Gönderi
Herkese Merhabalar!
Zweig ile çıktığım yola “Mecburiyet” eseriyle devam ettim ve tabiki bu eserine de bayıldım. İki saat gibi kısa sürede bitirebileceğiniz bu eser, iki gün hatta daha uzun bir süre düşündürebilir. Biliyorsunuz ki Zweig işgallerden ve savaştan kaçan bir yazardı. Savaşın en korkunç dönemi Adolf Hitler’in işkencelerinin, savaşlarının olduğu dönemi yaşamış bir yazar Zweig. Bu eserinde ise benim buraya yazacağım yorumlardan ziyade önsözünde çevirmenin notu daha etkileyici olur, yani bu kitabı sadece önsözünü okuyarak dahi etkilenebilir ve içinizde bir an önce okumaya dair bir istek oluşur. Gelelim eserin içeriğine, ülkesindeki savaştan, karısıyla birlikte İsviçre’ye kaçan bir adamın yaşadığı iç bunalımları anlatıyor, ülkesine geri dönüp savaşmak ile İsviçre’de kalıp hayatına devam mı etmesi gerektiğine dair bir buhran yaşıyor, bu buhran bir mecburiyet, kendisini mecbur hissediyor. Gidip savaşmalı mıydı? Yoksa kalıp özgürlüğün tadını mı çıkarmalıydı? Vatanını terk etmek ne kadar kolay olabilirdi ki bir insan için? Günümüzde de bu tarz sorunlar yaşamıyor muyuz? Belki eleştirdiğimiz insanlara karşı bir empati gücümüz olabilir. Belki biz olsak başka türlü davranabilir miydik? İşte bütün bu derinlenmesine incelenmesi gereken bu önemli konuyu Zweig elli sayfaya sığdırmış. Elli sayfa ama üzerine bir araştırma yapsam bu eserin, binlerce sayfa çıkar. İşte Zweig’i çok sevme nedenlerimden biri de bu. İnce kitapları var fakat binlerce sayfaya bedel, uzun bir süre zihninizi rahat bırakmıyor. Tarzı ve üslubu ile sizi sıkmıyor ve kitabın içine hapsediyor. Mutlaka okunması gereken bir Zweig eseri.
İyi okumalar herkese!
·
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.