Sakin, anlaşılır hatta kitaptan bahsetmeyi de başaracağım bir inceleme yazmak istiyorum. Yaşadıklarımı anlatsam , şu oldu, bu oldu diye izaha çalışsam da biliyorum ki yine de anlaşılır olamayacağım. Onlarca kez ölmem gerekirdi Fiziken defalarca kez rahatsızlıklar ile mücadele etmiş olsam da ruhumun gücüne binlerce kez minnettarım.
İnsan,
Fransız yazar Emile Zola’nın ‘’Nasıl Ölünür’’ adlı eseri biz okuyuculara mecburen şu soruyu sormaya mecbur bırakıyor: Ölüm dediğimiz ve herkesin önünde sonunda eline alacağı bu tek yönlü gidiş bileti, gerçekten de herkesi sanıldığı gibi eşit kılıyor mu? Ölüm zengine ayrı fakire ayrı mı davranıyor? İşte Emile Zola’nın bu eserinde beş ayrı sınıfın
Rüzgârı arkama alıp terminale doğru yürümeye başladım. Sigaramı yaktım ve dumanını havaya üfürdüm. Duman, rüzgârın etkisiyle yalpalayarak gökyüzünde dağılıp gözden kayboldu. Mutlu oldum. Böyle küçük şeylerden mutlu olurdum. Küçük şeylerden mutlu olan insanlar, küçük şeylerden mutsuz da olabilirdi. Yürümeye devam ettim. Terminal yakınında bir çay
Çanakkale Zaferi'nin 106. Yıl dönümündeyiz. Zaferler hatırlanmalı ve anılmalıdır. Yalnızca cephesiyle değil, cephe gerisiyle; öncesiyle ve sonrasıyla bir bütün olarak anılmalıdır. Bendeniz bu şanlı zaferi aile cephesiyle anacak ve birkaç anekdot anlatacağım:
Savaş bitmiş ve küffar donanması tornistan etmişti. "Savaşı kaybettik"
"Güzelliği yakalayınca onunla birlikte yaşamak kadar sevinçli şey yoktur."
Ah! Triyandafilis yaktın beni...
Gitme diyorlar sana ama benim sana gitme diyecek yüzüm yok Triyandafilis. Git! Çünkü bu dünya masumiyetin gölgesini bile çöp kutularına atacak canavarlarla dolu. Senin canını yakan işte onlar. Senin, Suzan'ın, Fahrunisa'nın,
Kimi kitapları okurken bitmesin ister, ama sonunu merak ettiğiniz için sayfaları hızlı hızlı, daha hızlı, yutarcasına çevirirsiniz ya… İşte “Germinal” benim için böyle bir roman. Etkileyici bir başyapıt.
Zola kitabında Fransa kömür madenlerinde çalışan işçilerin hayatını seriyor önümüze. Daha küçücük bir çocukken girilen, sağlıksız şartları ile