Son zamanlarda okuduğum en sıkıcı kitaptı. Evet, yer yer vurucu, etkileyici, taşı gediğine koyan cümleler var ama kitabı geneline bakıldığında sırf sayfa sayısı çoğalsın diye gevezelik edilmiş yerler çoğunlukta. Gezi Parkı olaylarına bakışını, kitabında yer vermesini samimi, orada yaşananları aktarmasını başarılı bulsam da, sırf bunun için okumaya değer mi emin değilim...
Bundan bir kaç sene evvel çalıkuşu nun dizisi vardı evdekilere takılıp izliyordum ara ara ama keşke izlemeseysim. O çalıkuşu ile bunun arasında gezegenler kadar fark var kitabın ilk bir kaç sayfası o diziyle uyar gibi oluyordu ama yok abi kitabı katletmişler ama kitabın sonlarına doğru 86 yapım kitabın ilk dizi versiyonuna tesadüf ettim kitapta ne yazıyorsa o tarihteki diziyle oldukça benzerlik gösteriyor o çalıkuşu çok hoştu. (Birde o zamanlarda ki harbi dizi imiş 7 bölüm 40-50 dakika süper simdikiler gibi 2 saat bilmem kaç bölüm değil ,eskiler iyimiş ) neyse çok gevezelik ettim kitabın başları çok iyi gidiyordu ta ki Kâmran a kadar sinir şey... Benim kitapta asıl dikkat ettiğim ilgilendiğim kısım Feride ile Kâmran ın aşk hikâyesinden ziyade bir genç kızın Anadolu da ki mücadelesi.. O zamanın şartlarıyla kadın öğretmen hatta daha vahimi bekar bir kadın öğretmenin aslında kadın olmanın zorluğu.. Kitapta hayatta kalma mücadelesi,aşk uğruna katlanılan zorluklar, dostluklar, kişilerin fesatlığı çok güzel bir şekilde işlenmiş.. Reşat Abi sağolsun bizlere çok güzel ve anlamlı bir eser bırakmış...Bence kütüphanenizde bulunması ve mutlaka okunması gereken bir kitap... :)
31.07.2015
Belgesel betimlemeleri iyidir
Okuduğum için pişman olduğumu söylemeyeceğim zira bir okurun, özellikle de yazmak meselesine kafa yoran bir okurun, her türden kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum. Bu bir safsata olsa bile.
Kitabı elime alıp okumadım, yalnızca Wattpad uygulamasında çok popülerken kurgunun tamamını okudum ve açıkçası birden fazla
Dikkat spoiler içerir!
Güneşi Uyandıralım da Zezé yine gönülleri fethediyor. Bu sefer biraz daha büyümüş. Ama yine o çocuk yüreği ile başka diyarlara gidiyoruz. Ailesi okuyup onları fakirlikten kurtarması için zengin bir aile tarafından evlatlık edinilir. Fakat o yeni ailesine alışmakta zorluk çeker. Özellikle de yeni babasına. Yeni ablasının onun
Bu kitaba uzun mu uzun, kafa karıştırıcı bir inceleme yazarken bulabilirdim kendimi, ama sanırım o yetkinliği kendimde göremedim. Her zaman gevezelik edip yazacak bir şeyler bulabilirken şimdi sadece etkilenmişlikle etrafıma bakınabiliyorum zira bu kitaba hak ettiği incelemeyi yazabilmek için defalarca okumam gerekiyor.
Yirmi yıllık bir çalışmanın ürünü Kurtlarla Koşan Kadınlar. Yirmi yıllık çalışmaya da yirmi yıllık okumalar yakışır herhalde. Hani o denli önemli/gerekli bir kadın için. Pekala bir erkek de okuyabilir, ama her şeyden önce bizim okumamız lazım bunu. Kadınların, aradıkları çoğu şeyi burada bulabileceklerine olan inancım tam. Öyle ki üslup, ne rahatsız edici ne silik; kitap ne anlaşılmayacak kadar ağır ne de basit; ne bir "şunu yapın, bunu edin" sunumu var ortada ne de hiçbir sonuca ulaşmayan incelemeler bütünü. Bu kitap, basit tabirle, çok şey. Evet, çok şey, çok çok şey.
Adı yanıltmasın sizleri, demek zorundayım; bu bir öyküler derlemesi değil. Estes, öykülerden yola çıkarak tespitlerini yapıyor ve bize yolu bulduracak olan bizdeki şeye işaret ediyor. Defalarca önerebilirim, defalarca hediye edebilirim, defalarca üzerine konuşabilirim, defalarca okuyabilirim de.
Siz de okuyun. Mutlaka.
Dikkatli okumalar.
Denir ki; "Gregor Samsa korkulu rüyalardan uyandığı bir sabah yatağında kendisini dev bir hamamböceğine dönüşmüş olarak buldu." cümlesi ile modern edebiyatın ilk cümlesi kurulmuştur. Edebiyat açısından öylesi önemli bir kitap bu.
Böylesine popüler bir kitap hakkında benden önce yazılan bunca şey varken çok gevezelik yapmak istemiyorum. Eksik kaldığını, ıskalandığını düşündüğüm noktaları belirteyim.
Kitabı bu kadar "zamanın ötesinde" bir eser haline getiren şey sanırım Gregor Samsa'nın hayatı ve dönüştüğü şey sonucunda karşılaştığı durumun Kafka tarafından çok spesifik olarak tanımlanmaması, hislerin ve karşılaşılan durumların yorumunun okuyucuya bırakılmasıdır. Yani bir nevî Kafka'nın tarzını çerçeveleyen "sade dil" kitabı özel bir hale getirir. Öyle ki Samsa düşük profilli, mutsuz bir insan olmanın ötesinde kendinizi kitapta bulamayacağınız bir şekilde betimlenmez. Karşılaştığı durumlar yazar tarafından size illa da bir mesaj verilmek amacıyla manipüle edilmez, ayrıntılara boğulmaz. Bu sayede Gregor Samsa bin yıl sonra dahi insanların kendilerini benzetebileceği biri olarak kalmıştır. Belirttiğim gibi, bu özellik ilerleyen zamanda Kafka'nın ve kendisini takip eden modern edebiyatın bir alameti farikası olacaktır.
Ayrıca, kesinlikle birden fazla kez okunması gereken bir eser bu. Lisede okuduysanız bir de üniversite bittiğinde okuyun, birçok şeyi farklı algıladığınızı ya da yeni şeyler keşfettiğinizi göreceksiniz. Öylesine de derin bir eser. Kafka, boş yere Kafka olmamış, bu eser bunun en güzel kanıtı.
