Gönderi

472 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
''Kalpleri deneyimle donmuş ve unutması yasaklanmış olanlara.''
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 1817 yılında mezun olduktan sonra dış işlerine onuncu dereceden devlet memuru olarak atandı. 1820 yılında, Petersburg genel valisi Puşkin’den şiirlerinin bir devlet memuruna yakışmadığı düşüncesi nedeniyle açıklama yapmasını istedi. Ceza olarak Sibirya’ya sürgüne gönderilmesi düşünüldü. Dostlarının sayesinde Puşkin, Moldava’da bulunan Kişinev şehrine katipliğe gönderildi. Gidiş yolunda hastalandı ve tedavisi için Kırım’a gitti. Yaz mevsimini Feodosiya, Simferopol ve Bahçesaray şehirlerinde soylu Rus ailelerini ziyaret ederek geçirdi. İşte bu dönemde manzum romanı Yevgeni Onegin’i yazmaya başladı. Yapıt 1833’te tamamlandı. 8 bölümden, 366 kıtadan, yaklaşık 5300 dizeden oluşmaktadır. Puşkin’in eserini yazdığı dönemde Rus edebiyatında düz yazının yaygın olmaması sebebiyle eserler şiir biçiminde yazılmaktadır. Şiir-roman Puşkin tarafından geliştirilen bir anlatım biçimidir. İlk olarak poeması Ruslan ve Ludmila’da görülür. Döneminin klasik anlayışına alaycı bir şekilde dokunan eserde fantastik, erotik öğelere yer vermiştir. Eseri üzerinden çalıştığı sıralarda şair Pyotr Andreyeviç Vyazemski’ye 4 Kasım 1823 tarihinde şunları yazmıştır: ‘’...Bu sıralar uğraştığım şeye gelince, şimdi roman değil manzum roman yazıyorum - şeytani bir fark var. Don Juan gibi bir şey.-’’ 1824 yılında Moskova polisinin şiirlerini ateist eğilimli bulmasıyla devlet işlerinden çıkarıldı. Sürgüne gönderildi. İki yıllık süreden sonra yeni imparator ile görüşerek sürgünü sona erdi. 1830 yılında evlilik teklifi kabul edildi ve hayatının dönüm noktası sayılabilecek döneme girdi. Bu dönemde birçok eser yazdı ve yayımladı. 1833 tarihinde Yevgeni Onegin’de yayımlandı. Rus şiirinde değil, Rus edebiyatında köklü bir değişikliğin öncüsü oldu. 19. yüzyılın ilk yarısı bitmeden Rus edebiyatında düz yazı türünde eserlerde artış gözlenecekti. ‘’Rus klasiklerinin asla bir eserden ibaret olmadığı, her zaman daha fazlasını barındırdığı öteden beri bilinir.’’ demiştir Kemal Varol. İnsanın kendi kaderini önceden yazmış olması kadar tuhaf ve büyüleyici bir şey yoktur. Yevgeni Onegin eserinde 1820’li yılların başında yaşayan Rus insanlarının kültürel anlayışları, yaşantıları aşk üzerine kurulu bir şekilde okuyucuya aktarılmıştır. Rus asilzadesi, yüksek sosyetede sürdüğü yaşamından bunalmış Onegin ve pek bilinmeyen bir şair olan Lenski ile arkadaş olmuştur. İki karakterinde aslında Puşkin’den parçalar olduğunu düşünebilirsiniz, bu doğrudur. Okuduğum sırada aldığım bir notu paylaşmak isterim: Unutulmaktan korkuyor Puşkin, hatırasının dağılmasından Yazdıklarının hiçbir yürekte anılmamasından Lenski karakteri kimsin sen? Bu genç şairin korkusu mu? Niçin yarattı seni, zavallı Lenski. ‘’Alaycı bir okur Ya da bir yayıncı, Burada benzerlik görüp Vicdansızca sayıklamasın, Gururun şairi Byron gibi, Kendi portremi çizdiğimi; Bizim için imkânsız sanki Başka biri için şiir yazmak, Hep tek konu biziz sanki.’’ Manzum romanında yer verdiği bu dizelerde birer kanıt niteliğindedir. Kim bu Onegin? Şüphesiz Puşkin’dir. Eserin sonlarında Rusya’da yaygın olan düelloyu, iki arkadaşın düellosunu anlatmıştır. Süvari subayı Georges Dantes ile arasındaki çatışmayı hatırlatır bizlere. Düellonun kaynağı hakkında birçok versiyon vardır. Bunlardan bir tanesi eşi Natalya ile Dantes arasındaki ilişki söylentileridir. 1836 yılında subayı düelloya davet eder. Eserde Lenski, davet edildikleri baloda Onegin’in onu nişanlısı ile kıskandırması ve küçük düştüğü sebebiyle Yevgeni Onegin'i düelloya davet eder. Düello sonucu Onegin, Lenski'yi öldürür. Anlatılan olaylarda Puşkin, kahramanları tanıdığı biri olarak bahsetmektedir. Lenski ile Onegin karakterleri Puşkin’i temsil etmektedir. ‘’Diğer yandan, bir erkeğin Karısının erdemini gözetmesi Saygı uyandıran bir şeydir; Yoksa o sadık eşiniz Bir anda kaybolup gidiverir: Şeytan çok sever şakalaşmayı.’’ Yüzbaşının Kızı romanında da görebileceğimiz gibi, Puşkin yapıtlarında adeta kendi ölümünü yazar gibidir. Puşkin ve Dantes arasındaki şüpheli düello, 27 Ocak 1837'de öğleden sonra gerçekleşti. Atış için seçilen tabancalarda 12 mm mermi vardı. İlk vuruşu Dantes gerçekleştirdi ve Puşkin’i karnının sağ tarafından yaraladı. Yaralandıktan sonrasında iki gün daha mücadele edebildi. 29 Ocak 1837 tarihinde saat 14:45’te öldü. Uğradığı iftiralar sonucu girdiği düelloda hayatını kaybeden Puşkin’in cenazesi Çar’ın emriyle sessizce defnedildi. Puşkin'in arkadaşı Prens Vyazemsky'nin söylediği gibi: ‘’Puşkin ve karısı korkunç bir tuzağa düştüler, yok edildi.’’ ‘’Boş bir hayaletin arayıcısı Pek muhterem okurum, Heba etme emeklerini boşa, Kendi kendini sev yeter! Değerli bir hedef bu: Elbette, Yok sana senden sevgilisi.’’
Yevgeni Onegin
Yevgeni OneginAleksandr Puşkin · Alfa Yayıncılık · 2017803 okunma
·
121 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.