"Aynı benin farklı elde yepyeni bir hâl alması" diyor Kolera bacım. Doğrudur büyük ihtimalle.
Sevgi Dili. Aynı şeyi farklı şekillerde söylemek gibi bir durum . O zaman çözüm belli. Anlaşmak istediğimiz kişinin dilini ya da şivesini öğrenmek. Abartılı gibi durabilir ama gerçek bu. Tüm ikili ilişkilerde geçerlidir bu. Bir öğretmen her
Felsefe, siyaset, bilim, din ve mitolojiyi tek kurguda nefis bir şekilde eritmeyi başaran ve ufuk açan o enfes romanlardan biri Batır Gitsin Derin Sulara. Arka kapağını okuduğumda böyle bir romanla karşılaşacağımı hissetmiştim, hatta bu yönüyle çok sevdiğim Sardalyanın Gizemi romanı tadı alacağımı düşünmüştüm, nitekim böyle de oldu.
Roman, 2012
Çok satar öğeler ile beslediğim okur algımı nasıl cezbetti bu kitap, anlamadım.
Ana roman kişileri: Afrika'da işkence gören bir gizli ajan ve okyanus bilimci bir matematikçi.
İkisi bir otelde tanışıyorlar ve birbirlerine karşı farklı bir şey hissediyorlar. Sonra yolları ayrılıyor. Biri derin sulara diğeri acı dolu bir coğrafyaya gidiyor.
İkisinin birlikteykenki hikayesini ve ayrı ayrı hikayelerini okuyoruz. Tüm bunların aralarına bilim, din, tarih ve mitolojiye dair metinler serpiştirilmiş. Bu metinler gayet kişisel olan bu hikayeyi daha evrensel algılamamızı sağlıyor.
Bir yandan ana hikayedeki merak unsurları (James kurtulabilecek mi? Danielle derin sularda ne bulacak?) sizi bağlarken diğer yandan durup düşünmenizi sağlayan bilgiler, meseller, meselelerle karşılaşıyorsunuz.
Aslında böyle bir toplamdan sıkılmam gerekirdi. Çünkü ne El Kaide kısmı bir casusluk romanı gibi işliyor ne de suların dibi bir macera gibi. İkisi de durağan akıyor ama yine de ben hevesle, merakla okudum. Kitaba fazla anlam yüklemek istemiyorum ama farklı bir metin okumak istiyorsanız tavsiye ederim.
Çeviri, edisyon ve kapak muazzam.
Gökhan Sarı muazzam bir çeviri yapmış. Eli, zihni dert bulmasın.
Not: Kitaptan uyarlanan filmi de izledim; kitabın parçalı anlatımını toparlayıcı, ruhunu çok iyi yansıtan bir film olmuş.
Yeni bir başlangıç yapmak için kırsala taşınan bir çift, evde bulunan bazı tuhaf nesneleri görünce paniğe kapılır. Evin tadilatını yapan işçiler, duvarı yıkarken voodoo bebeği bulurlar. Mutfakta bulunan kavanozların içinde görenleri tedirgin eden tuhaf şeylerle doludur. Çift, evin bir önceki sahiplerini araştırırken, dönüşü olmayan bir yola girdiklerinin farkında değillerdir.
Bu kurguya benzer çok kitap okuduk. Kimini beğendik kimi bizi hayal kırıklığına uğrattı. Ben çok beğendim. Hani bazen yüzerken “açılmasam iyi olacak” dersiniz ama bir kulaç bir kulaç daha derken kendinizi kıyıdan çok uzakta buluverirsiniz ya, işte bu kitapta öyleydi. Bir sayfa bir sayfa daha okuyayım derken, bir bakmışsınız kitap bitmiş.
Kitapta eleştirdiğim tek nokta duygular. Net bir şekilde hissedebilmek isterdim. Bir de daha yaratıcı bir son beklerdim. Daha inandırıcı. Ama olsun, okuttu mu? okuttu. Akıcı mı? Hem de nasıl. Gizemli mi? Sonuna kadar. Eh ne duruyorsunuz, atın sepete gitsin.
Tecavüze uğramış kadınları seçip rahimlerini çıkardıktan sonra onları öldüren bir seri katil. İki yıl aradan sonra cinayetler tekrar başlar ama asıl sorun katilin 2 sene önce son kurbanı tarafından vurularak öldürülmesidir. Cinayetler kopya cinayeti mi, yoksa daha da mı karmaşık?
Kitap beni öyle aşırı germedi ama Tess Gerritsen bir doktor olduğu
KIŞKIRTICI EŞİKLER
Geçmişin derin izleri güzel anlara kıymasa ne olur... Keyifli anları yakalamak kolay mı?#alinti
Merhabalar bugün #kışkırtıcıeşikler adlı eserle karşınızdayım. Yazarın kalemi oldukça akıcı ve altını çizeceğiniz bir çok cümlelerle dolu. Ben büyük bir keyifle okudum sizin de okuyacağınıza eminim. O yüzden tavsiye ederim.
Kitapta;
