Gönderi

HANLARA NE OLDU?
OCAK AYI HİKAYE ETKİNLİĞİ #99236053 Dışarıda bir kalabalık olduğu içeriden hissediliyor. Bir hareketlilik var. Kuşları kaçıran doğanın sesini bastıran bir insan hareketliliği. Ya yeni birileri geliyor ya da yeni bir yol çalışması olacak kim bilir? Dinliyorum. Çok uzun zaman olmadı buraya geleli ama alıştım. Rahatım yerinde öyle çok da kötü bir yer değil esasında. Biraz küçük sadece. Hele benim gibi kalıplı bir adamsanız. ---- Efendim ben daha bulunduğu topraklar Osmanlının elinden çıkmazdan oradaki huzursuzluğu fark ederek, ne var ne yok satıp İstanbul’a yerleşmiş burada da ticaretle uğraşarak malına mal, şanına şan katmış kendi toplumu içinde saygın bir Boşnak ailesinin iyi eğitim görmüş, ataları sayesinde bir tek gün bile çalışmaya ihtiyaç duymayarak sadece mevcut mal varlığını değerlendirme işiyle uğraşmış oğluyum. İstanbul’da tarihi bir konakta doğup büyüyen son nesilim efendim. Gençliğim Avrupalarda geçti. Kah eğitim, kah gezi sebepleriyle bir çok Avrupa ülkesini gezdim gördüm. Farklı farklı kadınları yakından tanıyacak kadar çapkın bir dönemim de oldu. Sonra babam bir mektup yazdı ve eğitimim sonrası İstanbul’a evlenmek üzere döndüm. Ailemin uygun bulduğu yine tanınmış bir Boşnak ailesinin kızı olan eşim Neveser Hanımefendi ile görüşüp anlaşarak evlendim. Artık hepsinin hata olduğunu düşündüğüm 5 çocuğumuz oldu. Neveser Hanım iyi yetiştirilmiş örnek bir İstanbul Hanımefendisiydi ancak bizim neslimizin maruz kaldığı bazı gelişmelerin de katkısıyla çocuklarımızı aynı terbiye içerisinde yetiştirme becerisini gösteremedi. Tabii bu hususta benim de babamdan kalan gayrimenkullerin kiralarını idare etmekle yetinmem, Avrupalarda aldığım mühendislik eğitimini tek bir gün bile bir kullanmamış olmamın da çocuklara örnek teşkil etmiş olduğunu göz ardı edemem. Yine de hepsini okuttuk, evlendirdik. --- Farkında mısınız sesler çok yakınlaşmaya başladı. Araçların motor seslerinden başka bir ses duyulmuyor. Burada çok sık ağaçlar var, uzanıp gökyüzüne bakmak isteseniz ağaçlardan göremezsiniz. Güneşin kuvvetli olduğu bulutsuz günlerde etrafta bir aydınlık oluyor. Güneş ışığı ağaç yapraklarını delip geçiyor. Bu aydınlığı anlatmak biraz zor gölgeli bir aydınlık bu. Bir çöl gibi değil. Garip. Garip demişken anlattıklarımdan mirasyedi gibi biri olduğum sonucuna varılmasını istemem. Üsküdar’da gariban babası olarak bilinirim. Üsküdar’da çok sayıda hanın ve apartmanın sahibiydim. Bazı dairelerimden kira almaz, her ay çarşıda yemek verirdim. Zamanında Üsküdar’ın kıyıda köşede kalmış bir çok çeşmesini, hayratını yaptırmış idim. --- Neyse efendim gençlik bir kuş gibi elden kaçıp gitti, Neveser Hanımı bir gün uykusunda kaybettik. Sakin tabiatına uygun şekilde, sessiz sedasız ve huzurla can vermiş. Sabah kalktığımda yüzünde bir tebessümle, kanı çekilmiş yanakları hala konuşacakmış gibi dolgun duruyordu. Çocuklara haber ettim, geldiler. Cenaze işlemlerini büyük oğlum halletti. Aile mezarlığımız hemen Karacaahmet Mezarlığında bulunur. Rahmetliyi oraya defnettik. Definden sonra da bir daha kabristana gitmedim. Ama hayrına bir çok bağış yaptım, yemek dağıttım. Allah rahmet eylesin. Herkesin bir yas tutma biçimi vardır efendim. Ben kabristanda yas tutmam. Çocuklar beklediler. Perişan olayım, senelerce yas tutayım. Elden ayaktan düşeyim. Annelerin