O işleri nedeniyle kent dışına çıkan kocasına bir not yazmıştı. Şöyle başlıyordu : "En değerli, en sevgili, olabildiğince erken gel, seni büyük bir heyecanla bekliyorum"- o sırada Albert'in yanından gelen bir dost , onun işleri nedeniyle çok çabuk gelemeyeceğini haber verdi. Not olduğu yerde kaldı, akşamleyin elime alınca, okuyup gülümsedim ; neden gülümsediğimi sordu bana : "Hayal gücü Tanrı'nın insana vermiş olduğu en güzel armağan."dedim,"bu not bir anlığına da olsa sanki bana yazılmış gibi geldi."- Lottr konuşmayı kesti , duyduklarından hoşlanmış görünmüyordu, ben de sustum.
Bugüne kadar hemen hemen bütün yazarlar özellikle de Rus yazarlar -nasıl böyle bir fikre kapıldıysam- kahramanı daima açlık döngüsüyle ele almıştır. Her ülkenin edebiyatı yoksulluk sefaleti anlatımı farklıdır, hatta #dostoyevski nin #suçveceza romanında : " Sefalet kapıdan girdi mi onur bacadan çıkar." tanımını böyle yapmıştir. Ama Knut
"Okuyucu, seni Kierkegaard'ın büyüklüğüne ikna etmeyi isterim. Bu kendim için belirlediğim birincil görevimdir."
Yazar Susan Anderson'ın görevini mükemmel denilebilecek derecede başarıyla gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz, bununla birlikte benim de görevim kendisinin anlatımına yardımcı olmak ve aynı zamanda kendimce birkaç düşünce
“Bu kitabı kendilerine okuttuğum birtakım dostlarım -her ne kadar bu denli önem vermemin bir hata olmadığı kuşku götürmezse de- doğa bilimlerine değin konularla çok uğraştığım kanısına vardılar; ama, diyorlar, bu konular okurları yoracak ve yıldıracak. Ne iyi! İşte benim de istediğim bu: Ben eğlendirmek için yazmıyorum, bu kitapta