Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Reklam
Pithos ~ Mehmet Akif DUMAN
"Bana kalsa mezarlığa giderdik. Hatta bir keresinde boş bir mezara girip yarım gün yatmıştım. (Ciddi misiniz?) Neden bu kadar şaşırdınız ki? Bunun yapılmaması garip gelir bana, beş on yıl yatacağımız yatağı almak için kaç kez deneme yaparız da asırlarca sırtımıza yapışacak bu çukura beş dakikayı neden çok görürüz?"
Sayfa 93 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okudu
YUSUF AKÇURA; 2 Aralık 1876’da Moskova’nın doğusundaki Ulyanovsk’ta (eski adıyla Simbir) dünyaya geldi. Kazan’a göç etmiş Kırım Türklerinden aristokrat bir ailenin mensubu idi. Babası çuha fabrikası sahibi fabrikatör Hasan Bey, annesi Yunusoğulları’ndan Bibi Kamer Banu Hanım idi. 2 yaşında iken babasını kaybetti ve annesi ile birlikte yedi yaşına
Any Where Out Of The World Dünyanın Dışında Olsun da Neresi Olursa Olsun
Bu yaşam her hastası yatak değiştirme saplantısına kapılmış bir hastanedir. Kimi soba karşısında çekmek ister acısını, kimi pencere yanında iyileşeceğine inanır. Bana da hep bulunmadığım yerde rahat ederim gibi gelir, ruhumla durmadan tartıştığım bir sorundur bu göç sorunu.
Sayfa 108Kitabı okudu
Belki de kuşların kanatları bir gün bu ağırlığa dayanamaz hale gelecek; bir göç sırasında kanatlarını ölmüş çocukların yanına bırakacaklar. Uzun kırmızı gagaları onların oyuncakları olacak...
Reklam
“Bir göçmenin açlığını çektiği şey, öncelikle saygınlıktır. Hatta, daha açık olmak gerekirse, kültürel saygınlıktır. Din de bunun bir öğesidir ve inananlar huzur içinde ibadet etmek istemekte haklıdırlar. Ama kültürel kimlik söz konusu olduğunda, onu oluşturan parçalardan yeri en zor doldurulacak olan şey, dildir. Bir göçmen, genellikle, dili sadece başkaları tarafından değil, kendisi tarafından da kullanılmaz hale geldiği için ve kültürü sadece başkalarının değil, kendisinin de gözünden düştüğü için, kendi inancının simgelerini sürekli olarak açığa vurma gereksinimi duyar. Her şey onu buna iter: küresel ortam, köktenci militanların eylemleri ve aynı şekilde göç ülkelerinin tutumu; yetkililerin göçmenlerin dinsel aidiyetlerine takılıp kalarak onların kültürel açıdan kabul görme ihtiyaçlarını göz ardı etmeleri.”
Mal yığanlar diriyken bile ölü gibilerdi. Ancak dünyaya kalbiyle tutunmayanlar görebilirlerdi bunu. Kalıcı olanı fani olanla satın alırlar, göç için hazırlık yaparlardı. "Ölüme hazırlanın; o size yakındır!"
Sayfa 44 - Şule Y.Kitabı okudu
Göç üzerine
Silah zoruyla olmadığı zamanlar göç, umut olduğu kadar umutsuzluktan da alabilir hızını… Ama göç etmek her zaman dünyanın merkezine değiştirip düzenden yoksun, yedik, bölük pörçük parçacıklardan oluşan bir dünya yola çıkmak demektir.
Sayfa 62 - Metis, 4.Basım Şubat 2016, çev: Zafer AracagökKitabı okudu
Türkler, ne zaman millî harsa (kültüre) kıymet vermeyerek ecnebi (yabancı) irfana kıymet vermişlerse ve kendi milletlerini beğenmeyip başka milletlerin mukallit (taklitçisi) ve perestişkârı (tapıcısı) olmuşlarsa, böyle bir göç felaketine uğraşmışlardır.
Reklam
Muhsin Macit/ Dönüş yolunda
“Aklımla gönlüm farklı dalgalarda titreşip duruyor. Zihnim dağınık, düşüncelerim yersiz yurtsuz. Kök salabileceği toprağı bulamamış mevsimlik bitkiler, takvimini şaşırmadan göç eden kuşlar gibiyim.”
Sayfa 25 - Muhit DergiKitabı okudu
Gerçi kırsal alanlardan kente ya da yabancı ülkelere göç eden gruplar Türk toplumunun en canlı ve yeniye açık kesmini oluşturmaktadır, ama yine de bu insanlarda toprağa duydukları özlem ve doğadan kopmakta olmanın acısı açıkca gözlemlenebilmektedir. Geçiş toplumu denilen grubu oluşturan bu insanlar, önce kentin çevresinde küçük köy evlerinin benzerlerini kurmakta ve kentin toplumsal yapısı onları yutana dek orada geleneksel yaşantılarını sürdürmetke direnmektedir.
"Gördüğümüz nedir? Et kafalı askeri diktatörler, askeri diktatörlere taş çıkartan sivil ırkçılar ve bağnazlar, dini bağnazlığı bayrak edinmiş mollalar, dini ve kitabı sadece para olan, durmadan yüzümüze gülümseyerek yalan söyleyen politikacılar, bizi kurtarmak iddiasında olup, saf ideallerimizi ve duygularımızı sömürerek, bizi bağnaz bir savunucu, kör bir propagandist haline getirmek isteyen eğilimler... Ve yasaklar, bitip tükenmez yasaklar. Ve kan, kin, nefret, önyargı, göç, gözyaşı. Ve son karanlık; ölüm. Birbirinden oldukça farklı olan tüm bunların amacı aynı; fanatizmle ruhumuzu ve beynimizi esir almak, bizi tekdüze, tekyanlı hale getirmek, bize söyleneni yaptırmak, ötekine karşı kuşku, kin ve nefret duymamızı sağlamak. Yani bizi mutlak itaate zorlayarak, karanlık ve kokmuş kapalı bir nefret gölünde boğmak. Bunu kabul etmediğimizde, onların buyurdukları gibi düşünmediğimizde, hareket etmediğimizde de bize sunulan alternatif tektir; çeşitli biçimlerde, en ilkel metodlarla, bizi cezalandırmak, dilimizi kesmek, kalemimizi kırmak..."
Sayfa 126 - İthakiKitabı okudu
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.