Ağrı Dağı’nın şahitliğinde Ahmet ile Gülbahar’ın aşk hikâyesidir bu… Kavallar, türküler, beyler, töre, acı, sevda…
Paşa Mahmut Han’ın atı kaybolur ve köylü Ahmet’in kapısına varır. Töreye göre at kime gelirse onun kısmetidir. Gelen atı vermek de giden atı istemek de yiğitliğe, erliğe sığmaz.
Lakin Paşa zalimdir ve gelenek, töre tanımaz. Nefsinin peşine düşer, atı ister. Öfkesi alev, gözü kör, kulağı işitmez olur.
Niceleri araya girer de fayda etmez. Derken Paşa’nın kızı ile Ahmet birbirlerine sevdalanırlar. Bu sevda öfkeyi daha da körükler.
Gülistan Ahmet’i kurtarmak için saçından bir tutamı zindancı Memo’ya verir. Memo, ölüm pahasına saf aşkı için Gülistan’ı kırmaz ve Ahmet’i salar.
Paşa her türlü zulmü, namertliği yapmaya hazırdır. Şart koşar Ahmet’e Ağrı Dağı’nın tepesine varmayı. Giden dönmemiştir Ağrı’nın tepesinden. Vakit geçtikçe dağlıların birlik olup Ahmet’in arkasında durması en son Paşa’yı korkutur.
Ahmet Ağrı’nın tepesine ateşi yakar ama içindeki ateşi diri tutamaz. Şüphe düşmüştür içine, Gülistan’ın kendisini kurtarma pahasına sevdasına leke düşürdüğünü düşünür.
Yaşar Kemal’in şiirsel anlatımı, betimlemeleri, masal ve gerçeği birleştirmiş hali…
Bir o kadar yöresel tat barındıran, doğa ile aşkın iç içe geçtiği bir kitap…
Otoriteye bir başkaldırı, bir olmak zulümden güçlüdür mesajı.
Bazı törelerin toplumu zincirleme sürüklediği kaos ve toplumun birleşmesinin ortaya çıkardığı güç-yaptırım-baskı…
Ağrıdağı EfsanesiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202229,9bin okunma
Bu kitabın bende bıraktığı en etkili iz “soru sormanın önemi” oldu, kitabın adından da anlaşılacağı üzere.
Bence her insanın sihirli bi yeteneği var: soru sormak. Öyle inanıyorum ki hiçbir soru cevapsız kalmaz, er ya da geç cevabını bulur. Cevabını bilinçli olarak bulamadığımız sorular için zihnimiz diğer zamanlarda gizli bir mesai harcar, veri
"Bir garip pusuydu aşk; nasıl düştüğünü bilmediğin. 'Neden o?' dediklerinde afilli bir cevap veremediğin fakat sadece o olduğunu bildiğin. Derinden yükselen bir ateş gibi, boğazına düğümlenen nefes gibi, kalbini dört koldan kuşatılmış hissettiren bir abluka gibi..."
Kitapları ile okurunu mest eden meşhur aşk romanlarının
Aldous Huxley'in dediği gibi: "Heyecan vermeyen bir hakikat, heyecanlandıran bir yalanın gölgesinde kalabilir." Kusurlu olmamız tatsız bir gerçek. İşte bu yüzden, bizi teselli eden albenili yalanlara başvuruyoruz.