ölümü beni de yaşayan bir ölüye çevirsin beklediler. Ama tabiat meselesidir efendim. Herkes bir olur mu? --- Araçların motor sesleri kesildi. Şimdi bir insan kalabalığı sesi geliyor. İnsan kalabalığının sesinde bir mana yoktur efendim. Kuş kalabalığında her cinsten kuş ötsün gürültü hissetmezsiniz. Ancak insan öyle mi? Üçü bir araya gelsin, tek duyacağınız şey gürültüdür. Bak yine bir mana duyulmuyor. Sadece bir uğultu. Bazısı kaba saba oluyor insan cinsinin onların bir kural içerisinde kurdukları cümlede bile bir ahenk bulamazsınız. Duyuyor musunuz? Sivriliyor birinin sesi diğerlerinin içinde. Zannımca bu sesin sahibi orta boylu, zayıf ancak güçlü biridir. Esmerdir diye düşünüyorum. Bilekleri ve boynu kalıncadır. Az yiyen çok çalışan biridir. Kaba saba biridir. İşini bir an önce yapıp parasını almak isteyenlere mahsus bir yükseklik vardır sesinde. Sesler iyice yaklaştı. Şimdi konuşmalar seçiliyor yavaş yavaş. --- Neveser Hanım öldükten sonra eve daha geç dönmeye, handaki dükkan sahipleriyle sohbete muhabbete daha fazla dalmaya başladım. Esnafla daha fazla vakit geçirir, vakit namazlarının hepsini ayrı bir camide kılar oldum. Önceden Osmanbey’de de hanlarımız bulunurdu. Rahmetlik pederim Üsküdar tarafına yerleşmeye karar verince gidip gelmesi, takibatı zor olur diye düşünmüş olacak ki oraları sattı. Ancak tabii dostluklarımız vardır. Suyun öbür tarafına geçip oradaki dostlarımla yeniden yakınlaşmaya başladım. İşte yine Osmanbey’de eski bir ahbabımın toptancısında kahve içip boş gevezelik ederken dükkana bir kızcağız girdi. Ben o sıralarda 60 yaşındaydım kız da sanıyorum 45 yaşlarındaydı. Bana Fransız sevgilim Viviane’yi hatırlatmıştı. Hemen kendisiyle tanıştım, niyetimi belirttim ve böylece ikinci evliliğimi de bu sevimli kadınla yapmış oldum. Kendisinin adını vermeyeceğim çünkü çocuklarım ve bütün çevrem ondan “kadın” diye bahsettiler. Bir adı olduğunu, bir insan olduğunu pek umursamadılar. Babaları bir kadınla evlenmişti. Bu kadın paramın peşindeydi. Kadın beni çocuklarımdan ve torunlarımdan koparmaya çalışıyordu, kadın beni evimden, 60 yıldır yaşadığım semtimden etmişti. Kadınla evlendikten sonra onun memleketi olan Balıkesir Ayvalık’da bir yazlık aldım, yazları Ayvalık’da kışları da İstanbul’da geçirmek niyetindeydik. Kadın benim üzerime çok düşüyor. Bazen bir çocuk gibi nazımla uğraşıyor, bazen babası gibi saygı gösteriyor. Bazen de işvesiyle benim neredeyse unuttuğum hisleri tekrar canlandırıyordu. O benim evimin en nadide çiçeğiydi. ---- Kazma kürek sesleri geliyor, hummalı bir çalışma var. Toprak kazıyorlar. İnce işçilik isteyen bir kazma işi olduğu çok belli. İş makinalarına ait o mekanik sesler yok. Sessizce kazıyorlar. Buralardan artık çok kalmadı. Genelde yol yapıyorlar böyle yerleri. Belki de toprağın altında hazine arayan başı boş insanlardan bir grup. *** 24/05/2010 saat 10.00 Karacaahmet Mezarlığına gelindi. Mezarlık görevlileri, müşteki ve müşteki vekili hazır bulundu. Fethi kabir için mezar açma işlemine geçildi. Şikayet dilekçesinde belirtilen parselde bulunan mezarın açılma işlemi sırasında çürümüş insanlara ait ağır kokunun hazır bulunanlar tarafından duyulduğu görüldü. Meftanın müşteki kızı ve avukatının mezar açıldıkça olay yerinden uzaklaşmaya başladıklarının görülmesi üzerine Cumhuriyet Savcısı tarafından çağrılarak açılan mezarın üzerinde beklemeleri gerektiği hatırlatıldı. Tüm toprak tahliye edildikten sonra tahtalar kaldırıldı. 