... gerçi kendi deneyimlerimden "kralların oyunu"nun gizemli çekiciliğini biliyordum; insanoğlunun düşünüp bulduğu oyunlar arasında, rastlantının her türlü despotluğuna karşı koyan ve zafer kupalarını yalnızca akla ya da daha çok tinsel yeteneğin belirli bir biçimine veren tek oyun. ama satranca oyun demekle, haksız bir kısıtlama yapmış olmuyor mu insan? satranç aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi, yerle gök arasında süzülen muhammed'in tabutu gibi bu iki kategori arasında gidip gelmiyor mu, bütün karşıt çiftlerin bir kerelik bileşimi değil mi? hem çok eski hem de yepyeni, düzeneği hem mekanik hem de hayal gücüne bağlı, hem sabit geometrik bir alanla sınırlı hem de bileşimleri sınırsız, hem sürekli gelişen hem de kısır, hiçbir şeye götürmeyen bir bir düşünme, hiçbir şeyi hesaplamayan bir matematik, yapıtları olmayan bir sanat, maddesi olmayan bir mimari, bununla birlikte varlığıyla tüm kitap ve yapıtlardan daha dayanıklı olduğu su götürmez, bütün halklara ve bütün zamanlara ait olan tek oyun; can sıkıntısını öldürmesi, zihni açması, ruhu canlandırması için tanrı'nın onu yeryüzüne gönderdiğini kimse bilmez. başlangıcı ve sonu nerededir?
"Ama satranca oyun demekle, haksız bir kısıtlama yapmış olmuyor mu insan? Satranç aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi, yerle gök arasında süzülen Muhammed'in tabutu gibi bu iki kategori arasında gidip gelmiyor mu, bütün karşıt çiftlerin bir kerelik bileşimi değil mi? Hem çok eski hem de yepyeni, düzeneği hem mekanik hem de hayal gücüne bağlı, hem sabit geometrik bir alanla sınırlı hem de bileşimleri sınırsız, hem sürekli gelişen hem de kısır, hiçbir şeye götürmeyen bir düşünme, hiçbir şeyi hesaplamayan bir matematik, yapıtları olmayan bir sanat, maddesi olmayan bir mimari, bununla birlikte varlığıyla bütün kitap ve yapıtlardan daha dayanıklı olduğu su götürmez, bütün halklara ve bütün zamanlara ait olan tek oyun; can sıkıntısını öldürmesi, zihni açması, ruhu canlandırması için hangi Tanrı'nın onu yeryüzüne gönderdiğini kimse bilmez. Başlangıcı ve sonu nerededir?"
Reklam
"İnsan elinden çıkmış tüm tapınaklar, Tanrı'nın dünyasını model alır kendine. Her tapınağın kendi su kaynağı, kubbeli tavanı, lambaları, resim ya da heykelleri, yazıtları, kurallarının olduğu kitabı, adakları, adak taşları ve din adamları vardır. Ancak hangi tapınağın su kaynağı okyanuslardır? Ya da hangisinin kubbesi, gök kubbedir? Hangisinin lambaları güneş, ay ve yıldızlardır? Ya da hangi resim, yaşayan, sevgi dolu ve birbirine yardım eden insanoğluyla kıyaslanabilir? Tanrı'nın insanoğlunun mutlu olması için yaydığı iyilikler ile ilgili kayıtlar nerededir? Nerede insanoğlunun kalbi kadar iyi anlayabileceği bir kurallar kitabı vardır? Seven kadın ve erkeğin birbiri için yaptığı iyiliklere denk olan fedakarlık ne olabilir? Ve hangi adak taşı, iyi bir insanın Tanrı'ya adanan kalbiyle kıyaslanabilir?"
Sayfa 64 - İndigo KitapKitabı okudu
Ama satranca oyun demekle, haksız bir kısıtlama yapmış olmuyor mu insan? Satranç aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi, yerle gök arasında süzülen Muhammed'in tabutu gibi bu iki kategori arasında gidip gelmiyor mu, bütün karşıt çiftlerin bir kerelik birleşimi değil mi? Hem çok eski hem de çok yepyeni, düzeneği hem mekanik hem de hayal gücüne bağlı, hem sabit geometrik bir alanla sınırlı hem de birleşimleri sınırsız, hem sürekli gelişen hem de kısır, hiçbir şeye götürmeyen bir düşünme, hiçbir şeyi hesaplamayan bir matematik, yapıtları olmayan bir sanat, maddesi olmayan bir mimari, bununla birlikte varlığıyla bütün kitap ve yapıtlardan daha dayanıklı olduğu su götürmez, bütün halklara ve bütün zamanlara ve bütün zamanlara ait olan tek oyun; can sıkıntısını öldürmesi, zihni açması, ruhu canlandırması için hangi Tanrı'nın onu yeryüzüne gönderdiğini kimse bilmez. Başlangıcı ve sonu nerededir?
İnsan elinden çıkmış tüm tapınaklar, Tanrı'nın dünyasını model alır kendine. Her tapınağın kendi su kaynağı, kubbeli tavanı, lambaları, resim ya da heykelleri, yazıtları, kurallarının olduğu kitabı, adaları, adak taşları ve din adamları vardır. Ancak hangi tapınağın su kaynağı okyanuslardır? Ya da hangisinin kubbesi, gök kubbedir? Hangisinin lambaları güneş, ay ve yıldızlardır? Ya da hangi resim, yaşayan, sevgi dolu ve birbirine yardım eden insanoğluyla kıyaslanabilir? Tanrı'nın insanoğlunun mutlu olması için yaydığı iyilikler ile ilgili kayıtlar nerededir? Nerede insanoğlunun kalbi kadar iyi anlayabileceği bir kurallar kitabı vardır? Seven kadın ve erkeğin birbiri için yaptığı iyiliklere denk olan fedakarlık ne olabilir? Ve hangi adak taşı, iyi bir insanın Tanrı'ya adanan kalbiyle kıyaslanabilir?
#biyografipostu2 Giordano Bruno 1548 yılında doğmuş olan, İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist Giordano Bruno. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri ve şair yönüyle de edebiyata en yakın duranı. Ona “doğacı coşkunluğun düşünürü”demek hiç de yanlış olmaz. Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk
Reklam
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.