5 Mart 1520’de küçük bir İspanyol filosu Küba’dan Meksika’ya doğru yola çıktı. Gemiler, yanlarına birkaç Afrikalı köleyle beraber atlarını ve silahlarını almış 900 İspanyol askeri taşıyordu. Kölelerden Francisco de Egma’nın üzerindeyse çok daha ölümcül bir yük vardı. Francisco farkında olmasa da trilyonlarca hücresinin arasında biyolojik bir bomba patlamaya hazır bekliyordu: çiçek virüsü. Meksika’ya vardığında vücudunda çoğalarak artan virüs, sonunda döküntü hâlinde tüm cildine yayıldı. Ateşlenen Francisco, Cempoallan kasabasında yerli bir ailenin evine bırakıldı. Hastalık evdekilere, sonra da onlar aracılığıyla tüm mahalleye bulaştı. Cempoallan on gün içinde mezarlığa dönmüştü. Kaçanlar hastalığı çevre kasabalara da yaymaya başladı. Salgın yüzünden kasabalar tek tek düşerken, dehşet içinde kaçan göçmenler hastalığı dalga dalga tüm Meksika’ya ve ötesine taşıyordu.
“Özgürlük ve eşitlik bir kuş gibi avcumuzdan uçan
her insan
sadece terini karmadı terine,
kapılarını, dağlarını,
denizlerinin temiz havasını
ve yüreğini açtı size ...”
Molla Demirel’in faşizmin kurbanlarına adanan, ‘Avrupalı Kardeşlerim’ şiirinden-
Türkiye-Almanya İşçi Mübadelesi Antlaşması’nın 60. yılındayız!
Bir on yıl öncesinde, ne kadar farklı
Kamuoyunda bir kez geleceğin teröristleri kategorisine sokulduklarında, göçmenler kendilerini ahlaki sorumluluk alanının ötesinde, sınırları dışında buluyorlar; bunun da ötesinde, merhamet ve ilgi dürtüsünün alanının dışına çıkıyorlar.
Hikayeye giriş tam anlamıyla mükemmeldi ne olduğunu anlamadan kendinizi bir anda klasik Günday romanlarında bana göre her birinde olduğu gibi hikayenin içerisinde en ön sıradan bir izleyici gibi şahit oluyorsunuz kişileri tanımaya başlıyor ve kendinizi hikayeye yavaş yavaş kaptırıyorsunuz.
Biraz kitabı anlatır gibi olabilir incelemeden ziyade
Sevgili Dostlar,
Sadece bizim ve Türkiye’nin değil, bugün tüm dünyanin da en önemli, en yakıcı sorunu olan "Çokkültürlü, Çok Kimlikli Toplum Nasıl Olmalı" konusundaki kimi düşünce ve deneylerimi Türkçe aktaracağım. Bu güzel fırsatı, Türkiye'den gelen ve Kürtçe bilmeyen �l'ürk dostlarıma borçluyum. Onlara teşekkür ederim. Çünkü onların