"Aynı gökyüzünün altında farklı yıldızlara bakar insanlar,
Aynı kitabı okuyup da farklı cümlelerin altını çizmek gibi...
Peki ya ne ister bu insanlar; sevgi, güven, para..?
Sadece anlaşılmak isterler
Çünkü anlaşılmak bir evin giriş kapısıdır
Ya da kitabın ilk cümlesini okumak bir nevi...
Bütün hikaye o cümleyi okumakla başlar; bir insanı anlamaya başlamak gibi...
Siz siz olun başka cümlelerle karıştırmayın okuduğunuz kitapları; geçmişin izlerini bir başka insana dayatmak gibi...
Her kitabın kendi cümlesi vardır; bırakın geçmiş geçmişte kalsın.
Çiçeğinizin toprağını değiştirmeyin eğer büyüdüyse, bırakın orda hayat bulsun ve sakın ha üzülmeyin eğer büyümediyse. Her toprakta yetişmez kaktüs, belki de toprağı siz değilsinizdir... "
YouTube kitap kanalımda Oğuz Atay'ın hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/INZw0WFskak
"Hayatımın, başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım." Tutunamayanlar, Oğuz Atay
"Oğuz Atay okumaya direkt Tutunamayanlar'dan mı başlanmalı? Tehlikeli
Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu ânı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.
"Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
Cümlesi ile edebiyat tarihinin en iyi giriş cümlesine sahip kitaplardan biri
Anna Karenina. Sadece bu giriş cümlesinin hatırı için bile kalbimde ve beynimde bu eserin yeri ayrı olacak.
Tam 32 gün süren uzun bir yolculuğa çıktığımız Anna Karenina ile bugün
Lev Tolstoy, bu kitabı yazarken hizmetçisine benim odama girme kapıda yemeği bırak ve git çok acil bir şey olursa kapıyı çalarsın demiş. Hizmetçi de korkmuş ve kapıyı hiç çalmamış. Tolstoy, hizmetçinin sabah verdiği yemeği yememiş, öğlen verdiği yemeği de yememiş böyle olunca da hizmetçi bir şey olduğunu düşünüp kapıyı çalmış ama sakın buraya
Milli Eğitim Bakanlığı Onaylı “100 Temel Eser” listesinde yer alan Kuyucaklı Yusuf Aydın Nazilli’nin kuyucak köyünde başlayıp Edremitte devam ediyor.
Sebahattin Ali’nin Aydın’da cezaevinde yatarken tanıştığı Yusuf’un yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldığı eserdir.
Romanın giriş cümlesi: “ 1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın’ın kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler.”
Bu olay çocuk yaştaki Kuyucaklı Yusuf’u bambaşka bir hayata sürükler…
Spoiler vermeden Yorumlayabilirsem
Romanın kurgusu,edebi dili,betimlemeleri,karakter zenginliği,zaman-mekan bütünlüğü ve güçlü mesajları eserin önemini net bir şekilde gösteriyor.
Yusuf’un yabanlığı ve hırçınlığının altında kocaman bir yüreği ve saflığı var.
Yusuf ve Muazzez aşkının evliliğe varıp ve hiç beklenmedik bir yöne gitmesi bambaşka bir etki bıraktı üzerimde.
Romanda sadece Yusuf’un yaşamı ve duyguları değil, 1910’ların Anadolu’sundaki toplumsal yaşam,kültürel yapı,köylülerin çaba göstermeden Hükümet temsilcilerinin ve paralı köylülerin olaylara istedikleri şekilde yön çizmesine razı oluşları çeşitli olaylarla roman içerisinde anlatılmaktadır.
Keyifli okumalar
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Koridor Yayıncılık · 2020173,4bin okunma
...yarın korkusuyla yaşamaya devam edip, alanını terk edememek, başkaldıramamak kişinin özgürlüğüne vurulan en derin ketlerden birisidir. İtaat bekliyorsan fakirleştir, kafalarına buyruk yaşamalarını istemiyorsan sadece ölmemeleri için yetecek kadar tayın ver...
Yukarıdaki cümleyi kitap arasına işlerken henüz tam olarak neyle karşılaşacağımı
5 yıldır 1000 kitap üzerinden düzenli olarak kitap okuyorum. Şükür elimden geldiğince tatlı bir sayıya eriştim, çok fazla kitap tavsiyesi aldım, etkinliklere girdim, etkinliği kendim düzenledim, arkadaşlarımın önerilerine uydum, canım sıkıldı ilk önüme geleni okudum, yeri geldi en alakasız kitapları okudum; ancak hiçbir kitapta bu kitabı okurken
Kitap yorumuna geçmeden önce İlgi Sanat Kültür Yayınlarının çevirisi ve işçiliğine bikaç şey söylemek istiyorum: Yayına hazırlayan ve çeviren
Arslan Tekin İşini harika yapmış.Emek verilmiş belli, bu güzel emeğe yorum yapmadan olmazdı.Kitap biliyorsunuz 1300 sayfadan fazla bir kitap.O nedenle özel kutulu olarak 2 kitap
Asırlardan beri süre gelen “devlet” hakkında yazılan bütün eserlerin yazımlarının aslında birer cevap olduğunun gerçeği su götürmezdir. Aristoteles’ten günümüze kadar yazılan bütün bu eserler aslında “Devlet” isimli bu esere cevaptır.
Platon MÖ 428 - 348 tarihleri arasında yaşamış ileri görüşlü Yunan düşünce adamı, ekstremisttir. Platon
Kitap şöyle başlıyor; Santiago Nasar'ın öldürüleceği gün... İşte bu çarpıcı cümle bana Albert Camus'un "yabancı" adlı kitabında ki giriş cümlesi gibi sarsıcı geldi. ( Bugün annem öldü belki de dün, bilmiyorum.)
Kitabın arkasında bile bu durumdan bahsedilmiş ama bu durumun sürükleyiciğinden bir şey kabettirmiyor diye de not düşülmüş. Açıkçası pek ihtimal vermiyordum ama okuyunca; bari sen engel ol, hadi söyle öldürüleceğini diye diye merakla okudum.
Malesef ki bir toplumun işler acısı halini görmüş olduk.
İnsanlar her şeyi biliyor ama hiçbir şey bilmiyor...
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202177,4bin okunma
***Yazacaklarım, kitap hakkında ipucu içermemektedir, zira kitaba değil kitap ekseninde, kitaba konu olan gerçeklere değinmek istiyorum.
Celadet Bedirhan...Tam adıyla Celadet Eli Bedirxan. Bilhassa tüm Kürtler tarafından yakından bilinen, Mehmed Uzun'un tabiri ile "Gökteki on dördünü doldurmuş ay gibi tanınan" bir aydın, bir yazar,