Gül

Gül
@glcnsmk
Sağlık Bakanlığı
Lisans
Bingöl
155 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
88 syf.
·
Puan vermedi
Zweig’in ince kitapları çerezlik niyetine okunuyor genelde ama ben öyle düşünmüyorum, zira okuduktan sonra uzun bir süre etkisinden çıkamıyorum. Bıraktığı duygu o kadar yoğun oluyor ki, bazen bir cümlesi üzerine uzun uzun düşünürken bulabiliyorum kendimi. Zweig’in kitaplarındaki bu başarının sırrı, insan psikolojisini çok iyi yansıtırken az sözle karakter analizlerini de ustaca işleyebiliyor olması bence. Yine karakterlerin psikolojik yapısını net bir şekilde anlattığı #yakıcısır kitabında yazar bu sefer Edgar adında bir çocuğun dünyasına alıyor bizi. Edgar, on iki yaşlarında yetişkinlerin karmaşık dünyasını anlayamayacak kadar küçük bir çocuk. Hayatta her şeye sahip, bir tek sevgiye ve ilgiye muhtaç. Edgar, annesini elde etmek için bu saf sevgisini kullanan narsist bir adamla karşı karşıya kalıyor. Baron adındaki bu adama başta inanıp onun tarafından sevildiğini zannetse dahi sonrasında annesini elde etmek için Baron’un onu kullandığını anlıyor. Bu kurnaz kişilik Edgar’ı bir anda çocukluktan yetişkinlerin dünyasına itiyor. Çocuk bu anlamaz, kandırılır, aklı ermez diyenleri öyle bir ters yüz ediyor ki Zweig, gerçekten okuyunca çocukların karşısında en az yetişkinler kadar dikkatli davranmamız gerektiğini öğretiyor. Çocuklar aslında her şeyin farkında, olayları anlamlandıramasalar dahi büyüyünce bazı olaylar onların asla unutamadıkları travması olabiliyor. Zweig kitaplarını bitirdikten bir süre sonra olayları çok net hatırlamıyorum genelde, bu kitabında da sanırım detayları hatırlamasam da hissettirdiği bu duyguları asla unutamayacağım.
Yakıcı Sır
Yakıcı SırStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202041,5bin okunma
Reklam
352 syf.
·
Puan vermedi
Düşünmenin de sorgulamanın da yasak olduğu bi devlet yönetimi düşünün. Sevgi, Barış, Gerçek ve Varlık Bakanlıkları olmak üzere dört bakanlık tarafından yönetiliyor. Ama bizim bildiğimiz anlamlarına tamamen zıt şekilde hareket ediyorlar. Sevgi Bakanlığı işkencenin, Barış Bakanlığı savaşın, Gerçek Bakanlığı yalanların ve Varlık Bakanlığı yokluğun
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019164bin okunma
130 syf.
·
Puan vermedi
Terapi öykülerinden oluşuyor kitap. Terapi demişken her birimizin yaşam döngüsünde mutlaka karşılaştığımız sıkıntılardan bahsediyor, öyle travmatik olaylar yok. Yalın ve akıcı bi anlatımı var yazarın. Herkesin en az bir öyküde kendinden bir iz görmesi mümkün. Ulusoy’un bu kitabında da ana karakterimiz Dr.Mavi ve bu seferki tedavi yöntemi daha basit, aya bakmak... Ama sadece bakmak değil, bakarken ötesini görebilmek, yaratıcıyla bağ kurabilmek. Bunu başarabilen herkesin ayla terapi yapabileceğini söylüyor. Tabi bu terapi yöntemi bilimsel bir yöntem değil, daha ziyade manevi bir reçete. Farkında değilmişim ama ben de bu terapiyi uyguluyormuşum meğer:) Gece çöktükten sonra kendimle baş başa kaldığım vakit dinlenme yöntemimdir benim de aya bakmak. Gece yarısı balkona çıkıp ayı karşı binanın arkasında kaybolmadan yakalayıp öylece dua etmek, hayal kurmak çok iyi hissettiriyor. Bu kitabı ilk gördüğümde de bu geldi aklıma ve okuduktan sonra manasını daha derinden hissettim. “Dünya seni bu kadar yormuşken bak ay ışığı tam önüne düşüyor” Aya bakmak belki de ulviyeti hatırlatıyor insanoğluna, yaratıcının kudretini görüp dertlerini, sıkıntılarını gözünde unufak etmenin yoludur belki de. Belki de umudu yeşertmektir yeniden. Yeniden hayal kurmaktır. Turgut Uyar diyor ya göğe bakalım diye, Mustafa Ulusoy da aya bakalım diyor. Çünkü “yeryüzünde ne kadar karmaşa varsa, gökyüzünde o kadar düzen var.” diyor. Bakmakla görmek arasında da muhakkak ki fark var. O zaman yeryüzünün karmaşasından kafamızı çevirip, hadi şimdi göğe bakalım! Hadi aya bakalım!
