"Hayyaalelfelâaaah" gibi derin ve kuvvetli bir kurtuluş çağrısıyla necata eren Süheyla, peşinden Engin'i ve mal, mülk, para, makam, mevki gibi dünyevi arzuların derdine düşmüş biz enginleri de bu kurtuluşa davet ediyor.
*
Engin, Süheyla'nın mertebesine basamak olurken, Süheyla ise, Engin için bir derviş kapısı... Girmesini bilene...
"Niçin ömrünü sadece mal biriktirmekle geçirmektesin?"
Evet. Süheyla'nın bu haklı isyanı, aşıklar arasında bir duvar. Engin'de (yaşamak sadece bu gibi şeylere bağlıymış gibi); zenginlik, lüks arabalar, kariyer, içkiler, kadınlar, toplantılar... Süheyla'da ise, Engin'i bu girdapların bataklığından kurtarma arzusu.
*
"Harama batmışsın. Mülevves bir ortamda çırpınıp duruyorsun. Ne olur yani, harama batmamış bir beldeye hicret etsek."
Bu sözler, Engin'i derinden saracak ve Süheyla'nın yoluna ilk adım olacak. Süheyla'yı, Süheyla yapana gidecek Engin. Bu uğurda mecnun olup yanmayı, pişerken ağlamayı göze alacak.
Rahmetini elindeyken kaçıran Engin zahmetinde yanacağı bir yolun ferdi olacak.
*
Elinizdeki bu kitap; sizi, sizle konuşturacak, sizi sizle buluşturacak bir eser.
Kitap biterken şu soruyu soruyor: "Süheyla mı olmaya talibiz yoksa Engin olmaya devam mı edeceğiz?"
-Cevap çok zor tabi...
*
Son olarak kitapta Arapça/Farsça kökenli kelimeler var, bu biraz akıcılığı bozuyor gibi ancak yazar öyle bir yedirmişki bu kelimeleri, okurken anlam karmaşası yaşamıyorsunuz. Tabi ben, yine de yanınızda bir sözlük bulundurmanızı tavsiye ederim.
İyi okumalar...