youtube.com/watch?v=CFJbY8L...
Soner Arıca / Ayrılık
Duracağım burada
Gidişini seyredeceğim
Kıpırtısız, sakin gibi görüneceğim
Kavgasız olacak, fırtınasız olacak
Saçma sapan olacak
Organlarım birbirine vuracak
Arkandan sessiz bakacağım
Ben yine salağı oynayacağım
Gönlüme bir kor düşer
Gitme öyle zamansız
Önce hayaller biter
Yanar külsüz dumansız
Baharlar hiç gelmez
Mevsim hep kış olur
Günlerime güneş doğmaz
Hislerim uyur
Giden bi şekilde unuturda peki ya kalan
kalan nasıl unutsun gitme dersiniz gitme
Aklım sende kalır uyuyamam geceleri
değil bir sene bir gün bile gitme.
Serçe kadar yok musun be
Hadi uç uçabilirsen
Akıl izan idrak sende
Kader seç seçebilirsen
Alev dondu akıl yandı
Su uyudu taş uyandı
Ecel kapına dayandı
Gitme dedim; gelip durdu yanımda
Gitmem dedi, yıldız oldu yönümde
Bir hayalin gülmezinde buluştuk
Karanlığın olmazında buluştuk
Emsali yok imiş derman ilinde
Koç yiğitler boyun bükmüş yolunda
Ellerinin kıyısındaymış yüzüm
Meğer onda ruh-i revanmış özüm
Şimdi sen gittin ya
Hani sen benden daha olgundun ya
Hani sen aşkı daha iyi tanır
Aşkın en küçük yaşını bilirdin ya
Hani gözlerimden anlardın ya ne demek istediğimi
Gitme dercesine bakardı gözlerim
Mecburum dercesine titrerdi ellerim
Ellerimden ayrılırken
''Atatürk, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan'' dâhiler soyundandı. Bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandı. Milletinin bunca talihsizlikleri içindeki tek büyük talihi de iste yüzyılda bir yetişen böyle bir dâhinin nasılsa aramızdan çıkıverişi ve bizi hep bilime, hep gerçeğe, hep uygarlığa yönelik bir pusulayla bataktan kurtarması, sonra da ayak uydurmakta güçlük çektiğimiz bir devrimler serisi ile birdenbire ''muasır medeniyet''in yakınına getirir gibi olması idi.