Ay Terapisi
Ay TerapisiMustafa Ulusoy · Kapı Yayınları · 20131,779 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
325 syf.
·
Puan vermedi
Psikiyatrist yazar Mustafa Ulusoy’un kaleminden kurgu bi roman #aynalarkoridorundaaşk Kitap birbirinden habersiz hastaların Dr. Mavi’nin psikiyatri kliniğine başvurmasıyla başlıyor. Dr. Mavi; Gri, Sarı ve Kırmızı adındaki hastalarıyla geçirdiği seanslarından bahsederken her birine farkındalıklarını arttıracak çözümler sunuyor, bi yandan da kitabevi sahibi olan dostu Beyaz’ın yanına gidip onunla dertleşiyor. Kitaptaki karakterlerin hepsi hayal ürünü, isimlerinin de gerçek isimlerden oluşmaması yazarın bunu vurguladığını açıkça gösteriyor. Bu konuda gerçekten yazarı takdir ettim. Bir psikiyatrist olarak romanına konu olabilecek birçok gerçek vaka bilmesine rağmen bunları değil de herkesin kendinden izler bulabileceği kurgu olaylarla romanını oluşturması ve okuyucusuna da ışık tutması bence çok güzel. Kitapta Dr.Mavi terapiye bir ayna simgesiyle başlıyor. Hastalarına yönelttiği “aynaya bakınca ne görüyorsun?” sorusuyla birlikte kişiyi kendi benliğiyle yüzleştirerek tedavisine başlıyor. 📌“İnsanlar onlar tarafından sevilme çabamızı bir kere farkettiklerinde, kendi ellerinde inanılmaz bir güç hissedebiliyorlar. Varoluşumuzu onların aynalarında yansıttıkları şeyle özdeşleştirdiğimizi anladıklarında daha da cimrileşiyor, bizimle oynamaya başlayabiliyorlar. Yani bağımsızlığımızdan yararlanabiliyorlar.” diyor Dr.Mavi... O zaman bizler aynada gördüğümüz kişilikler miyiz? Yoksa insanların bizi görmelerini istediğimiz şekilde mi görüyoruz aynadaki yansımamızı?! İnsanda varolan sevilmek, değer görmek açlığına vurgu yapıyor yazar. Kendi benliğini bulma yolunda okunabilecek güzel bir kitap.
Aynalar Koridorunda Aşk
Aynalar Koridorunda AşkMustafa Ulusoy · Kapı Yayınları · 20193,448 okunma
115 syf.
·
Puan vermedi
Mustafa Kutlu’nun okuduğum altıncı kitabıydı #uzunhikaye Mustafa Kutlu’nun kalemini tam olarak kaçıncı kitabında anladım ya da tam anlamıyla anladım mı, bilmiyorum. İlk okumada anlaşılmayan bi üslubu var ama kesinlikle insanı da içine çekiyor. Hiç bilmeyen birine, şunun gibi diye benzetme yapamayacağım kadar eşsiz bi kaleme sahip benim nazarımda.
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202335,9bin okunma
Reklam
392 syf.
