Gönderi

368 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Merhabalar efendim. Hem hesabımın hem de yılın ilk incelemesiyle geldim. Bismillah diyip sağ elle başlıyorum o zaman. Kaplumbağalar'ı performans ödevi için okuyacağımı duyduğumda gerçekten gözüm korkmuştu. Çünkü uzun zamandır bu kadar uzun bir kitap okumamıştım. Ee bir de edebiyat dersinde verilen tüm kitaplar ağırdır diye bir durum var ya hani. Heh, işte tam ona düşmüştüm. Ödevin teslimine son 5-6 gün kala edinebildim kitabı. Ama başlayamadım. Anadolu Mektebi Projesi dolayısıyla Kutlu okumakla meşguldüm. Her neyse, uzatmayalım lafı ilk günden. Başladım okumaya. Oku, Allah oku. Kitap yavaş ilerledi başlarda. 40. sayfalara falan geldim, okudum bi 100 sayfa daha. Sonra senenin son edebiyat dersinde öğretmen uzattı bu teslim süresini. Ben de dedim ki; amaan daha kaç gün var, okurum elbet. Tabii ki okuyamadım. Son 3 gün kala devam ettim ve kitap gerçek anlamda aktı gitti. ⚠DİKKAT! BURADAN SONRASI KİTAP İLE İLGİLİ EK BİLGİLER İÇERMEKTEDİR. ÇOĞUNLUĞU ARKA KAPAK YAZISINA UYMAKLA BERABER, BİRKAÇ TANE SPOİLER OLABİLECEK İFADE VARDIR. BU DURUMDAN RAHATSIZ OLURSANIZ LÜTFEN 'SPOİLER BİTİMİ' YAZAN YERE GİDİNİZ.⚠ Pekiii, "Baştan beri anlattığın bu kitap neyden bahsediyor sayın Hayalet?" diye sorarsanız, söyleyeyim efendim; Bir kurak, Alevi köyümüz var: Tozak Köyü. Bu köyde ne bir ağaç var ne de bir göl. 2 su kuyusunun -ki biri kurumuş- tek birinden bütün köy faydalanıyor. Kitapta bu köyden bir sürü insan var elbet ancak temele oturmuş yegane karakterimiz Kır Abbas'ı unutmamak gerek. Bu Abbas'ın kardeşi Pat Ali oğlunu everecek ama korkuyor ki ben dünürlerime şarap ikram edemeyeceğim! Geliyor ağabeyine ki ona para versin, yardım etsin. Abbas geri çevirince bir Sünni köyüne gidiyor ve bağı olan bir adamla anlaşıyor ama adam üzümlerini şarap yapmak için istediğini öğrenince satmıyor. Neyse Pat Ali başkasını gönderip daha ucuza alınca üzümleri, boynu bükük dönüyor köyüne. Köyün eğitmeni Rıza bu duruma şahit olanlardan. O bir hoca tarafından eğitilmiş. İşte efendime söyleyeyim; hangi toprağa ne ekilir, nasıl bunun devamı sağlanır gibi tarım ile bilgiler başta olmak üzere bilimseller ve tabii okuma-yazma. Köyün derme çatma bir odasını okul diye ayarlamışlar el birliğiyle, bu da orada öğretmenlik yapıyor. Hatırlıyor ki hocanın "Bu toprakta üzüm yetişir." dediği toprak bunların altında taş var sandıkları Purluk'un toprağıyla aynı. Bir gece gidiyor kazıyor Purluk'u. Fark ediyor ki taşlar seyrek. Yani var ama öyle koca koca her yerde değil. Muhtar Battal ve Kır Abbas eşliğinde açıyor bunu köylülere. Tüm köy toplanıp 120 dönümlük Purluk'u ikişer dönümden tüm köye dağıtıyorlar. Sonra da başlıyorlar kazmaya. Tüm köy kazıyor da kazıyor ve toprak havalanıyor, verimleniyor. Ee sıra geliyor çubuk dikmeye. Devlete gidiyorlar, yok! "Sen iste sana