Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: "bırak kendini, koy gitsin!" Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
"Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından, kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra aradığınız tabak takımı. Sonra hayallerinizdeki yatak.. Perdeler.. Halılar.. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduklarınız artık sizin sahibiniz olur."
Reklam
Bazı sırlar vardır ki başkalarının kulağına gitsin diye verilir. Sırrı veren gizli kalmayacağını bilir. Lakin bazı sırlar vardır ki duyan kalbine gömsün diyedir.
Sayfa 39
Ayrı düşmüş insanlar için ülke bazen yalnızca bir türkü demekti, bazen buğusu üstünde sıcak bir yemek, bazen bir sokak görüntüsü, bazen de bir isim. Nereye giderse gitsin, ülkesini içinde taşırdı insan. Ülke düşüncelere sinerdi, davranış olur hiç beklemediğiniz bir anda kendini gösterirdi. İstersiniz ama kurtulamazdınız ondan, bir tat, bir dokunuş, bir ses, bir koku, bir görüntü olur aklınıza takılır, çekip götürürdü çocukluğunuzun, gençliğinizin geçtiği yerlere.
Okula bir tekme, gelsin futbol, gitsin karı kız. Büyüklerden biri söylemiş bunu, hayatı çok iyi tanımışlar dan biri: Aşk işsizlerin işidir ve işsizlere de serseri derler, unutma...
Sayfa 154Kitabı okudu
Terk etmek zorunda kalsan da beni, sevdiğindeki kalbi değiştirmeyeceksen, terk ederken bile, üzmek isteme beni ve ayrılıktan bahsetme ayrılırken! Kederli yarından bir evvelki akşamdan son bir an daha akıp gitsin okşayışlarla, sevişenlerin ayrılık vakti gelip çattığında, birkaç damla zehir ver bana. Yapıştıracağım dudaklarımı dudaklarına, istemem kapayayım göz kapaklarımı, ölüm beni benden alırken; bırak saadetle uyuyayım asırlarca, öperken yanaklarını, gözlerine bakarken. Günler, belki çok seneler sonra mezarımı terk etmemi buyurduklarında, hatırlar da uykudaki dostunu ve inersin göklerden uyandırmak için onu. Yine basarsın beni beyaz sinene, yine sararlar beni sevdiğim kollar, uyanırım, bir an içim geçmiş diye düşünerek öperken yanaklarını, bakarken gözlerine.
Uyku
Reklam
"Sahilde çok Yunanlı var mı?" "Pek çoğu kaçtı. Limanda halen bir iki gemi var, efendim." "Kalanları gemilere kovalayın gitsinler!" "Ama Başkomutanım kovalanacak kimse yok." "Neden?" "Ya öldüler veya ölmek üzereler..." Mustafa Kemal ayağa kalktı. Solgun iki dudağı sert bir şekilde kapandı: "İzmir hala yanıyor mu?" "Hala yanıyor." "Geri git söyle, iki bölük asker söndürmeye gitsin."
Sayfa 129Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.