·
Puan vermedi
Bir kitapla bir şarkı ilişkilendirilir mi bilmem ama ben okuduktan sonra Şebnem Ferah’ın “Silbaştan” şarkısını mırıldanırken buldum kendimi. Çok sevdiğim bir şarkıdır. Bir keresinde sevdiğim bi arkadaşım, “kaç kez silbaştan diyip başlayabilirsin ki, saçma” demişti. Ben de “her düştüğümde, her yanıldığımda bir kez daha” demiştim.🍃 Bu kitap da özetle kendi geçmişinde kaybolmuş Hakan adındaki baş kahramanın silbaştan başlamaya karar verme öyküsüdür. Hakan 40. yaş günüyle birlikte geçmişini sorgulamaya başlıyor ve içinde biriktirdiklerinin, hatalarının, kendine dayatılanı yaptığının farkına varıyor. Öyle bi kayboluş ki Hakan’ınki aslında hiç varolmamış gibi... Doğduğu günden beri bi yalanın içinde yaşıyor Hakan. Gerçekleri öğrendiğinde de içine atıyor, acısını yaşamıyor olsa gerek ki bastırdığı tüm duyguların acısı yaş gününde pastanın üstüne isminin yanlış yazılmasıyla açığa çıkıyor. Ve Hakan tüm bastırdığı geçmişiyle ve yaptığı hatalarla geç de olsa yüzleşmeye başlıyor. Hani derler ya bazen ağlayan insana; bırak ağlasın içini döksün, bırak kırsın, döksün, bağırsın ama içine atmasın diye. Hakan da ötelemeyip yüzleşebilseydi yaşadıklarıyla belki çok farklı olabilirdi. Bu hep savunduğum düşüncedir aslında, acılar ne olursa olsun yüzleşmek gerekiyor kesinlikle. Kendini bulmak isteyenlere şiddetle tavsiye ediyorum..
Kaybolan
KaybolanTarık Tufan · Doğan Kitap Yayınları · 20203,069 okunma
126 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Birbirine zıt karakterdeki Lennie ve George adındaki iki mevsimlik tarım işçisinin tuhaf dostluğunu konu alıyor kitap. Lennie güçlü kalıplı ama zeka geriliği olan biri, George ise son derece zeki, aklı başında bi karakter.. Bu iki arkadaşın tek bir hayali var, küçük bir toprak alıp insan gibi yaşamak.. Lennie’nin yumuşak şeylere karşı zaafı var; bu kimi zaman bi tavşan, bi fare kimi zaman da bi kadın saçı.. Okşayarak sevmek isterken istenmeyen sonuçlara sebep olabiliyor Lennie, George ise her seferinde onun bu takıntılı haliyle başa çıkmaya çalışıyor. Kitabın sonunda George’un çaresizliğiyle sarsılıyorsunuz. Arkadaşının George’a “üzülme, insan bazen mecbur kalır” demesi gibi teselli edemezdim ben George’u ama onun yerinde de olmak istemezdim. George’un tutumuna karşı bi yanım mecbur olursan sen de onun gibi yaparsın dese de diğer yanım en güvendiklerimizin dahi sırtımızdan vurabileceği gerçeğiyle yüzleştirdi beni.. Lennie ise ne yaparsa yapsın o koca cüssesine rağmen çocuk aklından ötürü çok üzüldüm ve kitabın başından itibaren şefkatle yaklaştım ona.
