Yoksa serap ülkesinde mi olur buluşmak? Sonra gider, kaybolur gölgesi
Ve azaba dönüştürür anıları.
Böyle soruyor kalbim, yokluğundan sonra uzayınca günler.
Rüyamda gülümseyen hayalin görününce
Sanki cevabı duyar gibi oluyorum:
Viran ülkeye hayır dönsün diye,
Bu zor yolda beraber yürümedik mi?
Tüm arzulardan vazgeçerek
Bu dikenli yolda ilerledik
Ben şansa inanmam
Koşarak geldin bana
Mutlu gülüşler gibi
Maviydim sana
Alnımın yazısına
Mühür bastı yüreğin
Süt kokan düşler gibi
Beyazdım sana
Gittin gidiş o gidiş
Alışamadım ayrılıklara
Eylül yarası gibi
Sarıyım sana
Her sabah selamlarım
Ben bu renkli masalı
Hala yangınlarda
Kırmızıyım sana
Düğün meydanın önündeki toprak yoldan, kara cılız bir çocuk koşarak geliyordu. Tam da gelip, damadın önünde durdu. Kaşlarının kenarından süzülen terler, ince boynunda çamurlaşıp kalıyordu.
- Hüseyin ağam, dedi. Camışlar yukarı bayırda kavgaya tutuştular, tez gelsin dedi babam, senin için. Hüseyin yerinden doğruldu. Ulan, dedi içinden; yetim
diye sormuş Emine Kutub, eşi Kemaleddin es-Senaniri’nin ardından ona yazdığı şiirinde.
Emine Kutub 1927’de Said şehrinin Esud ilçesin’nin Muşa köyünde dünyaya geldi.
Mütedeyyin ve vasat bir ailenin çocuğudur. Beş kardeştirler. Nefise, Şehit Seyyid Kutub , Muhammed, Emine ve Hamide .
Babasının vefatından sonra ailecek yerleşmek üzere Kahire’ye göç