Kayıp, diğer adıyla Amerika, Kafka' nın yazdığı ilk roman. Ailesi tarafından apar topar Amerika' ya gönderilen Karl Rossman' ın hikayesi. Karl on altı yaşında bir gençtir ve işlediği suçtan dolayı ailesi onu bu cezaya mahkum etmiştir. Gemiye girmesi üzerine sürgün, bulunduğu geminin ateşçisiyle tanışması üzerine de artık onun için macera başlamıştır. Artık onun önünde bazen zengin bazen fakir olacağı, farklı şehirlerde, farklı sosyal statülerde ve farklı yaşam şartlarında bir hayat onu beklemektedir.
Franz Kafka' nın muhteşem cümlelerinin ve cümlelere seçtiği muhteşem kelimlerin büyüsüne her ne kadar kapılıp gitsem de benim asıl dikkatimi çeken olay örgüsünün şaşırtıcı bir derecede absürd olması. Kitabı okumayan arkadaşlarımı da düşünerek konuyu daha fazla açmayacağım ama olay örgüsündeki bu saçmalık, insanı kitabın içindeki gönderileri algılayabilmek için epey kafa yormaya itiyor.
AmerikaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20172,836 okunma
"Gün oluyor; anlıyorum senden ve bu şehirden kaçmanın faydasızlığnı… Çünkü; biliyorum nereye gitsem benimle geleceksin, ya da gittiğim her yerde senden bir şey olacak."
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER
M. NİHAT MALKOÇ
“Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi?
Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi?
Ne kaldı elimizde baharından, yazından?...
Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?”
(“Değer mi?”- Servet YÜKSEL)
Gönül telimizi
İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar, okul
duvarında bir ilan gördüm: "Avrupa'ya talebe yollanacaktır. "
Allah Allah, dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa'ya talebe... Lüks gibi gelen bir şey...
Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, "Berlin Üniversitesi'ne
gitsin." diye yazmış.
...Vakit geldi, Sirkeci Garı 'ndayım; ama kafam çok karışık.
Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?
Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.
"Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var."
"Benim" dedim.
Telgrafi açtım, aynen şunlar yazıyordu:
"Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz."
İmza
Mustafa Kemal
Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. "Şimdi gel de
gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme." dedim.
"Düşünün 1923'te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerde, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?"
Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce Istanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü'nü kurdum.
Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.
Ben kim miyim?
Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım..
ORDİNARYÜS PROFESÖR Dr. SADİ IRMAK
Karanlık oldu mu gözler aydınlatır ya hani geceyi
Akşamın hüznü çökünce sohbete başlarız ya hani
Resimler elimizde gideriz geçmişimize
Dertler birikmiş ve biz hatırlarız ya bi an
EZEL’den ebede unutamayız ya hani her heceyi
Şimale bakarak bağrımıza basarız ya hani
İsimler yüreğimizde gideriz geçmişimize
Matemler birikmiş ve biz üzülürüz ya bi an
O birahaneden çekip çıkarmak çok isterim seni
Gayri kabirhanemizde gönüller bir, dost
Üzülme gitsem de yanında bir dost
Ne fark eder , sen tutma beni
DUMANlanmış kafamız sorma be dost . :)
.
-H.A-