Fareler ve İnsanlar
Fareler ve İnsanlarJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 2023169,7bin okunma
283 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Kitabı sadece bir Oğuz Atay kitabı diye elime aldım. Okumaya başlamadan önce Oğuz Atay’ın, biyografisini kaleme alacak kadar yakından tanıdığı bu bilim adamı kimdir, ne yapmıştır hiçbir fikrim yoktu. Keşke hakkında az da olsa bilgi sahibi olup o merakla okumaya başlıyor olsaydım. Zira tanımadığın, merak etmediğin birinin biyografisini okumaya başlamak ilk etapta sıkıcı gelebiliyor. Kitapla ilgili kendimden yana tek olumsuz durum bu oldu diyebilirim... Ama okudukça Mustafa İnan gibi bir bilim adamını; her mühendisin, akademik kariyer düşünen herkesin, hatta her öğrencinin mutlaka tanıması gerektiğini düşündüm... Böyle değerli ve önemli bir şahsiyeti bu zamana kadar tanımadığım için de eksik hissettim. Kitap biyografik roman türünde yazılmış. Mustafa İnan’ın ölümünden sonra, İnan’ın arkadaşı ünlü matematikçi Prof. Dr. Cahit Arf’ın isteği üzerine TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu’na ait bir proje için Oğuz Atay tarafından kaleme alınmış. Mustafa İnan, Oğuz Atay’ın İTÜ İnşaat Fakültesinden de hocasıdır. Oğuz Atay, Mustafa İnan’ı savaş yıllarına denk gelen çocukluk yıllarından itibaren anlatmaya başlamış. Birçok zorluk ve mücadeleye rağmen azim ve başarı dolu bir yaşam öyküsü... İnan’ın öğrenme ve öğretme tutkusu hiç bitmiyor. Başarılarla geçen öğrencilik yıllarında arkadaşlarına aktarıyor bildiklerini. İş hayatına girince de mühendislik yapmak istemiyor, zengin olma hayalleri kurmuyor ve zorlu akademik kariyerine başlayarak öğrencilerine öğretmeye başlıyor bu sefer.. Ömrü boyunca ne öğrenmekten vazgeçiyor ne de öğretmekten...
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnanOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202016,7bin okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
Kafka’nın babası Hermann Kafka’ya yazdığı ama ona asla ulaştırmadığı sitem dolu mektuplardan oluşuyor kitap. Kafka’nın hayatına dair bilgiler içerdiği için otobiyografik özellikler taşıması yönünden de önemli bi kitap. Kafka önemsiz gördüğü bazı yazılarını arkadaşı Max Brod’a veriyor ve öldükten sonra da yakmasını vasiyet ediyor ancak arkadaşı, Kafka öldükten on beş yıl sonra babasına yazdığı mektupları yayımlıyor. Her ne kadar Max Brod bu vasiyete uymamış olsa da Kafka gibi bi yazarı daha yakından tanıma fırsatı vermiş bizlere. Vasiyetine uymaması etik mi değil mi tartışılır ama keşke tüm dünyanın sevdiği Kafka’nın yaşarken kıymeti bilinseydi ve yayımlatmayıp yok ettiği düşünülen diğer eserleri de var olabilseydi.. Kafka mektuplarda babasına karşı serzenişlerde bulundukça o çelimsiz ve savunmasız küçük Kafka’ya karşı derin bi merhamet duygusu kapladı içimi.. O çocuk Kafka’yı sarıp sarmalamak istedim. Dönüşüm kitabında böceğe dönüşmüş olarak anlattığı Gregor Samsa’nın Kafka’nın ta kendisi olduğunu da bu mektuplarla daha net anladım. Böcek kadar kötü hissettirecek bi babaya sahip olmak Kafka’nın hayattaki en büyük şansızlığı olmuş..
Babama Mektup
Babama MektupFranz Kafka · İlgi Kültür Sanat Yayınları · 201739,6bin okunma
542 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Muhteşem bi hayal gücüyle kurgulanmış. Film olmalık bi kitap Güneşin Gölgesi.. Kitabın konusuna gelecek olursak; Bilim kurgu-fantastik türde kaleme alınmış. Kitabın başkahramanı Kenan’ın anlamlandıramadığı özel yeteneğinin sebebinin Arsheen olması anlaşılınca Kenan, Atatürk’ün kurduğu GİT yani geleceği inşa teşkilatında kendi gibi özel çocukların yetiştirildiği gizli bi okula gönderiliyor. Bu okulla birlikte Kenan’ın hayatı, yaşam amacı ve tüm çevresi değişiyor. Kehaneti ve kendinin de kehanet ikilisinden biri olduğunu öğrenen Kenan yeteneklerini geliştiriyor. Artık tek bi amacı vardır, bu savaşı kazanmak. Kenan, güçlü olanın değil adaletli olanın kazanacağı bi savaşın tam ortasındadır artık. Kitabı okurken bi yandan da kitaptaki tarihi olayları, telekineziyi, Kayıp Mu Kıtasını, arsheenleri, zamanda yolculuğu, sapiensleri araştırırken buldum kendimi. Öğreten, araştırma yapmaya sevk eden macera dolu sürükleyici bi kurgu roman
Güneşin Gölgesi
Güneşin GölgesiFırat Alveroğlu · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık (Kdy) · 202022 okunma
Reklam
235 syf.
