Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sürya: (Göksel Tanrılar) Güneş yuvarlağını belirtir, güneşi simgeleyen tanrılar içinde en belirli olanıdır. Sürya'ya on kadar ilahi sunulmuştur. Sürya'nın gözünden, çeşitli yerlerde bah­ sedilirse de o, daha çok *Mitra ve *Varuı;ıa'nın, *Agni'nin ve başka tannlann gözü olarak anılır. O, her şeyi ve her yeri gö­ rendir; bütün
Gök Kapısı açıktır! Dünya Kapısı açıktır! Göksel pencereler aygıtı açıktır! Gökyüzüne Merdiven açıktır; Işık Basamakları ortaya çıkar... Çifte Gök Kapısı açıktır.
Reklam
Bazen hissetiklerini yeni keşfettiğin bir şarkıda bulursun. SEN YAĞMURSUN - Göksel İpekçi İnan ki savrulurum yokluğunda Boğulurum ayrılığın soğuk sularında Göremem bi’ ışık yolun sonunda Bi’ sen anlarsın benim halimden Gözümden okursun her şeyi Hatta söylersin bilmediklerimi...
Şimdi dostluk özlemlerinden öte Birşeyler var dopdolu bakışlarında Yeniden çoğalmaların altın zaferleriyle Işık ışık uzanıyor göksel geleceklere
Gözlerinde parlıyor göksel bir ışık Bir yıldız yağmuru ışıldıyor boşlukta Görür gibiyim...
Sende yetenek var. Yetenek, Tanrı'nın insanoğluna en büyük armağanıdır: Onu koru, yok etme. Gördüğün her şeyi araştır, öğren, fırçana boyun eğmeleri için çalış; ama öte yandan her şeyin iç anlamını da kavra, yaratıcının her şeyde var olan yüce gizini... Bu gizi kavramış seçilmişlerden ol. Küçük, değersiz şey yoktur doğada. Gerçek yaratıcı ressam, küçük şeylerden de büyük yapıtlar çıkarabilir ortaya. Hor görülende, aşağılananda hor görülecek, aşağılanacak bir şey yoktur. Çünkü yaratıcının güzel ruhundan yayılan görünmez ışık iplikleri onlardan da geçer... ve o zaman da küçük görülen, yüce bir anlam kazanmış olur. İnsan ilahi olandan, göksel olandan asla vazgeçmemelidir sanatta. Onu yüceltecek tek şey budur. O büyük huzur ve sükûn, dünya hayhuyundan, kargaşasından ne kadar yüceyse, yapmak da yıkmaktan o kadar yücedir; tek bir melek, o tertemiz, aydınlık ruhuyla şeytanın sayısız gücünden ve gururla sarmalanmış tutkularından ne kadar yüceyse, gerçek bir sanat yapıtı da, dünyada var olan her şeyden daha yüce, daha değerlidir. Neyin var, neyin yoksa onun uğruna feda et; onu her zaman tutkuyla sev: Dünya hırsı kokan bir tutkuyla değil, sessiz, dingin, huzur dolu ilahi bir tutkuyla! Bu ilahi tutku olmadan insan dünya üzerinde yükselemez ve insanlara huzur veren büyüleyici sesleri çıkaramaz. Çünkü yüce sanat yapıtının yeryüzüne inmesi, herkese huzur, sükûn vermek içindir. Onun ruhta yarattığı şey sızlanma değildir; çünkü ezgili dualar mırıldanarak sonsuzcasına Tanrı'ya doğru akan bir ırmaktır o.
Sayfa 139
Reklam
Gözlerinde parlıyor göksel bir ışık, Bir yıldız yağmuru ışıldıyor boşlukta Görür gibiyim Yemin ederim yoktur göklerde Daha büyüleyici daha güzel gözler Unutmak istemem bırak gözlerine bakayım. Ay ışığındaki o talihsiz aşkın öyküsünü Umutsuz aşkın acılarını Konuşmadan anlatan gözlerine bakayım
"Sende yetenek var. Yetenek, Tanrı'nın insanoğluna en büyük armağanıdır: Onu koru, yok etme. Gördüğün her şeyi araştır, öğren, fırçana boyun eğmeleri için çalış; ama öte yandan her şeyin iç anlamını da kavra, yaratıcının her şeyde varolan yüce gizini... Bu gizi kavramış seçilmişlerden ol. Küçük, değersiz şey yoktur doğada. Gerçek yaratıcı ressam, küçük şeylerden de büyük yapıtlar çıkarabilir ortaya. Hor görülende, aşağılananda hor görülecek, aşağılanacak bir şey yoktur. Çünkü yaratıcının güzel ruhundan yayılan görünmez ışık iplikleri onlardan da geçer... ve o zaman da küçük görülen, yüce bir anlam kazanmış olur. İnsan ilahi olandan, göksel olandan asla vazgeçmemelidir sanatta. Onu yüceltecek tek şey budur. O büyük huzur ve sükûn, dünya hayhuyundan, kargaşasından ne kadar yüceyse, yapmak da yıkmaktan o kadar yücedir; tek bir melek, o tertemiz, aydınlık ruhuyla şeytanın sayısız gücünden ve gururla sarmalanmış tutkularından ne kadar yüceyse, gerçek bir sanat yapıtı da, dünyada varolan her şeyden daha yüce, daha değerlidir. Neyin var, neyin yoksa onun uğruna feda et; onu her zaman tutkuyla sev: Dünya hırsı kokan bir tutkuyla değil, sessiz, dingin, huzur dolu ilahi bir tutkuyla! Bu ilahi tutku olmadan insan dünya üzerinde yükselemez ve insanlara huzur veren büyüleyici sesleri çıkaramaz. Çünkü yüce sanat yapıtının yeryüzüne inmesi, herkese huzur, sükûn vermek içindir. Onun ruhta yarattığı şey sızlanma değildir; çünkü ezgili dualar mırıldanarak sonsuzcasına Tanrı'ya doğru akan bir ırmaktır o."
