Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan
Ağaç da; bolluk, bereket, neşe ve sevinç sembolüdür. Çiçekli, yemyeşil toprak üzerine, güneşli, neşeli, parlak bulutlar ve kuşlarla bezeli bir gökyüzü altına mutlu bir ağaç çizilir.
Beyaz ayakkabıları ve çiçekli elbisesiyle
Çocukluğumu bile görüyorum pencere kenarında
Ağlıyor, ağlıyorum
Sonra,
Tüm mahalle ağlıyor.
Demir parmaklıklar iniyor pencereme
Gökyüzü şimdi daha da uzak
Geyikli gece /Turgut uyar.
Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten
Herkese merhaba,
Bu kitabı ve değerli yazarını bu güzel platform ve buradaki okuyucular sayesinde tanıdım.
Öncelikle burada gerçekten çok kaliteli okurlar olduğunu belirtmek istiyorum.
Oğuz Yılmaz da buradaki değerli okur ve güzel yazarlardan bir tanesi.
Hepimizin hatırlayacağı üzere Mahmut Hoca Efsane bir Hababam sınıfı repliğinde der
Uzandım. Ağlayacak oldum. Bu temiz yastığa, çiçekli çarşafa, mis gibi kokan nevresime karıştım. Mor sesli arkadaşın "İyi istirahatler," dediğini belli belirsiz duydum. Tavana baktım. Gözlerim kapandı. Açtım, baktım tavan da açılmış, gökyüzünü gördüm, masmavi, bembeyaz, kıpkızıl, mosmor, açılıp kapandı gökyüzü. Bütün ağrılarımı, sancılarımı unuttum. Kafamın içinde dönüp duran soru işaretlerini, ünlemleri unuttum, bir yerlerden su sesi geldi, şipil şipil yağan yağmurun sesi bu, ilkbahar yağmuru, çatırdayan bir dalın sesini duydum, gülümsedim mi ağladım mı bilmiyorum, "her şeyi, adımı bile unutup" uyudum. Uyudum.
Sayfa 26 - Tam Ağlayacaktım Arkadaşlar DokunduKitabı okudu
Güneş gülümseyen yüzünü her zaman gösterecekti. Umut her zaman maviydi. Gökyüzü gini. Mavi huzur demekti. Tıpkı bir camide namaz kılarken ya da Allah'a dua ederken duyduğumuz huzur gibi... Mezarların arasından yükselen çiçekler gibi.
Sevişilmez böyle bir gecede.
Uyuyamaz da insan
Tatlı bir yaz yağmuru dökülüyor çatlarına evlerin
Bir cırcır böceği kesti şarkısını
Ay, bir bulutun terkisine atlayıp da savuşup gidince.
Öksüz kaldı gökyüzü.
Usuldan bir rüzgâr çıktı
Ötelerdeki apartmanlara kadar taşıdı
Soğan ve ucuz şarap kokularını
Kulak verdi cırcır böceği,
Rüzgârın ve yağmurun gıkardığı seslere
Suskunluğunun farkına vardı,
sonra başladı yeniden
Şarkısında şimdi biraz soğan kokuları
Daha çok da toprağın baygınlığı var.
Yeni evli iki insan düştüler beyaz yastıklarıa,
Çiçekli yorganlarına sarındılar
Mutluluğun verdiği bir baş dönmesiyle..
Sürdürdü şarkısını cırcır böceği
Bir şeylere öykündüğünü bile bile.
'Kafamın içinde pespembe bir gökyüzü, çiçekli, yemyeşil bir cennet bahçesi var. Ama gerçekte arşınlamam gereken dikenli yollar olduğunun farkındayım ben'
"Yükseliyoruz
yükseliyoruz
karanlığı
ateş bir ok
gibi deliyoruz..
Gökler üstümüze
yaklaşır gibi,
gökyüzü çiçekli bir çayır gibi.
Yükseliyoruz
yükseliyoruz."