Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Abd halkları, bir millet, bir ulus olma özelliklerinden yoksundur. Buna rağmen abd, yeryüzündeki yetmiş iki milletten toplama unsurlardan meydana gelen bir "amerikan milleti" meydana getirmişse, Türk milleti kendi köklerini araştırmak ve kendi çocuklarıyla kendi gerçek gücüne ulaşmak durumundadır."
Sayfa 14
"Bize öğütlenen birleşmek değil, bölünmektir. Dünyada başka hiç bir milletin yapmadığı bir Istiklâl Savaşı destanını yaratan bu milletin çocuklarına, bölünmenin ne kadar yararlı olacağı anlatılmaktadır. Doğal olarak aramızdan da kendileri hesabına çalışacak insanlar bulabilmektedir. Çıkar hesapları ile bu güçlere hizmet edenleri tarih affetmeyecektir."
Sayfa 14
Reklam
"Millî kimliğinden ve dini kimliğinden habersiz bir toplum ise, başkaları tarafından güdülmeyi hak eden zavallı bir sürüden başka bir şey olamaz."
Sayfa 18
"Malazgirt savaşı anlatılırken, 50 bin kişilik Türk ordusunun, 200 bin kişilik Bizans ordusu karşısında yenilme noktasına kadar geldiğini, ancak tam bu sırada, Bizans ordusu içinde yer alan bir kısım Türklerin (Bu Türklerin kimler olduğu ve Bizans ordusu içinde ne aradığına hiç değinmezler) savaştıkları insanların da kendileri gibi Türk olduğunu anlayınca, Bizans saflarını terk edip Türk ordusunun saflarına geçtiklerini ve böylece savaşın kaderinin değiştiğini de anlatmayı ihmal etmiyorlar."
Sayfa 26
"Tarihi gerçeklerin göz ardı edilmesinin nedenlerinden biri de, bu Türk unsurlarının o tarihte henüz Müslüman olmamış olmalarıdır. Bundan dolayı da, Türk tarihini sadece Müslüman Türklerin tarihi olarak algılayan bazı tarihçiler(!) gerçeklerin bu cephesini hep karanlıkta bırakmayı yeğlemişlerdir."
Sayfa 29
"Anadolu'daki Türk toplulukları, Yunan baskısının arttığı dönemlerde, inançlarını korumak ve baskılardan kurtulabilmek için Kapadokya'daki dört katlı sekiz bin odalı yer altı şehirlerini kurmuşlardır."
Sayfa 31
Reklam
"Türkiye'de Türk yoksa, Balkanlar'da Türk yoksa, Avrupa'da Türk yoksa bu coğrafyada konuşulan Türkçe ve Türkçe kökenli sözcükler buralara nasıl gelmiş ve bu kadar yaygın şekilde yerleşmiştir?"
Sayfa 32
"Yaşanan şiddetli depremler ve tufanlardan sonra, yok olan medeniyetler ve birbiriyle irtibatı kopan toplumlar, büyük ilerleme kaydetmiş medeniyetlerden mahrum kalıp, yeniden ilk insanı yaşamak zorunda kaldılar. Ve bu aşamada da yeni dillerini oluşturdular. Her ne kadar aradan geçen on binlerce yıllık uzun zaman dilimleri olsa da, insanlar geçmişte kullandıkları dillerinden de tamamen kopmadılar ve ondan hatıra sayılacak sözcükleri yeni dilleri içinde sakladılar. Bu durumu 1930'lu yıllarda fark eden Atatürk, yaptığı bir takım araştırmalar sonucunda "Güneş Dil Teorisi"ni ortaya atmıştı. O günden bugüne yapılan yeni araştırmalar, yeni arkeolojik buluntular, Atatürk'ün "Güneş Dil Teorisi"ni destekler mahiyettedir."
Sayfa 49
"Gök Tanrı dininin Türklere özgü bir inanç olduğu, "Tanrı" (Tengri) sözcüğünden anlaşılmaktadır. Gök Tanrı inancı bütün Türk toplulukları arasında yaygın olduğu için, Tanrı sözcüğü de Türkçe aslıyla bütün Türk lehçelerinde kullanılır."
Sayfa 74
"En eski Türk dili Sümercedir. Her ne kadar gerek yabancı gerekse yerli akademisyen dil bilimcileri Sümerce'de bulunan Türkçe kelimeleri "alıntı" olarak kabul etseler de biz 500 kelimeye kadar Sümerce kelimenin ve Sümer gramerinin Türkçe olduğunu gösterdik." Selahi Diker, Tarih Sümerde başlar 1 adlı makale, Orkun dergisi, Sayfa 41
Sayfa 76
Reklam
"Çekoslavak Yahudisi Hrozny tek bir wada(su) kelimesi ile Hititleri Hint-Avrupalı yapmıştı. Yabancı Sümerologlar "Uygarlığımızın temeli Sümer'e dayanır" derler, ama Sümerlileri kaybolmuş bir millet olarak belirtirler. Zira asırlarca barbar diye niteledikleri Türklere medeniyeti yakıştırmazlar."
Sayfa 76
"Mu kıtasının depremlerle ve tsunamilerle yok olması aşamasında Asya Uygur Imparatorluğu varlığını sürdürüyordu ve Mu Kıtası'nın batışı sırasında meydana gelen dev tsunami dalgalarıyla büyük zarar gördü. Aynı zamanda Mu Kıtası halkından olup canlarını kurtarabilenler doğuda kendilerine en yakın yer olan Orta Amerika'ya çıktılar. Ve burada Maya, Inka, Aztek medeniyetlerinin temellerini attılar."
Sayfa 84
"Bu konuda da çok kıymetli tespitler yapan J. Churchward'ın "Yaradan'ın Kuş Sembolleri"ne ilişkin tespiti, yaratıcı gücün sembollerinin yayılma alanlarını göstermesi açısından çok önemlidir. Aynı sembollerin Pasifik adalarında, Kuzey Amerika'da, Orta Amerika'da, Mısır'da, Meksika'da ve Asya'da bulunması çok önemlidir. Bundan da önemlisi, bu sembollerin Uygurlar tarafından yapıldığının tespit edilmesidir."
Sayfa 87
"Düşünün ki bir toplum var, bu toplum yaratılışı kendince yorumluyor. Efsanelerinde işliyor, daha sonra geliştirdiği yazı metoduyla önemli eserler vücuda getiriyor. Bu eserler dünyanın öbür ucunda, Amerika kıtasında ortaya çıkıyor. Bu eserlerin Uygur Türkleri tarafından yapıldığını, bizzat bu araştırmayı yapan yabancılar söylüyor. Fakat bugün baktığımızda, halen ortada bu büyük tarihin ipuçlarını verecek buluntulara ulaşılmamış. Ve bu tarihin aksine, bu büyük millet at sırtında dağ bayır dolaşıp, çapul yaparak geçinen bir toplum olarak anlatılmaya çalışılıyor. Kim tarafından? Kendi torunları tarafından!"
Sayfa 88
Kuş sembolleri...
"Uygurların yaratıcı gücü, kuş sembolü ile tanımladıkları bilinmektedir. Niven, Meksika'da yaptığı araştırmalarda çok sayıda tablete ulaşmıştır. Bunlardan 30 tabletin kuş sembollerine ait olduğu bilinmektedir. J. Churchward, "Bunlar bilinmeyen Uygur halkınca çizilmişlerdir" diyor."
Sayfa 88
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.