Çarşamba aksamları sen anlat karadeniz yerine börüyü izleyen ve arkadan tekrar tekrarını izleyen bir insan ve bağğğyan olarak bu kitabın hedef kitlesi ben değilim. Zaten kendisini tost ekmeği almak için girdiğim marketten para üstüyle aldım. O yüzden de aldığıma değil okuduğuma pişmanım. Başima bir iş gelmeyecekse ben kitabi beğenmedim. Junior boy
"Muhtar adayı olmam hasebiyle buraya bir süre ara veriyorum" deyip gitsem, ne güzel olur lâ. Haberlere de çıkarım hem: "Ülkenin ilk ve tek Funny muhtar adayı" olarak. Sonra da en büyük vaadim olarak: "Mahalleyi şeriatle yöneteceğim" dedim mi, ortalık karışır. Oysa adamın biri çıkmıştı da, adına: "Komünist başkan" denmiş olup, -bir nevi- Komünizmle yönetmişti koca ilçeyi. Bu demokrasiyi tehlikeye sokmazken neden şeriat tehlikeli görülüyor? Hani şu soruya tutarlı cevap veren bu kafaya on yüz milyon tele benden: "Şeriat sana ne yaptı? Şeriat sana ne yapar? Korkun, çekincen nedir?" En kaskatı gavur olsan şeriat sana neden gavursun demez. Deseydi Osmanlı devletinin yarısı gavur olmazdı. Alayını kılıçtan geçirirdi. Yada daha geriye gidelim: "Efendimiz Aleyhisselâm zamanında komşusu Yahudi, Hristiyan veya müşrik kimse yokmuydu?" zannediyor bu arkadaşlar? Vallahi, billahi, tallahi bilmedikleri şeritten korkuyorlar. Bir kere daha vallahi, billahi, tallahi ki; şeriat ancak namussuz, ahlaksız -bu vasıfları dinden bağımsız olarak alın- insanların korkacağı bir düzendir ancak. Neyse efendim sözü uzun ettik. Zaten benden muhtar bile olamaz!
Hz. Ömer (r.a), halifeliği sırasında Şam’a gitmişti. Kendisini karşılayanlar arasında valiyi göremeyince etrafına toplanan şehrin ileri gelenlerinden, “Kardeşim Ebû Ubeyde nerede?” diye sorduğunda, “Şimdi gelir.” dediler. Az sonra da Ebû Ubeyde geldi.
Hz. Ömer (r.a), valisinin yaşantısını görmek istiyordu. “Haydi, kardeşim sizin eve gidelim” dedi. Birlikte eve geldiler. İçeriye giren müminlerin emîri, evin içinde kılıcı, zırhı ve birkaç parça da ev eşyasından başka bir şey göremedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a), “Senin bunlardan başka bir şeyin yok mu?” diye sorunca, Ebû Ubeyde (r.a) “Bunlar benim ihtiyacım için kâfidir.” diye cevap verdi. Hz. Ömer (r.a), “Misafirine bir şey ikram etmeyecek misin?” diye sorunca, Ebû Ubeyde kalkıp eski bir küp getirdi. İçinde kurumuş ekmek parçaları çıkarınca, gözleri yaşla dolan Hz. Ömer (r.a), “Ey Ebû Ubeyde! Vallâhi Sen hariç dünya hepimizi değiştirdi.” diyerek ağlamaya başladı.
7 NİSAN 2019 PAZAR
Hiçbir kuvvetin beni o saatte uyandıramayacağı bir saatte uyandım bugün.
Sabah saat altı, güneş denizin üzerinde ufak ufak kızıl ışıklarını uzatmış.
Heyecanlıyım. Günler öncesinden başlamıştı heyecanım zaten ama sona yaklaştık ya arttıkça arttı bu.
Ne için mi bu heyecanım, olup olanı Giresun'a gideceğim. Şuradan şurası!
youtu.be/oBgZ61Nutoc
En ileri durma meczup seni de üzerler
Kimileri var ki meczup derini yüzerler
Kafana da takma meczup yoluna bakarlar
Hiç oralı olma meczup seni de yakarlar.
