...
Bana bir şey kalmıyordu. Gözlerim neredeyse yaştı, Gloria' ya baktım.
- Ya ben Gloria?
- Arka tarafa koş. Başka ağaçlar da olmalı, sersem.
Koştum ama yüksek otlardan, yaşlı ve diken dolu birkaç portakal ağacından başka şey bulamadım. Irmağın kıyısında da küçük bir şeker portakalı fidanı vardı. Üzgündüm...
Gloria' nın eteğine yapışıp çektim.
- Hiçbir şey yok.
- Gerektiği gibi aramayı bilmiyorsun. Dur ben sana bir ağaç bulacağım.
- Şunu sevmiyor musun? Bak ne güzel bir portakal ağacı.
Ama ben hiçbirini sevmiyordum. Ne bunu, ne öbürünü, hiçbirini. Çok dikenliydiler.
- Bu çirkin şeylerin yerine ben şeker portakalı fidanı yeğlerim.
- Nerede?
Gösterdim.
- Ah ne kadar güzel bir şeker portakalı fidanı, diye bağırdı.
- Ama ben büyük bir ağaç istiyordum.
- Düşün Zézé! Daha çok genç. Seninle birlikte büyüyecek. Günün birinde bir portakal ağacı olacak. İkiniz iki kardeş gibi birbirinizi anlayacaksınız.
"Öyle olsun o zaman. Sanguii e Gloria."
Mia başını iki yana salladı. "Şan sesin olabilir, Furian."
Gözlerini konsülün sandalyesine çevirdi.
"Ben sadece kan için buradayım."
Eskiden Gloria Moore'la birlikte uzun zaman geçirirdi, ama Noel'den sonra ayrıldılar. Pete, kızın okumaktan hoşlanmadığını, kendisinin de kitapları sevmeyen bir kızla sıkı fıkı olmasının imkânsız olduğunu söyledi.