25 YILDIR YAYIN YAPAN AYLIK KÜLTÜR-SANAT-EDEBİYAT DERGİSİ "EVRENSEL KÜLTÜR" 675 SAYILI KHK İLE KAPATILDI !!! Ben EVRENSEL KÜLTÜR bağırıyorum! Evrensel Kültür kapatıldı. Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan ilk kültür sanat edebiyat dergisi olduk. Tam da 25. yılı geride bıraktığımız ay; 300. sayıya neler yapacağımızı konuşurken... Kapatma kararnamesinin altında bir sürü imza var. Eminiz, hiçbiri Evrensel Kültür'ün 299 sayısından bir tekini bile okumamıştır. Tolstoy'un renkli bir fotoğrafı vardı bu ay kapağımızda. Tolstoy'u susturabilirler mi mesela? Kasım sayımızın arka kapağında "Ben Ulrike Bağırıyorum" oyunundan şu sözlerle Dario Fo var: "Çok güvenli görünüyorsunuz! Fakat sanmayın ki bu böylece devam edecek! Öfke ve nefret büyük geminizin makine dairesinde terden geberenlerle birleşecek, biliyorum. İspanyol, Türk, Yunan, Arap, İtalyan göçmenler ve Avrupa’nın tüm ezilenleri… Ve tüm kadınlar, ezildiğinin, aşağılandığının, sömürüldüğünün farkında olan tüm kadınlar neden burada olduğumu ve beni neden öldürmek istediğinizi anlayacaklar… Gardiyanlar, yargıçlar, politikacılar, hiçbiriniz umurumda değilsiniz. Asla beni delirtemeyeceksiniz!" Bizi de delirtemeyecekler! Delirmeyeceğiz. Buradayız. Sümerce ilk dize tablete kazındığından beri buradayız. İlk mağara resmi duvara çizildiğinden beri buradayız. On bin yıldır buradayız. Hiçbir yere gitmiyoruz. Susmuyoruz. Siz de susmayın... EVRENSEL KÜLTÜR
264 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Kitap yorumumu siyasi bir düello olarak görüp, bunun fitilini ateşlemek isteyen olursa bu çekişmeye girmeyeceğim açık açık söyleyeyim. Çağdaş Türkiye tarihi alanında 1960- 1990 arası çalışıyorum ve darbeler dönemi de buna tekabül ediyor haliyle... Bu sebeple sol idamlarıyla ilgili gerek birincil gerekse ikincil kaynakları taramam gerekti. Bu
Güllerin Solduğu Gün
Güllerin Solduğu GünAhmet Haldun Terzioğlu · Panama Yayıncılık · 201570 okunma
Reklam
İstanbul yönetiminin pek çok sorunu vardı. Maliyesi iflas halinde, ekonomisi ölü, halkı hayat pahalılığı altında ezikti. Yoksulluk ahlakı ve sağlığı kemirip durmaktaydı. Göçmenler cami avlularında, yangın kalıntılarında, yarı aç yaşıyorlardı. Yoksulluk yüzünden bilinen Müslüman fahişe sayısı 774'e çıkmıştı. Hükümet işgalcilerin şamar oğlanı gibiydi. Saray, hükümet, memurlar, aydınlar, bilim adamları çalışsalar, tartışsalar, araştırsalar, belki bu sorunların bir bölümüne çare bulabilirlerdi. Ama anlaşılan şu idi iki Osmanlı erkekleri için Müslüman kadınların nasıl giyinmesi gerektiği konusu her konudan daha önemliydi. Sırf bu konuyla ilgilenmek üzere bir cemiyet kuruldu. Amacı Müslüman kadınlar için hem din kurallarına, hem de zamanın zevkine uygun bir giyim modeli belirlemekti. Padişahın emriyle Şeriye ve Maarif Nezaretleri de konuyla ilgililendirildi. Yetkililer, görevliler, ilgililer, uzmanlar, danışmanlar, devletin tarihten silineceği güne kadar sık sık toplanacak, bu konuyu tartışacak, görüşmeler gazetelere yansıyacaktı.
Sayfa 565Kitabı okudu
O yıl ( 1950’ler ) tüccar sayısı oldukça çoğalmış. Özellikle tütün işi büyük bir tırmanış göstererek, ticaret yaşamında ilk sıraya yerleşmiş görünüyor. İkinci sırada tekstil ürünlerinin toptancıları göze çarpıyor. Zahireciler Saathane Meydanı’nı tutarken Subaşı, zanaatçıların elinde. Ünlü bakırcılar yokuşu, torna tezgâhları, ayakkabı yapımcıları, terziler, eczacılar, yorgancılar, doktor muayenehaneleri gene aynı yerde. Kereste piyasasına, batı Trakya ve Yugoslavya’dan gelen göçmenler hakim durumda. Saathane Meydanı’nın dik uzanan sokaklarında kuyumcular bulunuyor. Şehir o günlerde ilçe ve köylerin akımından uzaktır. Ekonomik gücün yarattığı sosyal yapıdaki ayrım oldukça belirgin. Şehir kulübü üye seçiminde oldukça titiz davranmakta, zanaatçı tek üye kabul etmemektedir.
Sayfa 200 - Can Yayınları
"Margaret Mead, günümüzün yaşlılarını, dünden bugüne gelmiş gönülsüz göçmenler olarak tanımlıyor."
160 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 8 days
Huzursuzluk, inanç ve aşk üzerine sarsıcı bir roman…Ama kitapta da vurgulandığı gibi doğduğun coğrafya, kaderindir gerçekten de. Ama yazar olaya şöyle yaklaşıyor "Coğrafyamız değil, dönemimiz kader olmuştu." kitap içe dokunan bir roman olmuş. Bir Serenad kadar tabi ki etkili değil ama zaten bunu yazar da dile getiriyor. Huzursuzluk ise ne kitapta sona eriyor, ne hayatımızda... Yaşadığımız zaman huzura fırsat vermiyor artık. Suriyeli Göçmenler, Işid, Avrupa, Orta Doğu ve Türkiye arasında geçen ve şüphesiz okurken içinizin sızlayacağı, yeni bilgiler edineceğiniz sayfalarla dolu bir roman olmuş. Okumak için daha fazla beklemeyin...
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799.7k okunma
Reklam
508 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 18 days
“Bir Ada Hikayesi “dörtlemesinin ikinci kitabı olan ”Karıncanın Su İçtiği” adlı romanda 1.Dünya Savaşından sonra Yunanistan’dan gelen Türk mübadiller ile Anadolu’dan savaşın sebep olduğu sorunlar ve acılardan dolayı zorunlu olarak göç eden insanların yaşadıkları konu edilmiştir. “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana”kitabında Rumların Yunanistan'a
Karıncanın Su İçtiği
Karıncanın Su İçtiğiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20174,006 okunma
"Savaşın altını üstüne getirdiği Anadolu'nun birçok yerinde kargaşa sürüp gidiyordu. İtin önüne ot, atın önüne et atılmıştı. Bu yüzden göçmenler perişandı."
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.