Gönderi
İnsanlığa karşı suç işleyenler ve onları koruma altına alanların tarihidir aslında insanlık tarihi. Ve bizzat kendim bunu iliklerime kadar hissediyorum.
Hitler’den kaçan bilimadamlarının ülkemize gelmesiyle 1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi dünyanın en iyi üniversiteleri arasına girmişti. Özellikle tıp, hukuk ve mimaride kalıcı etkileri oldu bu Yahudi bilimadamlarının. Savaş sonrası çoğu ülkesine ya da ABD’ ye dönse de (ki Yahudi bilimadamlarına emeklilik hakkı verilmiyordu, bu dönmelerinde çok etkiliydi) en az 10-15 yıllık çalışmalarıyla iz bıraktılar. Az sayıda olanları da ülkemizde kalmayı tercih ettiler. Bir çeşit vefa duygusuyla. Bir hukukçu olarak özellikle Ernst Hirsch fakültede okuduğum dönem olarak en az 50-60 yıl sonrasına rağmen bilinen birisiydi. Oğluna Enver Tandoğan ismini vermişti.
-Atatürk’ün ölümünden sonra katafalkının tasarımını Bruno Taut yapmış ve bunun karşılığında para almayı reddetmiştir.
Bruno Taut’un en önemli yapıtlarından biri de Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi binasıdır.
-Ernest Hirsch’in Türk vatandaşlığına başvurusu kabul edilince, ‘sevindiniz mi’ diye soranlara; “sevinmek ne kelime, çok mutluydum ve Atatürk’ün ünlü cümlesi “Ne Mutlu Türk’üm diyene” sözleri döküldü dudaklarımdan” der.
-“Biz burada tamamen Türkleştik. Yeni bir anavatan bulduk. Bir kez daha askerlik yapmam icap etse, bunu Türk ordusunda yapardım” 1940 yılında bu sözleri Dobretsberger’in ve ailesinin Alman vatandaşlığından çıkaralamasına sebep olmuştur.
-Türkiye’ye sığınan meşhur bakteriyolog Hugo Braun savaş sonrası Almanya’ya çağrıldığı zaman şu sözleri söyler; “ öyle bir dönemde, yani denizlerin dibinin dahi bizi kabul etmediği bir zamanda bize kucak açan, bağrına basan Türkiye’ye bu vefasızlığı yapamayız.”
·
30 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.