·
Puan vermedi
Deneme tarzında yazılmış muazzam bi kitap. Bi kişisel gelişim kitabı denilemez belki ama insanı kendine ve Allah’a yakınlaştıran, hayata bambaşka bir pencereden bakmayı sağlayan, en bilindik kavramları farklı bir boyutta yorumlamayı öğreten, farkındalık oluşturan bir kitap.. Tam bir inziva kitabı diyebilirim. Sözcüklerin ahengi ve dilinin akıcılığıyla okurken mest oldum. Hani yazarla karşılıklı oturup konuşuyor gibi hissetmekten de öte, yazarın dizinin dibinde oturup ağzından çıkacak her kelimeyi ruhuma, kalbime işler gibi okudum. Mustafa Ulusoy aynı zamanda bir psikiyatrist. Kitabı okurken zaten bunu anlıyorsunuz ama öyle mesleki terimlerle sıkmıyor. Edebi bi üslupla ve aynı zamanda tasavvuf edebiyatı okur gibi hissettiriyor. Muhteşem bi haz aldım okurken. Şiddetle tavsiye edebilirim.
Yakınlık
YakınlıkMustafa Ulusoy · Kapı Yayınları · 2017907 okunma
72 syf.
·
Puan vermedi
Jack London’un müthiş ileri görüşlülüğüyle kaleme alınmış kıyamet sonrası edebiyatının öncüleri arasına girmiş bir kitap.. London bu kitabı 1912 yılında yazdığında dünya üzerinde yazarın esinlenebileceği ne İspanyol gribi var ne de koronavirüs.. Ama kitapta anlattığı olaylar ve insanların mücadelesi günümüzdekiyle o kadar benzer ki.. Bir salgın yaşamadan böylesi bi kurguyu kaleme alan yazarın öngörüsüne hayran kalmamak mümkün değil.. Kızıl Veba’da da tıpkı koronavirüste olduğu gibi salgını önlemek ve yok etmek için kendini siper etmiş gönüllü kahramanlar var. Tabi ne yazık ki sadece kendini düşünen bencil, açgözlü ve acımasız kötü insanlar da var.. Kitabın içeriğine gelecek olursak 2012 yıllarında kızıl veba adındaki bi salgınla tüm dünya nüfusu neredeyse yok oluyor. Bu salgından sağ kurtulmayı başaran Amerikalı bir profesörün torunlarına kızıl veba salgınındaki anılarını ve yaşam mücadelesini anlattığı bir kitap. Kitapta salgın sonrası değişen dünya düzeniyle ilkel yaşam koşullarına da değiniyor yazar. Öyle ki yıkılan düzende hiçbir teknolojik alet, ulaşım ve haberleşme aracı yok.. Hatta insanların yeniden buharın gücünü, alfabeyi, barutu keşfetmesi gerekiyor!
Kızıl Veba
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202031,5bin okunma
248 syf.
·
Puan vermedi
“Arka sokaklar, muradına eremeyenler, bir kez sevdiğinin yüzüne baksa ölecek aşıklar, yüzü, bahtı kara çocuklar. En çok onlar için yazdım.” demiş sevgili Tarık Tufan. Kalemine sağlık yine çok güzel yazmış. Öyle de güzel hissettirdi ki.. Ancak kitabı okumak için her şeyin bu kadar kötü gittiği 2020 yılının şu zamanlarını tercih etmeseydim keşke. Biraz kitap okuyarak gündemden uzaklaşayım derken kitaplarda da her şey güzel bitmiyor, hayat unutmak için okuduğun satırlarda da acı dolu der gibi sevgili Tarık abi.. Olsun.. Nefes aldığımız sürece hep umutla...
