Bir martı oldum bugün günlük yazdım
... Efil efil bi yel, bisiklet süren yeşil pantolonlu kadın, roman çocuk, serçe şakırtısı, kil saksı, palmiyenin gölge oyunu, pazar arabası, uzak saksafon, turuncu balonlu çocuk, hapşıran, ray cızırtısı, karga, bulut, maskot, "Abi sen ne güzel söz dedin ya", çay ve simit... .
EVRENSEL ATIKLAR BİDONU
Yokluğa alışamadın mı? Ne olduysa kaldın öyle. Takvimleri yırtıp ettim, Alışamadın mı gökyüzüne. Vardı yağmurlar hep yağar, Vardı ağaçlar hep sararır yapraklar. Sen alışamadım mı sen olmaya?
Reklam
Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin Parmaklarını sözüne pınar edememek Uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması Ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme Yalnızca gölge vermesi ağaçların İyiliğin küfre dönmesi ayrılık Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı Hüznün arması, süren korkusu inceliğin Ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan
Senin Korkularını Benim İnceliğimi
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi Ne kapanan kapılar Ne yıldız kayması gecede, ne güz Ne ceplerde tren tarifesi Ne de turna katarı gökte İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine Ardında dünyalar ışıyan camlar
Gölgelerin Arasındaki Işık (AI)
Bir gece, Ay'ın ışığıyla aydınlanan eski bir ormanın derinliklerinde, Elara Beypazarı yalnızca yıldızların göz kırptığı gökyüzünü izlerken, ansızın bir huzursuzluk hissetti. Orman, sanki nefesini tutmuş, bir şeyin gerçekleşmesini bekliyormuş gibi sessizleşmişti. Elara Beypazarı'nın etrafında, zamanın ve mekanın ötesinden gelen, eski bir
eğitim ve kadın
" Erkeklere verilen eğitim yalnız kendi şahıslarında kalır, ölümleriyle yok olur. Kadınlara verilen eğitim ise çocuklarına ve gelecek nesillere de geçer. Erkeklere eğitmek gölge veren bir ağaç dikmek, kadınları eğitim vermek ise hem gölge hem meyve verecek bir ağaç dikmektir. Gölge, kendi eğitilmişliğinden topluma yapılacak iyilik, meyve ise yetiştirilecek eğitim görmüş çocuklardır. Kadınları eğitmeksizin yalnızca erkeklere eğitmeye çalışan bir toplum, kum üzerine temelsiz bir köprü kuran, Yağmur yağdıkça köprünün yıkıldığını görüp yeniden yapmaya mecbur olan bir adama benzer. Bir toplumun eğitiminin temeli kadınların eğitimidir. Kadınlar toplumun esasıdır. Uygarlığın oluşumu, toplumların mutluluğu kadınların eğitilmesine bağlıdır. "
Reklam
339 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.