Bütün dünya bir sahnedir,
Kadın,erkek bütün insanlar da oyuncular.
Her birinin giriş ve çıkış zamanları vardır
Her insan kısa ömrü içinde çeşitli roller oynar.
Her sabah bana bir diriliş komedisini ve her akşam mezara giriş komedisini oynatan, ikisi arasında da can sıkıntısı, kefeninin azabından başka hiçbir şey yaratmayan o fiiliyat utancından kurtarın beni.
Damdan dama atlarken düşen bir kedinin gözleri
var işte şimdi kana batan yüzümde
Yüzümü ellerinin arasına al
Hani tutarmış gibi bir sincap, cevizini
İnanma, geçidin sonunda çıkış yok
Ve dönme geri, arkadaki giriş de kapalı
Derin Deniz'in bağrında hayata tutunmak için çabalayan beş gencin hikayesi
Binlerce yıl önce kopan bir tufan sonucu Derin Deniz dünyayı yuttu. İlk dünya sular altında kaybolurken ikinci dünya dağa sığınan az sayıda insanın yaşadığı Kaya Şehirleri'ni ortaya çıkardı. Derin Denizin diğer tarafında da Ark ulusu vardı. Bu fantastik evrenin farklı yerlerinden gelen ve yolları kesişen birbirinden farklı beş farklı gencin tek bir ortak amacı vardı, "yaşamak".
"Hainin Mührü" şimdiye kadar Türk bir yazardan okuduğum en iyi fantastik romanlardan biriydi diyebilirim. Kitap epik-fantastik ve distopik bir kurguya sahip. Kurgu oldukça sağlam ve yazarın kitabı baştan sona kadar üzerine detaylıca düşünerek kaleme aldığı bariz. Olay örgüsü profesyonelce oturtulmuş. Giriş, gelişme ve sonuç kısımları okuyucuyu sıkmadan tadında bir uzunlukla yazılmış. Yazarın yazım dili oldukça özenliydi ve oluşturduğu kurgusal evren ile de ahenk içerisindeydi. Yazar gereken yerde dili sade tutmuş ve gereken yerde de -özellikle mekân ve duygu durum tasvirlerinde- okuyucuyu boğmayan uygun betimlemelere başvurmuş. Ayrıca kitabı beş farklı karakterin odağından okumamız bize olayları beş farklı perspektiften görebilme şansı vermiş. Ana karakterlerin sayısı alışılmış kurgulara göre fazla olsa da karakter gelişimleri başarıyla ele alınmış. Karakterlerin her biri oldukça derin ve çok boyutlu bir şekilde aktarılmış. Kitabın her yeni sayfasında tansiyon kademeli olarak yükseliyor ve yazar sizi beklenmedik ters köşelerle kurgunun içine çekiyor. Bu kitabı okumanızı şiddetle öneriyorum. Benim bu kitaba puanım 10 üzerinden 10
milliyetçilik ve ulus-devletin toplumsal hakikat üzerinde geliştirdikleri çarpıtma ve karartma gücünün en ağır faturalarını kadınlar ödedi. Savaş meydanlarında bin bir emekle doğurdukları çocuklarını kaybederken, bin bir emekle işleyip tarıma açıklan topraklar bombalarla yakılıp kavrulurken, tarımsız, işsiz ve evsiz kalıp açlıkla, yoklukla, sıcak ve soğukla boğuşurken, eğitimler başta olmak üzere tüm bireysel haklardan kadını mahrum bırakan birçok geri düşünceyi devlet hukukla, ulus adına onaylarken....