da kendilerini maddi bedeni zevklerin kucağına, olmadı kağıt ve yazar oyunları gibi çocukça eğlencelerin avuntusuna bırakıverirler yahut incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler üzerine çene çalmaya veya giyinip kuşanıp birbirlerine durduk yere saygı göstermeye ve iltifatlarda bulunmaya can atacaklardır."
.
boş muhabbet yapanlardan uzak durun diyor kesinlikle! zira harcanan vaktin sizin için değerli olduğunun farkındaysanız bu sizin üstün farkindaliğiniz :)
.
insansı erdemin yani aklın ihtiyaçlarını, yapısını, gereksinimlerini ve konumu irdelenmiş gerekli ve gereksizlik unsurları, irade ve zekanın paralelliği, zeka farklılıkları her şey gözden geçirilmiş, gözlemlenmiş ve özümsenerek schoupnehauer in kaleminden dökülmüş.
.
zihin için faydalı, loplari kurcalayan ayrıntılar yeterince var, akılda kalıcı aklı uyandırıcı, sorgulama gereksinimi; acaba bu mudur??
.
ve daha sonra tekrar istifade edilir mi? ee yani... edilir.
Soğuk bir kış günü..pencereden karşımdaki karlı dağı izliyorum. Elimde Güven. Içim üşüyor sanki. Şöyle arkama yaslanıp okumaya devam ediyorum. Alt satırlarda bir söz gözüme takılıyor;
"Çok uzak ufuklara şimdi kar yağıyor.."
"Ne güzel demiş Dinamo!" diye ekliyor Vedat Türkali.
Birkaç kez daha okuyorum. Sıradan kısa bir cümle
Stefan Zweig’ın kaleme aldığı, ince görünümlü, hatta ilk bakışta ve ele alışta ‘kolay lokma’ diye düşündüren bu kitap insanı derinden etkiliyor. Yazarın amacı psikolojik tahlillerle okuyucunun kitabı içselleştirmesi olabilir. Okuyucu kısmının birçoğu da eminim karakterle bütünleşmiştir. Baş karakterin donuk ve hissiz psikolojisi hele hele günümüz
Serpil Tuncer; Dil ve Edebiyat, Aşkar, Dergah, Temrin, Mavi Yeşil, Lacivert, Yedi İklim takipçilerinin aşina olduğu bir öykücü, son olarak Konya’da çıkan Mahalle Mektebi’nin son sayısında bir öyküsüyle boy gösterdi. Tuncer, aynı zamanda ilki 2011’de yayınlanmış beş öykü kitabı ile kendini kanıtlamış bir kalem. Tüm bunların üstüne tek başına