Mezopotamya halkları, Babilliler ve Sümerler yüksek dağların başına yaptıkları Ziggurat denen kulelerde gökyüzünü tüm yıl boyuncu gözlemiştir. Amaç, üstü açık olan bu kulelerin üzerine düşen Güneş'in oluşturduğu gölgeleri ölçerek, senenin belirli zamanlarında olabilecek yağmur vb. olayları önceden saptamak ve gerekli tarımsal girişimleri yapmaktı. Böylece tohumun toprağa ne zaman atılacağı, yağmurun ne zaman geleceği saptanabiliyordu. Bu gözlemler sırasında şu sonuca varıldı: Gözle fark edilebilen gezegenler (Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn) ve Güneş-Ay ikilisi ve sonra arş-1 âlâ denen yıldızlar 7 katlı gök/evreni oluşturuyordu. Böylece hafta 7 gün yapıldı; ölülerin her gün bir kat çıktığı bu nedenle 7. gün ölü yemeği verilmesi gerektiği; beddua ederken 7 kat yerin dibine geçesin; .... 7 belanı versin; 7 su geçesin; 7 kere boş ol, 7 kere tövbe ederim sözcükleri; cennet ve cehennemin 7 kat olması bu gözleme göre üretildi. Bu yaratılış öyküsü Semavi dinlere geçti. Bu kurgu Semavi dinler aracılığıyla Avrupa'ya da yayıldı. Kilise 7. katın dışını Tanrı katı olarak ilan etti.
Allah'ın hayırlı kulları, güneşi, ayı, yıldızları ve gölgeleri Allah'ı zikretmek için gözetleyip dururlar.
Sayfa 438 - Serhat Kitabevi
Reklam
..Dünyada olan bitene tamamen kayıtsız, ebedi yıldızlardan oluşan bir kubbenin altındaydılar; yıldızlar, şu küçücük dünyadan öylesine uzaktaydı ki kimi alimlere göre ışınlarının dünyaya ulaşıp ulaşmadığı bile şüpheliydi; her türlü çilenin çekileceği, her şeyin mümkün olduğu ücra bir noktasındaydılar uzayın ve gecenin gölgeleri kocaman ve kopkoyuydu..
Newton, çekim gücü egemenliğinde sonsuz bir evren öngörmüştü. Çünkü sonlu ve durağan bir evrenin içinde, birbirini çeken madde yapışacak ve tek bir bileşene dönüşecekti. Oysa evrende böyle bir yapının olmadığı görülüyordu. Newton, maddenin sonsuz bir evrene yayıldığını söyleyerek bu sorundan kaçmaya çalıştı. Oysa bu evren modeli de sorunu çözemiyordu; eğer her nesne, diğer bir nesne üzerinde çekim kuvvetine sahipse, evrendeki yıldızlar neden bu kadar uzun süredir birbirlerinden ayrı kalmışlardı? Evreni sonsuz büyütmek sorunu çözmüyordu; belli bir bölgedeki yıldızlar birbirlerine azıcık yaklaşacak olsalar, aralarındaki çekim kuvveti uzak yıldızların itme kuvvetine üstün gelecekti ve birbirlerine yapışacaklardı; yıldızlar birbirlerinden azıcık uzaklaşsalar, çekim kuvvetinden kurtulduklarından gittikçe daha da uzaklaşacaklardı. Kısacası evreni sonsuz büyütmek, çekim kuvvetinin yol açacağı sorunları yok etmiyordu, evren sonsuz bile olsaydı her şey sonunda yine çekim gücüyle bir tek bileşene dönüşecekti. Bu ise milyarlarca yıldır var olduğunu bildiğimiz evren ile uyumlu değildir.
Rüknettin’in kalbi için kehanetler
ı rüknettin'in aynalarda ağladığı kadar var. bir mevsimin kıyısından tutarsan rüknettin kurak ovalara yağmurlar yağar ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi kalbin şiir olup vadilerini sular. senin de vadilerin vardır rüknettin! kehanetler kurarsın, yağmalarsın kendini kurtarıp o yangında ilk önce kalbini niyedir, aynalarda azalır
Sayfa 102 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
“Güçlükleri ya da engelleri olan insanlar değil, sistemlerdir.”
Reklam
676 öğeden 631 ile 640 arasındakiler gösteriliyor.