Çocukken ar­kadaşımızın bize elletmediği parıltılı oyuncağın nihayet bozuldu­ğunu, yaldızlarının pul pul döküldüğünü, alttaki plastik iskeletin öylece sırıttığını gördüğümüzde biz de benzer şeyler hissetmişiz­dir. Ahlaki ilkelerimizden artık pek emin olmadığımız bir anda hâ­lâ dürüst olmakta direnen birinin aslında yıllardır rüşvet yediğini öğrendiğimizde, güzel yazılmış bir kitabın çalıntı olduğu ortaya çıktığında, bir cümlenin tam da doğruyu dile getirecekken gözden kaçmış bir sözcük hatasıyla devrilip gittiğini gördüğümüzde içi­mizde birden çakan sevinç. Apaçık bir rahatlama var orada: Hay­ran olmamız beklenen parlak cisim nihayet boktan çıkmıştır.
Sayfa 136Kitabı okudu
Locke kelimeleri ideaların göstergesi olarak kabul ettiği gibi, ideaları da nesnelerin göstergesi olarak kabuk eder. Buna göre, kelime bir ideanın sesli göstergesi, idea da bir nesnenin muhayyel göstergesidir. Locke’a göre, muhtemelen, tek bir kişi için hiçbir kelime belirsiz değildir, fakat her genel kelime birden fazla kişinin ağzında belirsiz hale gelir.
Sayfa 73 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Duyuyor muyuz?
Birbirimizi duyuyor muyuz? Sözleri değil, cümleleri değil, ağır aksak ağzımızdan çıkan bütün o kelimeleri değil, insanlığımızın dile gelmeyen çağrılarını duyuyor muyuz? Hiç konuşmazken, hiçbir şey söylemezken, hiç ses çıkarmazken, ne anlıyoruz birbirimizden? Bugüne kadar en fazla ne kadar uzaga gidebildik bir başkasıyla? En fazla ne kadar
Sayfa 42 - VadiKitabı okudu
"Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahın üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusuna kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda ileri geri volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın. Bu gidişat bir süre sonra tatsızlaşır, bıktırır insanı. Yaratıcı biriysen -ama unutma, o anda boktan bir durumdasın- acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şeyler çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine. Ve işte bir gece saat üç sularında başıma gelen tam buydu. Birden karar vermiştim, çektiğim acıyı tuvale dökecektim."
"Bir an gelir, bir şey olur, öylece dünyanın ortasında kalıverirsiniz. En gürültücü kalabalıklara sonuna kadar kucak açarken, kendi sükûnetinizi pazara çıkarmış olduğunuzun ayırdına varırsınız birden!"
"Dilin mucizesi, sonsuz bir anlamlar imkânını içinde taşımasıdır. Bu nedenle cevabı aranması gereken soru şudur: Bir kelime birden fazla anlamıyla, yine de anlamsızlığın uçurumuna yuvarlanmadan, bunca karşıt çekim gücüne dayanıp bütünlüğünü nasıl yitirmez? ... biz, belirsiz bir cümlede potansiyel anlamlardan yalnızca birini anlarız ve bize gösterilene kadar da belirsizliği farketmeyiz. ... Bu tür bir belirsizlik anlayışının kaynağı hayattır. Dil belirsizdir, çünkü Wittgensteincı anlamda hayat formları (lebens-form) belirsizdir."
Reklam
Varlığınızın bencil örtüsüyle hiç acımadan başka hayatların üstlerini örterken, kendi doymak bilmez ihtiraslarınızın tozları altında kalırsınız birden..
Ayrılıktan doğan hüzün birden değil yavaş yavaş kaplar içimizi. En başta kimi yitirdiğimizi biliriz fakat sonrasında o kişide neyi yitirdiğimizi fark ederiz.
Sayfa 21 - ProfilKitabı okudu
“umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahın üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusuna kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalayamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda ileri geri volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın. bu gidişat bir süre sonra tatsızlaşır, bıktırır insanı. yaratıcı biriysen -ama unutma, o anda boktan bir durumdasın- acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şeyler çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine. ve işte bir gece saat üç sularında başıma gelen tam buydu. birden karar vermiştim, çektiğim acıyı tuvale dökecektim.”
Dünya birden dursa Ters dönmeye başlasa Hayvanlar insan olsa İnsanlar hayvan olsa Zenginler fakir olsa Fakirler zengin olsa Fareler kedileri parçalasa Kuzular da kurtları Yeniden dağıtsak kartları Altüst olsa bu dünyanın şartları Çiğnesek ayaklar altında Baba denen hırtları O zaman yine gülümserim O zaman yine gülümserim Sana ben boktan dünya.
Reklam
Mesela kapasam gözlerimi, görmeye devam edebilir miyim sizi ? Ya da siz gözlerinizi kapasanız, o karanlıkta bulabilir misiniz yine de beni ? Ne kadar, nereye kadar sahip çıkabilirsiniz bana ? Varlığım küçük bir kandil olsun aydınlatmazken, ümit vermezken... Yaşadığıma dair en ufak bir iz yokken... Boynum bükük, kalbim kırık, kanatlarım uçmaya elverişsiz bir ağırlıkken... Bedenim bir kuştüyü gibi havada süzülürken... Ne kadar saklar, sakınırsınız beni ? Nerede başlıyoruz ve ne kadar sürüyoruz birbirimizde ? Ve nerede bitiyoruz sonra birden bire ? Birbirimizi biliyor muyuz gerçekten ? Duyuyor muyuz birbirimizi içimizden ?
Çocukken ar­kadaşımızın bize elletmediği parıltılı oyuncağın nihayet bozuldu­ğunu, yaldızlarının pul pul döküldüğünü, alttaki plastik iskeletin öylece sırıttığını gördüğümüzde biz de benzer şeyler hissetmişiz­dir. Ahlaki ilkelerimizden artık pek emin olmadığımız bir anda hâ­lâ dürüst olmakta direnen birinin aslında yıllardır rüşvet yediğini öğrendiğimizde, güzel yazılmış bir kitabın çalıntı olduğu ortaya çıktığında, bir cümlenin tam da doğruyu dile getirecekken gözden kaçmış bir sözcük hatasıyla devrilip gittiğini gördüğümüzde içi­mizde birden çakan sevinç. Apaçık bir rahatlama var orada: Hay­ran olmamız beklenen parlak cisim nihayet boktan çıkmıştır.
Sayfa 136 - Yakın TaşraKitabı okudu
Roxy
Dünya birden dursa, ters dönmeye başlasa. Hayvanlar insan olsa ,insanlar hayvan olsa. Zenginler fakir olsa, fakirler zengin olsa. Fareler kedileri parçalasa,kuzularda kurtları. Yeniden dağıtsak kartları, altüst olsa bu dünyanın şartları,o zaman yine gülümserim sana boktan dünya.
Ayrılıktan doğan hüzün birden değil yavaş yavaş kaplar içimizi. En başta kimi yitirdiğimizi biliriz fakat sonrasında o kişide neyi yitirdiğimizi fark ederiz.
Yaratıcı biriysen -ama unutma, o anda boktan bir durumdasın- acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şeyler çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine. Ve işte bir gece saat üç sularında başıma gelen tam da buydu. Birden karar vermiştim, çektiğim acıyı tuvale dökecektim. O günlerde sıkı bir teşhirci olduğumu ancak şimdi, bu satırları yazarken anlıyorum. Tabii ki suluboyayla delidolu renkler serpiştirerek betimlediğim acının anlamına herkes varamazdı. Hatta kimileri düpedüz şen şakrak çizimler diye bakıyordu onlara.
Resim