İnsanoğlu ve Samanyolu
Dünyadaki değişik kültürlerde Samanyolu'nun Dünya'dan göründüğü kısmına oldukça şiirsel bazı isimler verilmiştir. Latincede Via Lactea denen galaksinin İspanyolcadaki adı da buna benzemektedir: Via Láctea. Bu ışık bandının Korece adı “Gümüş Nehir'dir. Güney Amerika'da kadim İnka gözlemcileri Samanyolu'nu lama, akbaba ve onların bildiği diğer hayvanlardan oluşan takımyıldızları arasından akıp geçen Göksel Bir Nehir olarak görmüşlerdir. Avusturalya'daki Aborjinler onun, yeraltına uzanan bir nehir olduğuna inanmışlardır. Bugün ise Samanyolu, insanların incelemesi için sayısız yıldız, bolca yıldız kümesi, bulutsular ve diğer cisimler sunan, gözlemlenecek muhteşem bir gökyüzü parçası olarak bilinmektedir.
Eylül '78
Ada. İçkinliğini denizle aşan karacık. Süsenlerini geziyorduk onun. Korsanlar kralı Aya Nicholas, belki hazcıymış yaşamında, çünkü su kayrasıyla sarmış çevresini biricik sarayında.
Sayfa 14 - Everest şiirKitabı okuyor
Reklam
Gözlerinde parlıyor göksel bir ışık Bir yıldız yağmuru ışıldıyor boşlukta Görür gibiyim. Yemin ederim yoktur göklerde Daha büyüleyici, daha güzel gözler... Ah! Unutmak istemem, bırak gözlerine bakayım Ayışığındaki o talihsiz aşkın öyküsünü... Umutsuz aşkın acılarını Konuşmadan anlatan gözlerine bakayım...
Göğün en yüksek noktasında sabit bir yıldıza dönüştüğünde, o parlak göksel küre, kendisi hariç herkes için uzayın derinliklerinden ışık yaymalıdır; herkese ışık verir ama kimseden almaz.
Yapay bir ışık kaynağından söz ediliyor ve Enok onun dünyanın uçlarında bulunduğunu ekliyor.
Sayfa 163 - Mavi Kalem Yayınevi
BİR AŞKA VURAN GÜNEŞ Öyle sevdalar vardır, biter biter başlar; Buruk tatlar vardır, ağızda sürüp giden; Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor. Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor Ufkunuzda camları göksel konağının Ve bir yaz akşamı buhurdan gibi tüten Hanımellerinin morumsu buğusunda, Bekliyor bahçenize dönük balkonunda, Sarmaşık gülleri kokladıkça kırmızı, Hüzünler, japonfenerleri arasında. Öyle günler var, öyle anlar, hiç bitmeyen! Nasıl bir ışık emmişler ki sevginizden, Ansızın başka bir yüzle güzel, kopmuşlar Büyük Irmak’tan, ayrı düşmüşler desteden, Yağmışlar ilkyaz yağmurlarınca ve özlem Açmış yaban çiçeklerini tarlanızda. Ölümsüz günler o­nlar, bir hiçle beslenen; Zaman dışı güvercinler, uçma bilmeyen; Uzay ötesi o­valar, ayak değmemiş; Başka bir mevsim, başka bir dal, başka yemiş. Esrir kim bassa o­ toprağa ve kim tatsa O yemişten. Balla dolar testi, açılır Açılmayan kilit, çiçeğe durur badem, Dolanır bilgelikle mutluluk yüreğe. Ak bir bulut bekler üstünüzde havada, Kuşlar iner, devinme birden bitiverir, Çıt çıkmaz evrenden. İşte o­radasınız, Havuz, ağaç, deniz, ne varsa size göre. İşte aydınlık size göre. Kısarsınız Güneşi, gökyüzünü yakarsınız. Neden Sonra, uzaklarda çektirilmiş bir resim Gibi kalır aklınızda, gölgesiz, duru, Küçük bir bahçede susar gibi yaparak Karşılıklı gizemlere daldığınız gün.
Bir Aşka Vuran Güneş
Öyle sevdalar vardır, biter biter başlar; Buruk tatlar vardır, ağızda sürüp giden; Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor. Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor Ufkunuzda camları göksel konağının Ve bir yaz akşamı buhurdan gibi tüten Hanımellerinin morumsu buğusunda Bekliyor bahçenize dönük balkonunda Sarmaşık gülleri kokladıkça kırmızı Hüzünler,
386 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.