broşür ama benden çubuk filan isteme!" diyor devlet. Bir şekilde ordan burdan buluyorlar ve uzun bir bekleyiş, çaba, emek, umut yükleyerek bekliyorlar. İlk ürünlerini aldıklarında saçı yapıyorlar yani ürünlerinin çoğunu tanımadıkları insanlara parasız dağıtıyorlar, hem de kasa kasa. Neyse garibanın yüzü gülür mü, tabii gülmüyor. Bu şenlik havası "hökümetin" kara suretiyle bağlara -önceden kuru boş olan ve köylülerin emekleriyle yeşermiş, bir çubuk bile vermedikleri bağlara- "Burası bizimdir!" deyip her şeyi mahvediyorlar. ☞-SPOİLER BİTİMİ-☜ Bu kitabın ilk basımının 1967 olduğunu görünce gerçekten şoka uğradım. Fakir Baykurt ile ilgili hiçbir şey bilmememi kenara bıraktım, kitap çok günümüzden hadi günümüzden olmasa da şöyle yakın geçmişten gibi görünüyordu. Kitabı bitirince de yine bir şok oldum. Çünkü gerçekten günümüzden bir olay gibiydi. Devletin emek bile vermeden, hazıra konup, insanların kendi emeklerinin ürününe hırsız muamelesi yapmaya zorlaması çok tanıdıktı. Bunu bir kenara bırakıyorum, kitap o kadar iyi işlenmiş ki! Köylünün çaresizliğini ta burdan hissettim. Kitabın duyguları size o kadar iyi geçiyor ki sanki siz Kır Abbasmışsınız da siz üzülüyormuşsunuz, siz sevniyormuşsunuz. Ee Hayalet, madem beğendin bu kada,r niye 8 puan da 10 değil? Çünkü efendim; her güzel şey, kusurlarıyla güzelleşmiştir. Bu kitabın da kusurları vardır ki güzeldir. Mesela, neymiş? derseniz, açıklayayım: Kitap çok detaylı. Yani bir bölümde olaylar oluyor ama o kadar çok ayrıntı var ki nerede ne demişti, hatırlamak zor. Hadi geçelim bunu, okunuyor böyle de. Gelelim bir diğerine: Kitapta Abbas, Cennet Kadın'ı yani karısını çok fazla aşşağılıyor. Her sözüne bir laf edip susturuveriyor. Tatlı atışmalar diyemeyeceğiniz kadar hem de. Adam, yazları bağı beklerken evine dahi uğramayıp bi de açık açık "Benim seninle işim bitti kadın." havasında olduğunu söylüyor. Yani tamam, eski bir kitap. O zamanların örfüne göre ve yaşadığı dönemde gördüklerine göre yazmış yazar ama yine de Abbas'ın böyle bir tutumda bulunması beni rahatsız etti. Kaldı ki köy yerindeki kadınların sadece ev işi yapmak, evlenmek, doğurmak ve çocuk büyütmek gibi kavramlarla yazılması, onlara söz hakkı verilen yerin sadece yaşlandıklarında -Hörü Karı gibi olduklarında- olması bu kitabın nerede ve hangi zamanda geçtiğini açık seçik belirtiyor. Bu söylediğim iki durum dışında kitap gerçekten güzeldi. Ben genellikle günümüz gençlik edebiyatı tarzı kitaplar okurdum ve bu tarz kitaplara karşı biraz ön yargılıydım. Sıkıcı olabileceğini düşünürdüm. Ama bu kitap bu algımı yerle bir etti. Daha önce buralarda görmediğiniz bir Hayalet'in tavsiyesine güvenir misiniz bilmem ama okumanız gerektiğini söylerim. Haydin selametle!
Kaplumbağalar
KaplumbağalarFakir Baykurt · Literatür Yayıncılık · 20063,535 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.