6 Şubat 2023, gece 4.17, şiddetli bir sarsıntıyla yataktan fırladım. İlk aklıma gelen çocuklardı. Odalarına gidip yataklarından onları nasıl alıp yere attım, üstlerine kapandım bilmiyorum. Bekledim, bekledim, bitsin diye bekledim. Ama boşuna beklemişim. Eşyalar hiç durmadan devrilmeye başlayınca bitti, dedim, buraya kadarmış her şey. 12 kat
İncelemeye başlamadan önce sizinle bu kitapla ilgili çok şaşıracağınız, sıra dışı bir bilgi paylaşmak istiyorum: Dostoyevski bu kitabı kumar borcunu ödemek için sipariş üzerine sadece 25 gün........
Kızmayın hemen, küçük bir şakaydı arkadaşlar... :) Bu kitap hakkında konuşurken bu bilgiyi vermeyenleri Sibirya'ya kürek cezasına
Kitabınızı bir umut için okumak istedim. Çoktan yitirdiğim umutlara bir umut olsun diye. Dicle Nehri kıyısında ölü bir beden kadar soğuk bir taşa oturup sıcak kitap sayfalarını okumaya başladım.
Çocukluk yıllarınızı okurken kendi çocukluk yıllarım aklıma geliyordu, çocukluğumda hayaller kurduğum bu nehir kıyısında. Çocukken geleceğe dair
Tatar Çölü, yalnızlığın, yanlış tercihlerin, alışmanın, vazgeçememenin, beklemenin, umut etmenin, acı çekmenin, özlemenin, yaşamın, ölümün kitabı... Kısacası insan hayatı içerisinde yer alan en gerçek duyguların kitabı.
Yalnızlık ömür boyudur. İnsan ne kadar büyük kalabalıklar içerisinde bulunursa bulunsun yalnızdır. Ne yaparsa yapsın bu uçsuz
YouTube kitap kanalımda Kafka'nın hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/VC6JxCLzwNI
İnsansız hayat aracı.
Yeter ki yatakta hiçbir şey yapmadan kalmamak. Her zaman bir şeyleri seçme zorunluluğuna itilmelerimiz. Ayağa kalkabilmek için ellere ve kollara ihtiyacı olmak. Sistemin bize
"Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir... Gider gelirdi..."
400 sayfalık kitap sadece tek bir günde geçen vakti anlatıyor. Fakat o tek gün hikaye içerisindeki kahramanların anılarıyla uzun zaman dilimlerine ayrılıyor.
Kısacası şöyle diyebiliriz; bir gün içerisinde geçen o vakit yüz yılları göğsüne
Merhaba Kitap Dostlarım!
Uzun zaman oldu inceleme yazmayalı. Bunun çeşitli sebepleri var, ama şimdi anlatmanın sırası değil. Şimdi çok daha önemli bir konumuz var. TECAVÜZ!
Tecavüz kelimesi, söylerken bile bizi bu kadar etkiliyorken, bir de yaşayanları düşünelim. Şimdi hepiniz, düşünmek bile istemiyorum, diyorsunuzdur eminim. Ama düşünelim bir
Normalde e-kitap okurken odaklanamıyordum ve daha önce hiç okumamıştım ama ilk defa Islahat’ı okudum. İyi ki okumuşum. Kitap çok akıcı ve ders verici niteliğe sahip. Aslında özel durumu olan bireylerin de bu hayatın çok önemli bir parçası olduğunu, herkesin bir engelli adayı olduğunu, yaptığımız hatalardan ders çıkarmamız gerektiğini anlatan bir kitap.
İşitme engelli bir çocuk olan Çiçek’in annesinin (Fatoş) babasından (Oktay) gördüğü kötülükten sonra evi terk etmesi, kızını dünyaya getirmesi ve bir gün geçirdikleri trafik kazası sonucunda annenin hayatını kaybetmesiyle devam eden olay örgüsü; sonrasında Oktay’ın kızına göstermiş olduğu çirkin davranışlardan dolayı İnsanlık Suçu Mahkemesi tarafından cezalandırılmasını konu edinir. Cezasını çekmesi için gittiği yerde Oktay’ın başlarda çok zorlanması ama sonrasında gösterdiği çabalar sonucunda ıslah olması nedeniyle mahkeme heyetinin cezasını “denetimli serbestlik”e çevirmesi sonucu Oktay’ın normal hayata dönmesiyle devam eder. Oktay kızıyla buluşmasında onun kendisini affedip affetmeyeceğini düşünürken miniğin babasını affetmesiyle Oktay’ın içine su serpilir. Sonrasında Çiçek’in “Sessiz Ada” denilen işitme engelli bireylerin hayatlarında sosyalleşmeleri için oluşturulan özel yere teslimiyle sona erer.
Başından sonuna kadar ders veren, akıcı bir eser olduğunu yineleyerek yazarımıza bu güzel eseri bize kazandırdığı için teşekkürlerimi sunuyorum.
Konuşma diliyle yazılan ilk kitap, doğrudan sizinle konuşuyor. O herkesten sakladığınız ezik büzük olan kötü yanlarınızla, kaçtığınız benliğinizle, duvarlar ördüğünüz o yanınızla, kimse görmesin diye rengarenk boyadığınız o duvarlarınızdan bahsediyorum.
Tam olarak onlarla konuşuyor. Tek bir farkla Bardamu tam anlamıyla bu yanlarının farkında olan
Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
100. incelemem en sevdiğim kitap için ve bu tabii ki tesadüf değil...
100. incelemeyi herhangi bir kitaba yazmak istemedim. Bana kitap okumayı sevdiren, hayatımı, mesleğimi belirleyen o kitap için yazmak istedim. Bir süredir kitap okumakta zorlanıyordum,
Çalıkuşu yine bana okumayı sevdirsin istedim; öyle de oldu, sayfalar aktı gitti sanki...
Bir
Sene 2009… Üniversite hayatımın ilk yılları… “Topluma Hizmet Dersi” kapsamında körler okuluna gideceğimiz söylendi. Tam adıyla “Gaziantep GAP Görme Engelliler Ortaokulu”. İlk duyduğum anda gitmek istemedim çünkü dersine gireceğimiz sınıf, görme engellilerden oluşan bir sınıftı. İsteksiz olma sebebim o hüzün dolu duygu dolu atmosferi bünyemin