Sevgi vardır ya da yoktur; neyi “anlamak” gerekiyor ki ? .. her şeyi “anlamak” gerektiğini insan yaşlanınca görüyor. Her şeyi öğrenmek zorundayız, sevgiyi bile. .. Sadece sevmek yetmiyor.
Artık benim için ne yakında ne uzakta hiç kimse yoktu. İnsan bu kadar çok sevmemeli, kimse bu kadar çok sevmemeli, kendi çocuğunu bile. Her sevgi, had safhaya varmış bir bencilliktir.
Hayır, sevgiyi inkar etmiyorum, kesinlikle etmiyorum. Sevgi yeryüzünün en büyük gücü. Fakat yine de bazen, başka türlüsü ellerinden gelmediği için bizi seven erkekler bütün bu meseleyi biraz küçümsüyorlarmış gibi bir hisse kapılıyorum. Her doğru erkekte bir kendini çekme eğilimi var; sanki varlığının, ruhunun bir kısmını sevdiği kadına kapatıyor, sanki şöyle demek istiyor: “Buraya kadar hayatım, daha ileri gidemezsin. Burada, yedinci odada yalnız kalmak istiyorum.”
Belki daha yetmiş yıl yaşamak zorundayım. Bildiğim kadarıyla sağlığım yerinde; önümde yarım yüzyıllık hayat var. Bunca yılı nasıl geçiririm ? Mezarla aramda kalan bu zaman dilimini doldurmak için ne yapmalıyım ?
Aşk, ahlaksızlık dışında her şeyi affedebilir; fakat ahlaksızlık aşkı öldürür, hatta doğal olarak içimizde bulunan sevgiyi bile yaralar. Saygı olmadan, gerçek aşk var olamaz.