1 yıl önce defnedildiği anlaşılan kefenli erkek cesedinde yer yer çürümelerin başladığı görüldü. Ceset torbasına nakledilen erkek cesedi otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumuna sevk edildi. *** Buna inanamıyorum. Çocuklarım hayırsız çocuklardı ancak bu kadarını yaptırabilecekleri aklımın ucundan geçmezdi. Şimdi iri boy siyah bir ceset torbasının içinde güçleri bedenimi kaldırmaya yetmediğinden yerlere sürte sürte konulduğum bir ceza nakil aracında yolculuk ediyorum. Mezarımdan çıkartıldım. Orası ebedi istirahatgahımdı. Yani öyle olması gerekirdi. En küçük kızım ve yanındaki tanımadığım başka bir adam şimdi bulunduğum arabanın ön koltuğunda yan yana oturmuş yaptıklarının fenalığını düşünmeyi bastırabilmek için havadan sudan sohbet ediyorlar. Az sonra beni kesip biçecekler ve kızım Adli Tıp’ın kafeteryasında çay içip benim kesilmemi bekleyecek. Efendim ben kadınla evlendikten sonra çocuklarım benden yüz çevirince bende kendilerine bir ders olsun diyerek ne kadar mal varlığım varsa hepsini sattım. Ne han kaldı ne hamam ne de apartman. Sonra kadınla ortak bir banka hesabı açıp bu parayı oraya yatırdım. Sonra da yazlığımıza gittik. Yazlıkta ben sıcaklardan olacak fenalaştım. Kadın ambulans doktor çağırdı. Ancak ömür bu kadarmış. Kadının elinde can verdim. Kolay da vermedim efendim. Oldukça zor oldu. Can bu kolay çıkmıyor. Kusmak bile ne kadar kötü oradan tahayyül edin lütfen. Neyse efendim kısa keseyim netice itibariyle öldüm. Kadın çocuklarıma haber verdi. Dökülüp geldiler, cenaze işlemlerimi en iyi şekilde yaptılar. Ancak 40 gün geçip miras taksimine geçmek istediklerinde benim bütün malı mülkü satıp kadınla ortak banka hesabına koyduğumu öğrenince hepsi deliye dönmüş. Babalarına musallat olan bu kadınla ihtiyar anasına saldırmaya başlamışlar. İşte mezar açılırken tepemde bekleyen en küçük kızım kadının beni zehirlendiğinden bahisle şikayetçi olunca Savcılık makamı da mezarımın açılarak esasında defin edilmemden önce yapılması gereken otopsimin yapılmasına karar vermiş. Velhasıl kelam kadının beni zehirlediğini ve parama konduğunu düşünüyorlar. *** DIŞ MUAYENE 190 cm boyunda, 110 kg ağırlığında, 65-70 yaşlarında, mavi gözlü, kırçıl saçlı, beyaz tenli sünnetli erkek cesedinde beden bütünlüğünün korunduğu, bası gören yüzeylerde çürümelerin yer yer başladığı görüldü... İÇ MUAYENE Saçlı deri kaldırıldı, kafatası açıldı. Beyin, beyincik ve beyin sapı çıkartıldı. 1344 gr tartıldı. Kafa kubbe ve kaide kemikleri sağlam bulundu... *** Nihayet işlem bitti. Şimdi tekrar ceset torbası içerisinde yolculuktayım. İkinci kere gömülmek üzere kabristana gidiyorum. Sanki ruhum bedenimden ayrılmamış gibi huzursuzluk duydum. Acı değil, huzursuzluk. Şimdi tekrar yıkanıp tekrar kefenlenip tekrar gömüleceğim. *** SONUÇ Hasan TÜRKOĞLU’na ait ceset üzerinde Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinde yapılan sistematik otopsisinden ve tetkiklerinden elde edilerek yukarıya kaydedilen bilgi ve bulgular dikkate alındığında, Kişinin ölümünün zehirlenme sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatini bildirir rapordur. 09/01/2021 İstanbul
··
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.