Beni Onlara Verme
Beni Onlara VermeTarık Tufan · Profil Yayıncılık · 20174,694 okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Yazar Jean Daragane hayatının karmaşasından uzaklaşıp inzivaya çekildiği bir hayat yaşarken bir gün tehditkar bir telefonla hayatı altüst olur. Telefondaki kişi onun eski bir telefon defterini bulduğunu ve ona ulaştırmak istediğini anlatır. Yazar istemeye istemeye telefon defterini bulup ona ulaştıran iki kişiyle geçmişine doğru yolculuğa çıkmak zorunda kalır. Geçmişindeki önemli insanları, önemli anılarını ve hatta kendi çocukluk resmini hatırlamakta dahi zorlanır. Geçmiş dönemle şimdi arasında gidip gelirken acaba geçmişten mi bahsediyor şimdiden mi diye okuduğum sayfaları tekrar tekrar okurken buldum kendimi . Ama sonra anladım ki bu karmaşayı Daragane de kendi iç dünyasında yaşıyor, kendi de bunu çözmekte zorlanıyor. Karakterin yaşadığı duyguyu okuyucuya bu kadar net hissettiren yazarın bu ödülü neden hakkettiğini de bunun farkına vardığım anda anladım.
Mahallede Kaybolma Diye
Mahallede Kaybolma DiyePatrick Modiano · Can Yayınları · 2019425 okunma
318 syf.
8/10 puan verdi
Ömer Hayyam’ın Rubaiyat’ının çevresinde dönen iç içe iki öykü... Öncelikle Ömer Hayyam’ın Rubaiyat’ını yazmasından saklamasına kadar geçen süreci okurken Ömer Hayyam’la aynı dönemde yaşamış olan Nizâmülmülk ve Hasan Sabbah’la birlikte de tarihi bi yolculuğa çıkıyorsunuz. Nizamülmülkün devlet yönetimi, Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesi’yle dünyaya meydan okuması... Ama buradaki Hasan Sabbah ile Alamut kitabındaki Hasan Sabbah birbirinden farklı geldi. İki kitabı da okumayı düşününenlerin Semerkant’ dan başlamasını tavsiye edebilirim. Kitabın son bölümünde ise Rubaiyat’ın elden ele geçerek asırlar sonrasına nasıl ulaştığı, bu sırada İran tarihinde gelişen olayları ve Ömer Hayyam’ın meşhur yazmasının son yolculuğunda Titanik gemisinde sular altında kalması anlatılıyor. Tarihle kurgunun harmanlandığı böyle güzel bi kitabı herkes okumalı.
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202060,9bin okunma
216 syf.
9/10 puan verdi
Beyhan Budak’ı YouTube daki kişisel gelişim temalı videolarıyla tanıdım. Özellikle kendimi kötü hissettiğim zamanlarda açıp saatlerce dinlerdim videolarını. Kitabı çıktıktan sonra yaşadığım şehre bir konferans için yolu düştü ve şahsen tanıma ve kitabı imzalatma şansı buldum. Kişisel gelişim kitaplarını hayatımın her döneminde ihtiyaç olarak
Kendine İyi Davran Güzel İnsan
Kendine İyi Davran Güzel İnsanBeyhan Budak · Destek Yayınları · 20199,9bin okunma
Reklam
104 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Albert Camus’un okuduğum ikinci kitabı. Yabancı bi tık önde diyebilirim. Ama Düşüş de en az Yabancı kadar sarstı beni. Özellikle yazarın oluşturduğu karakterler oldukça sıra dışı geldi. Yabancıyı okuduktan sonra Meursault’u asla unutmam demiştim. Bu kitabından sonra Clamence için de aynı fikirdeyim. İnce bi kitap olduğunu görünce bi günde bitirmeliyim diye hedefleyip bitirdim ama hata etmişim. Keşke daha ağır okusaymışım. Kitap 5 gün süren bi anlatı gibi, bence Camus da bizden aynı sürede okumamızı istemiş. Kitabın bazı yerlerinde tekrar okuduğum, üstüne düşündüğüm kısımlar oldu ama yetmedi kesinlikle daha geniş zamanda bir kez daha okuyacağım. Düşüş için roman denilse de monolog tarzda yazılmış ağır felsefe içeren bi kitap demek daha doğru olur. Parisli saygın bir avukat olan Clamence’nin bir barda geçmişini anımsamasıyla başlıyor kitap. Başta kendini iyi bir insan olarak gösteriyor. Birbirinden kopuk anılarını anlattıkça o iyi insanın zamanla nasıl da kendini seven, başkalarını kullanan bir karaktere büründüğünü anlıyorsunuz. Clamence’nin anıları itirafa dönüşüyor bi anda o anlattıkça insanoğlunun riyakarlığını ve bencilliğini sorgularken buluyorsunuz kendinizi.
