"Hayatının anlamını yitirmiş insanlar" der Frankl, "doğrudan hazzın, gücün peşinde koşmak gibi bir yanılgıya düşer ve mutsuz olurlar." Doğrudan hazzın peşinde koşan insan, mutlu olmak için gerçek bir neden bulmaya çalışmayı bırakır ve ruhsal sıkıntıların kucağına düşer. Kierkegaard'nun dediği gibi: "Mutluluğa giden kapı dışarıya doğru açılır, bu yüzden de bu kapıdan koşarak geçmek isteyen kişinin yüzüne kapanır." Frankl bu sözü şöyle anlamayı tercih eder; insan en derininde ve son tahlilde ne haz istenci ne de güç istenciyle doludur. İnsanın temel itkisi anlam istencidir. Mutluluğa neden olacak anlamı aramak ve bulmak çabası yanında, Martin Buber'ci anlamda ötekiyle karşılaşma ve bu karşılaşma içinde onu sevme istenci de en az anlam arayışı kadar önemlidir. Anlamı bulmak ve sevmek, mutluluk ve onu takip eden haz duygusu için gerekli olan nedenlerdir.
Sayfa 142Kitabı okudu
Ne mutlu çabuk gidene dünyadan; Hele bu dünyaya hiç gelmeyene!
Reklam
Ne mutlu çabuk gidene dünyadan; Hele bu dünyaya hiç gelmeyene!
“Ne mutlu çabuk gidene dünyadan; Hele bu dünyaya hiç gelmeyene!..”
Sayfa 85 - PDFKitabı okudu
Kuss bin Sâide, İyâd kabîlesinin reisi olup Îsâ -aleyhisselâm-’ın dîninde, muvahhid ve şâir bir insandı. Onun, Ukâz Panayırı’nda, aralarında Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in de bulunduğu bir cemaate yaptığı ve bi’set-i Nebî’den bah­seden şu meşhur hitâbesi pek ibretli ve hikmetlidir: “Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz,
Bu dünyada anası babası hayatta olmayanlar var, bir de hayatta olup da yanında olmayanlar, yanında olup da umurunda olmayanlar var. Hepsi ayrı yara. Ama o son yokluk, çok büyük bir yokluktur insan hayatında, doldurulması kabil olmayan bir yokluk... Herkesin içine girmeye çekindiği metruk evleri düşün. Işığı yanmayan, hakkında efsaneler söylenmiş,
Sayfa 170 - Doğan kitap
Reklam
1,000 öğeden 801 ile 810 arasındakiler gösteriliyor.