Yalnızlık kelimesini asla yüksek sesle söylemese de, yalnızlık onun etrafında 3 santim kalınlığında bir hava akımı gibi girdap gibi görünüyordu ve ben yakınındayken, beni de sardı kendi acı veren melankoli girdabımla mükemmel bir şekilde karışık birleşti
Kendimi bir nokta kadar hiç olarak gördüm. Bu durmadan akan, yürüyüp kaybolup giden girdap içinde, bu korkunç çağıltıda bir damla su gibi. Yalnız kendimi değil, yaptıklarımı da, yapmayı tasarladıklarımı da. Sitare'yi de. Her şeyi. Bu akıp giden insan yığınını, tek tek her biri önemsiz bir vesile olan şu insanları.. bir arada oluşlarının insana verdiği ağırlık korkunç. Tek tek hepsi sıfır. Bir araya gelince ezip geçiyorlar seni. Çiğniyorlar. Sen tek başınasın, onlarsa yığın olarak sana karşı bütünleşmişler. En iyisi hiç karşına almamak. Görmemek. Belki o zaman güçlü görebilirsin kendini. Onların her birini teke tek yenebileceğin bir konumda tutabilirsen, bunu başarabilirsen, yenersin onları. Yoksa kendi eserin karşısında bile ne kadar cılızsın, önemsiz ve yeniksin.
"Bir gün aşkı bulacağını ya da aşkın onu bulacağını umut ediyordu. Ama hiç kimseye karşı böyle hissetmemişti; kitapların anlattığı o kelebekler ve rüya âleminde hissetmeler falan yoktu."
İnsanın girdap gibi dönen yanılsama sisi içinde yaşadığının, yaşama kendi içinde bir amaç gibi sarıldığının, çoğu zaman bir felaketten kaçar gibi hakikatten de kaçtığının farkına varır.