Düşüş
DüşüşAlbert Camus · Can Yayınları · 201914,9bin okunma
112 syf.
·
Puan vermedi
Bazı kitaplar bilmediğimizi öğretmez; bildiklerimizi, aklımızdan hiç çıkarmamamız gereken şeyleri hatırlatır. Zira insan nisyandan gelmiştir. Unutur, doyumsuzdur, hırslarına yenik düşer. Tolstoy da bu eserinde 6 hikayeyle temelde aynı konuyu ele alıyor. İnsan..! Bunların ilki benim en sevdiğim kitaba da ismini veren ‘insan neyle yaşar’ bölümü oldu. Şu üç soruya cevap veriyor bu bölümde: -insanda ne var? -insana ne verilmemiştir? -insan neyle yaşar? Kitap bi solukta bitse de etkisi uzun sürecek gibi. Çocuk yetişkin demeden herkesin mutlaka okuması gereken bi kitap.
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019188,8bin okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
Hayatının monotonluğundan sıkılan İrene’nin macera aramak uğruna aldatmasını konu alıyor kitap. Stefan Zweig yine kısa ama ilk andan itibaren insanı içine alan üslubuyla yazmış. İnsan ruhunu böyle güzel analiz eden yazarın karakter üzerinden okuyucuya vermek istediği mesaj da öylesine net ve tam ki hissetmemek mümkün değil. Irene’nin; korkuları, kaygıları, pişmanlığı, elindekilerinin kıymetini bilemeyişi ve maruz kaldığı tehditlerle bunların farkına varışı, düzeltmeye cesaret edememesinden ötürü kendinden vazgeçişi... Kısa ama etkisi uzun sürecek bir kitap. Yazarın konu aldığı gibi korku cezadan daha ağırmış dedirtti Irene için acaba bu hatayı yapmasaydı yine de sahip olduklarının kıymetini bilir miydi diye düşündüm kitabın sonunda. Ve Eşi Fritz’in kişiliğine de ayrıca hayran kaldım. Ama Zweıg’in verdiği spoilerden mi bilmem sonu tam da tahmin ettiğim gibi bitti. Bunu hissetmeyip kitabın sonunda şaşırmayı yeğlerdim tabi ama hiç önemli değil Zweıg’in kitaplarında olaydan ziyade hissettirdiği duyguyu seviyorum
Korku
KorkuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2022101,7bin okunma
74 syf.
10/10 puan verdi
Gregor bir sabah uyandığında kendini bir böceğe dönüşmüş olarak buluyor. Böcek metaforu ile aslında değişen Gregor değil onun ailesi ve çevresindekiler bence. Farklı bir bakış açısı ama anlatmak istediği çok geniş Kafka’nın. Tekrar tekrar okuyup farklı anlamlar çıkarılacak bir eser. İnsanları kendinden daha çok önemseyip sürekli onlar için çalışıp çabalarken bir gün işe yaramaz hatta onlara muhtaç bir hale geldiğinde en yakınların tarafından dahi dışlanır bir kenara itilirsin. İnsanlar seni görmeye tahammül edemez, varlığından rahatsız olmaya başlarlar. Hele bir de böcek gibi görünüyorsan ezip geçerler seni.
Dönüşüm
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022220,4bin okunma