Ama bütün bu telaş sesleri, geri dönüp bir kucak dolusu daha para savuran uçağın gürültüsüyle bastırılacaktı.
Gerçekten çok yaşlı birkaç kadın, bir yandan istavroz çıkarıp bir yandan da dualar mırıldanarak:
"Mucize! Mucize bu!" demişlerdi.
Kağıtları, bir prospektüstür sanarak, iki üç çocuk eğilip aldı önce. Sonra ürküntüyle çevirdiler ellerinde, gene ürküntüyle birbirlerine baktılar: Gözlerine inanamıyorlardı. Nihayet on iki yaşında bir erkek çocuğu, fırıncının oğlu özetledi herkesin gördüğü ama bir türlü adını koyamadığı şeyi: Heyecandan ayakları birbirine dolanarak babasının dükkânına koştu çocuk; düşen kağıtlardan bir tomarı sımsıkı göğsüne bastırmış olarak koştu; ve uçağın gürültüsüyle kapıya fırlayan ana babasına haykırdı boğuk bir sesle:
"Para bu, baba! Anne, para bu! Koşun! Gökten para yağıyor!"
“Sanmak bir çöldür, orada herkes kaybolabilir.” der M. Mungan. Hiç sanmıyorum bu cümleyi unutabileceğimi çünkü hayatımızın yarıdan fazlası sanrılarımızdan oluşuyor. Kendi sanrılarımızda kayboluyoruz hepimiz.
Herkes hayatını öyle sanıyor.
Bir çölde yaşamak bu işte.
Sonra…
Birileri.
Hayatına giriyorlar. Çölüne fidanlar dikiyorlar. Büyüyor
Fransız Pierre Rey’in kaleminden dökülen kitabımız Para, baştan uca bir polisiye filmini andırıyor. Okuduğunuz her satır neredeyse gözünüzün önünde, seyre dalıyorsunuz. Yazarımız hakkında kısa bir araştırma yaptığınız bu tarz farklı eserleri olduğunu ve ünlü birkaç tiyatro eseri yazdığını da görebilirsiniz. Yakın tarihimizde yaşamış olan yazarımız
Uzun yıllar sonraki gelecekteyiz. Dünya tam bir harabeye dönmüş. İklim değişikliği, çevreyi mahvetmiş. Yağmur yerine sülfürik asit yağıyor gökten. Ülkeler bir pimin ucuyla savaş başlatmaya hazır. Kültürler ve dinler artık sorgulanmıyor ve unutuluyor. Para birimleri bir araya getirilmiş. İnsanlar bir şey yapıyorlar gibi gözükmüyorlar ve intiharlar
İnsanlar olarak her zaman gücümüzün yettiği şeyleri ezdik. Her zaman kendimizi üstün gördük. Toprağın üstüne bir iki tane bina dikebiliyoruz diye dünyayı kendimize ait sandık. İnsan olmayan diğer her şeyi de kendimize hizmet eden ve biz olmazsak yaşayamayacak olan varlıklar olarak nitelendirdik. İlk ortaya çıktığımızdan beri yaktık, yıktık,
Gökten üç elma düştü. Sadece biri organikti.
En son ne zaman meyvenizden kurt çıktı? Gençler belki de hiç meyve kurdu görmedi. Eskiden kurtlu gibi görünen meyveleri almazdık. Şimdi doğal ürünler pazarından en kurtlu gibi görünenleri seçip iki misli para ödüyoruz. Diğerlerini de başkaları yiyor biliyoruz, ama bilmezden geliyoruz.
Zehirli
Anormal bir kız olduğumu kabul ediyorum..
😁
Mesela,
Eşinden veya nişanlısından çiçek buketi bekleyen, alınca da deli gibi sevinen kızları hiç anlamıyorum.
Oldum olası, süslü bir çiçek buketi gördüğümde " Çiçeklere de paraya da yazık. Çöp olup gidecek" diye düşünmüşümdür..
Sonra,
Millete gösteriş olsun diye evlenirken düzinelerce
Fransız Pierre Rey’in kaleminden dökülen kitabımız Para, baştan uca bir polisiye filmini andırıyor. Okuduğunuz her satır neredeyse gözünüzün önünde, seyre dalıyorsunuz. Yazarımız hakkında kısa bir araştırma yaptığınız bu tarz farklı eserleri olduğunu ve ünlü birkaç tiyatro eseri yazdığını da görebilirsiniz. Yakın tarihimizde yaşamış olan yazarımız
GÖKTEN PARA YAĞIYOR.”
Fransız Pierre Rey’in kaleminden dökülen kitabımız Para, baştan uca bir polisiye filmini andırıyor. Okuduğunuz her satır neredeyse gözünüzün önünde, seyre dalıyorsunuz. Yazarımız hakkında kısa bir araştırma yaptığınız bu tarz farklı eserleri olduğunu ve ünlü birkaç tiyatro eseri yazdığını da görebilirsiniz. Yakın