Dilime dolandı “Meczup”.. :)
Zweig’i nasıl seviyorsam vallahi Halil Cibranı da öyle çok seviyorum :) Bu arada bilmeyenler için ressam olan bu filozof
Yazıldığı dönemde büyük yankı uyandırmış bir eser, 18.yy da yazılan ve günümüzde hala okunabilen ve bilinen bir roman. Çoğunluk tarafından beğenilen bir romanı biraz yıkıcı eleştireceğim zira sitede yapıcı eleştiri fazlasıyla mevcut.
Robinson varlıklı bir ailede doğup büyümektedir, ailesi bir baltaya sap olmasını ister (her aile gibi) O da
“Bakıyorum da kimden bahsetsek onun kâfir olduğunu söylüyorsunuz. Özellikle müslüman âlim olarak bildiğimiz kimden söz etmişsek hepsini tekfir ediyorsunuz.”
“Gerek günümüzde yaşayan ilahiyatçı akademisyenlerden, yazarlardan, aydınlardan, siyasilerden gerek daha önce yaşayanlardan kesip biçmediğiniz, kâfir ve mürted ilan edip kaldırıp atmadığınız
Elde telefonla saatlerce İsrail'in katlettiği o yavrularımızın görüntüsünü izlemenin kimseye faydası yok. Gidelim, önce Fetih okuyalım, okutalım, dualara sarılalım. Sonra çalışalım, çalışalım, çalışalım. Yatalım kalkalım Allah için çalışalım. Yetişelim,yetiştirelim, geliştirelim...
Vallahi yoksa bu zalimlerin yaptıkları ne ilk ne de son.
___
😂 Uzun süre sonra bugün ilk defa çöp atmaya çıkacağım o kadar heyecanlıyım ki ne giyeceğimi bilemiyorum.
😂 Şu karantina bitsin hepinizi pikniğe götüreceğim siz etleri ayranları alın, ben ormanı ayarlarım.
😂 Berberler kapalı diye herkes kafayı 3 numaraya vurmuş, memleket Isparta komanda Tugayı gibi.
😂 Fıkra gibi ülkeyiz testi
Dünyanın Değiştiremediği Adamlar…
Hz. Ömer (r.a), halifeliği sırasında Şam’a gitmişti. Kendisini karşılayanlar arasında valiyi göremeyince etrafına toplanan şehrin ileri gelenle¬rinden, “Kardeşim Ebû Ubeyde nerede?” diye sorduğunda, “Şimdi gelir.” dedi¬ler. Az sonra da Ebû Ubeyde geldi.
Hz. Ömer (r.a), valisinin yaşantısını görmek istiyordu.
Ahzab süresinde tesettür ayeti indiğinde kadınlar hurma bahçesinde hurma topluyorlardı.
Ayeti duyduklarında eteklerindeki hurmaları döktüler. Daha sonrada bezleri bedenlerne sarıp,evlerine koştular.
Eve gidelim sonra düşünrüz demediler.
Hurmalar helak olur demediler.
Daha yeni indi ayet demediler.
Kendimi hazır hissetmiyorum demediler.
İşittler ve itaat ettiler.
Vallahi Allahtan gelen herşeye razyım DİYEN HANIMLARA SELAM OLSUN
Suriyeliler gibi giyinmiş derler
Araplara benzemiş derler
Karaları bağlamış derler
Bir kişide çıkıp demiyor ki ; "Ayet'e göre giyinmiş.
Şimdi Bedriyi düşünürken, kilimlerden, keçelerden, yazmalardan, türkülerden, bir sıcaklıktan, bir dostluktan başka bir şey gelmiyor aklıma. Örneğin Sait Faik geliyor aklıma onu düşündükçe. Bir hoş, bir tuhaf kardeşliği var Saitle Bedrinin. Saidin Mercan Ustası var ya, işte o ustayı Bedri anlatmıştı Saide. Sait bir coşmuş, birkaç gün sonra da,
Mecnun: Ne yapıyorsun sen burada, gözünü seveyim kalk gidelim mahallemize ya.
İsmail Abi: Erdal haydi gidelim.
Erdal: Ben gelemem çocuklar. Vallahi gelemem. Yani Nurten ile yavrum çok sıkılır burada ben onları bırakırsam.
Mecnun: Abi Nurten ablanın mezarı bile yok, burada sen yanlış mezarda oturmuşsun bir de ya. Burada ne yapıyorsun ya?
Erdal: Onu biliyorum o yani ama ben, Nurten’in adını mezar taşında görsem yaşayamam ki..